Göç Nedir? Göç Sebepleri Nelerdir?

0
Advertisement

Göç nedir? İnsanlar ve hayvanlar neden göç eder? Göçün sebepleri, göçler hakkında bilgi.

gocGöç; büyük insan kitlelerinin, yerlerini yurtlarını bırakarak, daha elverişli yaşama imkânı bulacakları yerlere gitmesidir. İnsanlık tarihinin en ilgi çekici olaylarından biri de göçtür. İnsan toplulukları hatırlanamayacak kadar eski çağlardan beri daha kuvvetli bir kavimden korunmak, daha verimli topraklara kavuşmak gibi sebeplerle başka yerlere göçmüştür. 400 yıl gibi kısa bir zaman içinde insanlık tarihi bakımından Amerika’ ya, Avustralya’ya büyük ölçüde göçler olmuştur.

Göçler Avrupa haritasını da büyük ölçüde değiştirmiştir. «Kavimler Göçü» diye anılan ve Roma’nın düşmesine sebep olan göçü bir yana bırakalım; daha X. yüzyılda bile ne Berlin’de bir Germen, ne Moskova’da bir Rus, ne Budapeşte’de bir Macar, ne de Ankara veya İstanbul’da bir Türk vardı.

Göç Sebepleri

İnsanların da — hayvanlar gibi — kıtlığa karşı ilk tepkileri yiyecek peşinde başka yerlere gitmektir. Kıtlık bölgesinden kaçanların meydana getirdiği göçler Ortaçağ Avrupası’nda sık rastlanan olaylar arasındaydı. Çeşitli tabiî âfetler bugün bile Çin’de göçlere yol açıyor. Rusya’da 1921-1922’deki ihtilâl ve iç savaştan sonra meydana gelen kıtlık milyonlarca insanı göçmeye zorlamıştı. Tarihin en büyük göçlerinden biri olan bu hareket sırasında her gün binlerce kişi yol kıyılarında ölüp kalıyordu.

İklim değişiklikleri, daha başka felâketler insan topluluklarını göç zorunluğu ile karşı karşıya bırakır. Bundan daha önemli bir başka sebep de doğrudan doğruya nüfus yoğunluğunun artmasıdır. Hemen her milletin masallarında, atalarının artık sığışamadıkları için yurtlarından göçme zorunda kaldıklarını anlatan bölümler vardır. Meselâ, Ergenekon Destanı, yeşil bir vadiye yerleşip çoğalan Türkler’in zamanla buraya sığamayıp göç zorunda kaldıklarını anlatır.

Advertisement

Tarihin çok geniş bir kısmında insanların en büyük amacı sadece yiyecek bulmak, yiyecek peşinde koşmak olmuştur. Av hayvanlarının bol, bitkilerin zengin olduğu bölgeler insanlar için iyi birer yerleşme alanı olmuş, buralara yerleşen ahali rahatça çoğalmak imkânını bulmuştur. Ancak, her türlü ulaştırma imkânından mahrum olan bu gibi bölgelerde iklim şartlarının değişmesi, hattâ bir yıl kuraklık olması, kuvvetli olanların zayıfların yerine hücum etmesine, onları yerlerinden, yurtlarından sürmesine yol açıyordu.

Bu çeşit göçler bir havuza atılan taşa benzer. Atılan’ taş, durgun suların durumunu bir defa bozduktan sonra, dalgalar arka arkaya kıyılara doğru akmaya başlar. Eski çağlarda her türlü ulaştırmanın imkânsız olduğu göz önüne alınacak olursa, zamanla – çoğalan toplulukların daima aynı yerde barınmalarına imkân kalmayacağı kendiliğinden anlaşılır. Bu gibi hallerde kuvvetli bir kavmin öbürünün yurdunu işgal etmesi, bir havuza atılan taş parçası gibi, kavimlerin dalgalar halinde göç etmesine yol açar. Yalnız, zamanla tarımın gelişmesi, insanların sadece tabii yiyeceklerle kalmayıp, kendileri de ürün yetiştirmeye başlamalarından sonra daha sabit medeniyetlerin kurulması mümkün olmuştur.

Önemli göç sebeplerinden biri de sosyal, siyasi veya dini baskılardan kurtulma isteğidir. Dini heyecanlar da zaman zaman halkın yer değiştirmesine yol açmıştır. Budizm’ de, Hristiyanlık’ta bunun örneklerine rastlamak mümkündür. Müslümanlık tarihindeyse, «göç» anlamına gelen «hicret» in önemli bir yeri vardır. Hicri takvim, Hz. Muhammed’in, taraftarlarıyla birlikte, Mekke’den Medine’ye göçtüğü milâdi 622 yılından başlar.

Göçler, genel olarak, birden ve toplu bir halk akını halinde değil, daha çok, ağır ve basamaklı bir yerleşme şeklinde olur. İngiliz coğrafyacısı E. G. Ravenstein’e göre, en çok görülen göçler kısa mesafeler arasında olanlardır. Çok uzak mesafelere yapılan göçlere ender rastlanır. Ravenstein insan topluluklarının yakın yerlere yaptıkları bu göç hareketlerine «göçler kanunu» adını verir. Ona göre, bu tip göçler bütün göçlerin dörtte üçü tutarındadır.


Leave A Reply