Vatandaşlık ile ilgili kavramların anlamları, açıklamaları, vatandaşlık ile ilgili kompozisyon, yazı örneği, devlet, anayasa, kamuoyu, demokrasi açıklamaları.
DEVLET
Toprak bütünlüğüne bağlı olarak sınırları belli bir yurt üzerinde yerleşmiş, siyasi bakımdan örgütlenmiş olan ve toplumu yöneten merkezi otoriteye devlet denir.
Devlet gücünün kullanımına göre;
- a) Merkezi (üniter) Devlet
- b) Federal Devlet
- c) Feodal Devlet şeklinde bölümlere ayrılır,
a) Merkezi (Üniter) Devlet:
Ülkenin illere ayrıldığı, merkezden gönderilen valiler ve idareciler tarafından yönetildiği devletlerdir. (Örnek; Türkiye Cumhuriyeti)
b) Federal Devlet:
İçişlerinde bağımsız dış işlerde merkeze bağlı devletler topluluğudur. (Örnek; Almanya, ABD)
c) Feodal Devlet:
Merkezi devlet otoritesinin kontrolü dışında varlığını devam ettiren küçük devletçikler topluluğudur. (Örnek; Beylikler dönemi. Ortaçağ Avrupası’ndaki derebeylikler)
ANAYASA
Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasadır.
YASAMA
Kanun yapma yetkisidir. Günümüzde bu yetki Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndedir.
YÜRÜTME
Meclisin yaptığı yasaları uygulamadır. Günümüzde bu yetki Cumhurbaşkanı ve Başbakanın başkanlığındaki bakanlar kuruluna aittir.
YARGI
Uygulamada görülen aksaklığı gidermektir. Günümüzde bu yetki bağımsız mahkemelere aittir.
BİLDİRGE
Resmi bir makamın, kurumun veya bir topluluğun herhangi bir durumu ilgililere duyurmak için yazılan yazıya bildirge denir.
KAMUOYU
Bir sorun veya konu üzerine halkın genel düşüncesidir.
ÖZGÜRLÜK
Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumuna verilen addır.
PARLAMENTO
Başlıca görevinin yasa yapma ve hükümeti denetlemek olan ve üyelerinin halk oyu ile belli bir süreliğine belirlendiği meclistir.
BAĞIMSIZLIK
Bir devletin başka bir devletin baskısı ve işgali altında olmadan iç ve dış politikalarını ger-çekletirebilmesi durumudur.
EGEMENLİK
Yönetme ve karar verme yetkisine sahip olmadır. Bu yetkinin ve gücün kullanımına göre yönetim şekilleri oluşmuştur. Bunları şöyle sıralayabiliriz :
- Monarşi
Yönetme gücünün tek kişiye ait olmasıdır. - Meşrutiyet
Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın iradesi altında parlemento (meclis) yönetimine dayanan yönetim biçimidir. - Oligarşi
Yönetme gücünün belli bir sınıfa (zümreye) ait olmasıdır. Bu sınıfı eğer soylular oluşturuyorsa “Aristokrasi”, din adamları oluşturuyorsa “Teokrasi” adını alır. - Demokrasi
Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimidir. - Cumhuriyet
Halkın kendi kendisini yönetmesidir.
LAİKLİK
Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Bu düzende devlet işleyişi ve hukuk kuralları akılcı ve bilimsel temellere dayandırılmaktadır. Ayrıca halka din ve vicdan özgürlüğü tanımaktadır.
SEÇİM
Birden fazla aday arasından birisini tercih etme olayıdır.
YURTTAŞLIK
Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan insan topluluğuna verilen addır. (Vatandaşlık)
HOŞGÖRÜ
Her şeyi olabildiğince anlayışla karşılama, toleranslı olma durumudur.
ÇOĞULCULUK
Vatandaşların, farklı eğilimleri temsil eden partiler arasında seçme yapmasına, farklı düşüncelerin yönetimde söz sahibi olmasına olanak tanımaktadır.
REFERANDUM
Halk oylaması
MİLLET
Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğudur.
Vatandaşlık Konulu Kompozisyon Örneği
İYİ İNSAN, İYİ VATANDAŞ
İyi insan ne demektir? Bu konu üzerinde ciltlerce kitap yazılabilir, iyi insanın bütün özellikleri sayılabilir, karakterlerine, düşüncelerine, duygularına dikkat etmeyen bir kimsenin karşılaşacağı fenalıklar anlatılabilir. Ama iyi insan, dolayısıyla iyi vatandaş şöyle tarif edilebilir:
İyi insan, yalnız kendini düşünerek hareket etmez, kendi istek ve menfaatlerini ön plana almaz, aksine bu dünyada yalnız olmadığını düşünür, bunu bir an unutmaz, unutkanlığını telafi etmeye bütün kalbiyle hazırdır. Hayatını, güvenini, çalışma mutluluğunu, uzak ve yakın binlerce insanın fedakârlığına, sadakatine, çalışkanlığına borçlu olduğunu bilir. Öteki insanlarla kendi arasındaki sıkı bağı koparmamak için her şeyi yapmak zorunda olduğunu sözleriyle, hareketleriyle, düşünceleriyle, duyguları ile bütün varlığıyla hisseder. Biz, bu içten hissedişe “Sorumluluk sahipliği” diyoruz.
Bu sorumluluk sahipliği, bizi yalnız söz ve yazıyla üzerimize aldığımız görevleri harfi harfine yerine getirmemiz için zorlamaz, aynı zamanda sözümüzün, hareketimizin sonuçları üzerinde düşünmemizi de sağlar. Tutamayacağımız ve ya tutmak istediğimiz sözler vermemizi, ödeyeceğimize emin olmayacağımız borçlara girmemizi de önler. Başkalarını tehlikeye düşüren, denemelerden geçiren unutkanlıklarımızın pişmanlığını duyurur.
İşte bu sorumluluk duygusu genelleştiği takdirde, bir şeye söz verirken bütün sonuçları göze alan vatandaşlar elde edebiliriz.