Aleksandr İvanoviç Oparin Kimdir?

0
Advertisement

Aleksandr İvanoviç Oparin kimdir ve ne yapmıştır? Aleksandr İvanoviç Oparin hayatı, biyografisi, çalışmaları ve bilime katkıları nelerdir?

Aleksandr İvanoviç Oparin

Aleksandr İvanoviç Oparin; (d. 2 Mart 1894, Ugliç, Moskova yakınları, Rus Çarlığı – ö. 21 Nisan 1980, SSCB), yaşamın başlangıcını kimyasal bir temele dayandırarak açıklamaya çalışmış SSCB’li biyokimyacıdır. Darwin‘in evrim kuramını daha da gerilerden başlatarak, basit organik ve inorganik maddelerin karmaşık organik bileşikleri, bunların da ilk organizmaları meydana getirmiş olabileceğini ileri sürmüştür.

Moskova Devlet Üniversitesi’nde bitki fizyolojisi öğrenimi gördü. Bitki fizyologu K. A. Timiryazev’in etkisiyle Darwin’i inceledi. Çalışmalarında botanikçi A. N. Bah’ın da etkisi oldu; Oparin, 1935’te Bah’ın anısına Moskova’da kurulan biyokimya enstitüsünde ölümüne değin etkin biçimde çalıştı.

Oparin, ilk organizmanın organik bileşiklerin mayalanmasıyla ortaya çıktığı yolundaki düşüncesini Nisan 1922’de Rus Botanik Derneği’nin bir toplantısında açıkladı. İlk organizmaların dışbeslek (heterotrof) olduğunu, okyanuslarda birikmiş organik bileşiklerle beslendiğini, bu nedenle de ilkel bitkilerin fotosentez yapamadığını ve kendi besinini üretemediğini öne sürdü. Oparin ayrıca, moleküllerin yaşamın temeli olduğu görüşüne karşı çıkarak yaşamın yapısal ve işlevsel bakımdan kendine özgü bir karmaşıklık içerdiğini savundu. Birer açık sistem olarak canlıların dışarıdan enerji ve madde aldığını, bu nedenle de enerjinin yenilenmediği kapalı sistemlere uygulanan ikinci termodinamik yasasına indirgenemeyeceklerini belirtti.

O dönemde ilk canlıların kendi organik bileşiklerini bireşimleyebildiği görüşü egemen olduğundan, Oparin’in savı önceleri bütün dünyada tepkiyle karşılandıysa da, zamanla kabul görmeye başladı.

Advertisement

İlk proteinlerin canlı yapısında rastgele bulunduğu görüşünün yaygın olarak kabul edilmesine karşın, Oparin’in kuramlarında, karmaşık yapılı büyük moleküllerin nasıl oluştuğu ve ilk hücre benzeri sistemin nasıl çoğalabildiği noktaları açıklık kazanmamıştı. Ama başka bilim adamlarının da çalışmalarıyla bu konuda yeni bir görüş ortaya atıldı. Oparin’in de desteklediği bu görüşe göre aminoasitler, biçimlerindeki farklılığa ve elektrik yükü dağılımlarına bağlı olarak belli bir düzende birleşiyor ve karmaşık moleküller oluşturuyorlardı; ilk hücre benzeri oluşumların çoğalması ise, mikroskopik damlacıklar üzerinde tomurcuk oluşmasına ve bunu yeni tomurcukların izlemesine dayanıyordu. Oparin bu temel varsayımını doğrulamak üzere peltemsi bir yapıda olduğu kabul edilen ilk hücre modelinden yola çıkarak arapzamkı ve jelatin kökenli mikroskopik birimler üzerinde deneyler yaptı ve enzimlerin, hücre zarı gibi koruyucu bir katmanla örtülen bu damlacıklarda normal sulu çözeltilerdekine göre çok daha etkili olabildiklerini gösterdi.

Yaşamın başlangıcında organizmaların dışbeslek olduğu varsayımı Oparin’in çabalarıyla geniş ilgi gördü. Bu konuda 1957’den başlayarak uluslararası toplantılar düzenlendi ve Oparin’in başkanlığında Uluslararası Yaşamın Başlangıcını Araştırma Derneği kuruldu. Enzimoloji ve sanayi biyokimyası alanında da çalışmalar yapan Oparin’in yapıtları arasında Canlı Hücrede Enzim Etkinliği (1934), Yeryüzünde Yaşamın Başlangıcı (1957), Yaşam: Yapısı, Başlangıcı ve Gelişimi (1961), Yaşamın Kimyasal Kökeni (1964), Yaratılış ve Yaşamın Evrimsel Gelişimi (1968) sayılabilir.


Leave A Reply