Argo nedir? Argonun özellikleri nelerdir? Türkçedeki başlıca argo kelimeler ve argoların tam karşılık ve açıklamaları. Argo hakkında bilgilerin yer aldığı sayfamız.
Argo; Aynı meslekten, ya da aynı çevreden kimseler tarafından kullanılan özel dile «argo» denir. Eskiden özellikle külhanbeyi, hırsız ve genel olarak toplumun alt tabakasında, suç işlemeye yatkın tipler arasında argo konuşulurdu.
Argo hiçbir zaman insanın ana dilinden, apayrı bir dil olmamıştır. Onun içindir ki, Türkçe olsun, Fransızca, İngilizce, Almanca olsun, her dilin yanı başında kendine has bir de argosu vardır. Argo her dilin kendi bünyesinden çıkar, kullanılan sözler ve deyimler zamanla ifade kabiliyetlerini kaybederler, ya da büsbütün ortadan kalkarlar, yerlerini yenileri alır. Nadir olarak da bazıları dile yerleşir. Bu yüzden argo ile mesela bir hikaye, bir şiir, bir yazı yazmak, dayanıklılığı her zaman belirsiz olduğundan, makbul sayılmaz, hatta mümkün de değildir.
Bugün bütün medeni milletlerin öz dilleri yanı sıra hemen hemen bütün sınıflara has argolar vardır.
Kesin bir sınır çizmemekle beraber Türk argosunu «Ayaktakımı ağzı», «Külhanbeyi, ağzı», «Halk dili» gibi bazı kısımlara ayırmak gerekir. Türk argosu da argonun genel prensiplerine uyarak halkın bilmediği veya kelimelerin manasını teker teker bilip de bütününden bir mana çıkartamadığı kelime takımlarından meydana gelmiştir. Argo kelimelerinin bir kısmı milli kelime hazinesinin malı olduğu gibi, büyük bir kısmı da yabancı dillerden gelmiştir.
Yabancı dillerin içinde Türk argosu üzerinde en fazla etkisi olan, Rumca’dır. Mesela sarhoş anlamına gelen «matiz», gizlice söylemek anlamına gelen «akozlamak», metres anlamına gelen «aftos» gibi argo kelimeleri hep Rumca asıllı kelimelerdir. Bundan başka, Yahudi ispanyolcası, Levantin italyancası, Ermenice, Romence, Çingenece gibi dillerden gelen argo kelimeleri de büyük bir yer tutar.
Tanzimat devrinde, bilhassa ilk sahne eserleri yazarları ve hicivci Eşref argoyu geniş çapta kullanmışlardır. Daha sonra Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi, Neyzen Tevfik bazı eserlerinde argodan faydalanmışlardır. Osman Cemal Kaygılı ve Sermet Muhtar Alus bazı romanlarında argoya geniş yer ayırmışlardır.
Argo kelimeleri çoğunlukla bir zümrenin kullandığı terimlerden doğar. Mesela dilimizdeki «fertiği çekmek» sözü şöyle doğmuştur: Türkiyede ilk trenleri işletenler Almanlar olduğu için, bir katar kalkacağı zaman Almanca «fertig» (tamam) sözü kullanılırdı. Bu söz üzerine trenin kalkıp yola koyulmasından dolayı «fertiği çekmek» çabucak gitmek, sıvışmak anlamına kullanılmıştır.
TÜRKÇEDEKİ BAŞLICA ARGO KELİMELERİ
- Açmaz: Hile, desise
- Afilli: Gösterişli
- Ağzı dört köşe olmak: Keyiflenmek, neşelenmek
- Alengirli: Gösterişli
- Boğuntuya getirmek: Parasını almak, soymak
- Bozum etmek: Mahcup etmek, utandırmak
- Cavlağı çekmek: Ölmek
- Cızlam: Kaçma, sıvışma
- Dikiz etmek: Seyretmek, gözetlemek
- Düdük makarnası: Aptal, sersem.
- Dümen: Hile, dalavere
- Erketeci: Gözcü, kollayıcı .
- Fasulye mi dedin?: Manasız bir söz söyledin.
- Ferteği çekmek: Kaçmak, sıvışmak.
- Hacamat etme: Hafif yaralama
- Harcamak: Öldürmek
- Kaşalot: Aptal, budala .
- Kereste: Anlayışsız, terbiyesi kıt kaba adam
- Kesilmek: Çok hoşlanmak
- Kıl çekmek: Dalkavukluk etmek
- Kız gibi: Yepyeni, gıcır gıcır.
- Klark çekmek: Reddetmek, yüz vermemek.
- Macar: Bit
- Madara: Adi, fena, sevimsiz şey
- Mandepsi: Tuzak, dalavere
- Mangır: Para
- Mantar: Yalan
- Martaval: Yalan, uydurma
- Matrağa almak: Alaya almak,
- Masal okumak: Kandırmaya çalışmak
- Mektebe başlatmak: Satmak, elden çıkarmak
- Muşmula: İhtiyar
- Nalları dikmek: Ölmek
- Numara: Dalavere
- Ötmek: Gevezelik etmek; kusmak
- Palas: Kolay, rahat nesne veya yer.
- Palazlanmak: Karşı gelmek, bağlı olmaktan kurtulmak.
- Pandispanya gazetesi: Uydurma, inanılmıyacak sözler yazan hayali gazete
- Papaz uçurmak: Tam manasıyla eğlenmek, içki alemi yapmak.
- Parlatmak: Birkaç kadeh içmek
- Pasaportunu vermek: Kovmak
- Pas geçmek: Aldırış etmemek, vazgeçmek.
- Pas vermek: Müsait davranmak, ümit vermek
- Pekmez: Kan
- Perdahçılık: Palavra atma, yalan söyleme
- Pilaki: Aptal, sersem
- Piyastos olmak: Yakalanmak
- Piyazlamak: Yüze gülmek, kompliman yapmak
- Posya koymak: Birisinin işine mani olmak, aleyhinde çalışmak
- Potas: Üstü, başı dökük, sünepe insan
- Racon kesmek: Gösteriş yapmak, muhakeme edip hüküm vermek
- Rampa etmek: Yanaşmak, bir masaya davet edilmeden sokulmak
- Röntgen: Gizlice seyretme
- Saloz: Aptal, sersem, budala
- Sepetlemek: Kovmak
- Sıfırı tüketmek: Tahammülü kalmamak
- Sıfır numara: En mükemmel
- Tahtalı köy: Mezarlık
- Tapon: Değersiz şey
- Tereyağı: Bön, saf adam
- Tıraş: Gevezelik, yalan
- Vatanı kurtarmak: Vaziyeti idare etmek
- Volta: Bir aşağı, bir yukarı dolaşmak
- Yandan çarklı: Şekeri bardağın kenarında gelen çay
- Zil: Karnı aç ve iştahlı kimse
- Zoka: Tuzak, hile
- Zom: Çok sarhoş kimse
- Zula etmek: Çalmak, aşırmak