Barok Sanatının Özellikleri, Sanatçıları ve Eserleri Nelerdir?

0
Advertisement

Barok sanatı nedir? Nasıl ortaya çıkmıştır? Barok sanatının özellikleri nelerdir? Barok sanatının önde gelen sanatçıları ve verilmiş olan eserler nelerdir?

Barok sanat, Avrupa ülkelerinde yaklaşık 17. yüzyıla rastlayan sanat anlayışı. İlk belirtileri 16. yüzyılın son yıllarında İtalya’ da ortaya çıkmış, Almanya ve Güney Amerika sömürgeleri gibi bazı bölgelerde ise en üstün örnekleri 18. yüzyılda gerçekleştirilmiştir.

Barok sanat yapıtları üslup açısından karmaşık, hatta çelişkilidir. Bununla birlikte yapıtların hepsinde, duygusal durumları çoğu kez dramatik bir yaklaşımla, duyulara seslenecek biçimde anlatma isteği görülür. Baroğu anlatmak için çoğu kez görkemlilik, canlılık, hareket, gerilim, aşın ve farklı duygusal durumlar, sonsuzluğun algılanması, çeşitli sanatlar arasındaki kesin ayrımları yok etme eğilimi gibi tanımlar kullanılır. Rönesans’ın Antik Çağı yüceltme eğilimi barokta da sürmüş ve bu birçok sanat ürününü değişik oranlarda etkilemiştir. Barok sanatın soylu niteliği büyük ölçüde bu eğilimle klasik uyum kavramının düzenleyici gücünden kaynaklanır.

Barok sözcüğünün kökeninin açıklanmasına ilişkin çeşitli kuramlar arasında en yaygını onun Portekizce barroco (İspanyolca barrueco) sözcüğünden türemiş olduğudur. “Düzensiz” anlamına gelen bu sözcük özellikle düzgün olmayan inciler için kullanılır. Sanat eleştirisinde barok sözcüğü ilk kez 17. yüzyılın sonlarına doğru geçmiştir. Sözcük önceleri düzensiz, tuhaf, dolayısıyla yerleşmiş kurallara aykırı herhangi bir şeyi belirtmek için, yani özgün anlamıyla kullanılmıştır. 18. yüzyılda ise genellikle küçültücü anlamda, doğanın ve Antik Çağın ölçütlerinden ayrıldığı düşünülen tutumların bu sözcükle tanımlandığı görülür. Baroğun 19. yüzyılın ortalarına değin bir üslup nitelemesi olmaktan çok kötüleyici bir sıfat olarak kullanılması sürmüştür. Barok sanat üslubunun özelliklerinin sistematik bir açıklamasını ilk kez Heinrich Wölfflin (1864-1945) Renaissance und Barock (1888; Rönesans ve Barok) adlı kitabında yapmıştır.

Barok Resim Sanatı

Barok Resim Sanatı

Barok sanatta gözlenen büyük çeşitliliğin ortak özelliklerini, o çağdaki yaygın kültür yönelimlerinde aramak gerekir.

Bu yönelimlerin özellikle üçü, sanat üzerindeki etkileri açısından çok önemlidir. Birincisi Karşı-Reform hareketinin ortaya çıkması ve etki alanını hem coğrafi, hem de düşünsel çlarak genişletmesidir. Baroğun, özellikle İtalyan sanatında görülen birçok başyapıtının oluşması, Kilise’nin yeni propagandacı tutumuyla ya da bu durumun özendirdiği duyarlılıkla doğrudan doğruya bağlantılıdır. Gerek Bernini’nin (1598-1680) Roma’da San Pietro Bazilikası’nın önünde eüps biçimli bir piazza (meydan) oluşturmak için yaptığı ve kalabalığı kucakhyormuşçasına iki yandan saran kolonadlar, gerek Caravaggio’nun (1573-1610) dinsel öyküleri konu alan gerçekçi resimleri, farklı yönlerde de olsa, Karşı-Reform anlayışının örnekleridir.

İkinci yönelim mutlakiyetçi krallıkların güçlenmesidir. Buna, artık sanat koruyuculuğunda rol oynamaya başlayan önemli ve etkili bir orta sınıfın belirginleşmesi olgusu da eşlik eder. Bu siyasal ve toplumsal gelişmelerin sanat üzerindeki etkileri, Fransa Krallığı için Versailles Sarayı’nın ve bahçelerinin yapımı ve orta sınıf için bir resim piyasasının oluşması gibi çeşitli gelişmelerde görülebilir. Orta sınıfın gerçekçiliğe olan eğilimi, Fransa’da Le Nain kardeşlerle (Antoine, 1588-1648; Louis, 1593-1648 ve Mathieu 1607-77) Georges de La Tour’ un (1593-1652) yapıtlarını ve 17. yüzyıl Felemenk resminin çeşitli okullarını etkilemiş olabilir.

Advertisement

Üçüncü yönelim, bilimdeki gelişmelerle dünyadaki keşiflerin doğaya karşı uyandırdığı yeni ilgidir. Böylelikle, insan bir yandan kendini önemsiz görme (Kopernik’in [1473-1543] dünyayı evrenin merkezi olmaktan çıkaran kuramı bunda özellikle etkili olmuştur), bir yandan da bilimde büyük başarılar kazanıldıkça, kendi yüceliğine inanma gibi iki düşünce arasında kalmıştır. İçinde insanın yalnızca sınırlı, bazen çok küçük bir rol oynadığı manzara resmi türünün gelişmesi de, Velâzquez’in (1599-1660) askeri nitelikteki fiziksel gücü betimlediği “Breda’nın Teslimi” ya da kendisini de kral ailesi arasında çizdiği “Las Meninas” gibi resimleri de sıradan insamn durumuna ilişkin bu iki karşıt görüşün yansımaları olarak alınabilir. Bu eğilimler ve bunların sanattaki yansımaları, sanat tarihçisi Wolfgang Stechovv’un “dinsel ve dindışı güçlerin tümüyle yeni ve iyimser bir dengesi” olarak tanımladığı durumla sonuçlanmıştır.

Görsel sanatlarda barok üslup, geliştirdiği daha esnek bir doğalcılıkla, maniyerizmin akademik ve soyut niteliklerine karşı bir tepki olarak doğdu.

Annibale Carracci (1560-1609) ile Caravaggio Roma’daki erken barok ressamlar arasında en ünlü olanlardı. Carracci doğayı, yüksek Rönesans sanatını ve eski ustaları inceleyerek sanatı maniyerizmin aşırılıklarından arındırmak isteyen bir reformcuydu. Caravaggio ise, geleneğin İsa ve aziz betimlemelerine getirdiği yapaylıkları atarak, kompozisyonlarında sıradan insanlara yer vermişti. Caravaggio’nun dolaysız sanatı, oldukça dramatik ışık kullanımının da eklenmesiyle, onun bir devrimci olarak tanınmasına yol açtı. İtalyan heykelci mimarlann en ünlüsü Gian Lorenzo Bernini’ydi. Onun Roma’daki San Pietro Bazilikası’nda altann üzerine yerleştirdiği baldaken, yapının yüksek Rönesans anlayışındaki sınırlanmış ve durağan görünümlü iç mekânına bir akıcılık getirmişti.

Bernini 1665’te, XIV. Louis’nin büstünü yapmak ve Louvre Sarayı için yeni bir cephe tasarlamak için Paris’e çağrıldı. Gerçekleştirdiği portre büst, heykel sanatının en başarılı yapıtlarından biri kabul edilir. Ama Louvre tasarımı geri çevrildi; çünkü İtalyan barok üslubu Fransız kralının saltanatını Roma imparatorlarınınkini çağrıştıracak biçimde simgeleştirecek bir saray için uygun değildi. XIV. Louis üslubu, “resmî krallık üslubu”ydu ve aslında İtalyan baroğunun klasikleştirilmiş bir türüydü. Yüzyılın en büyük Fransız ressamı olan Nicolas Poussin (1594-1665) soylu, ciddi, akılcı resimler yaparak Fransız baroğu ile Antik Çağ arasında yakın bağlar kurdu. XIV. Louis’nin döneminde sanat devlet tarafından denetleniyordu ve Kilise’den çok, kralı yüceltmeye yönelikti.

Barok Heykel Sanatı

Barok Heykel Sanatı

Flandre’da barok en iyi biçimde Peter Paul Rubens’in (1577-1640) resimlerinde izlenebilir. Rubens büyük altar panoları ve mitolojik resimler yapmış, sarayla ilgili ve alegorik konulu diziler gerçekleştirmişti. Bunlardan biri Fransa’nın ana kraliçesi Marie de Medicis’nin yaşamındaki olayların betimlendiği 21 resimlik bir diziydi (1622-25). Felemenk’te barok üslup bazı eski ustaların önderliğinde gelişti. Bu sanatçıla-nn bazısı Rubens gibi İtalya’da yetişmiş, İtalyan baroğunu yerinde görmüşlerdi. Bunlara ek olarak, tür ressamları, manzara, ölüdoğa, deniz manzarası, portre, iç mekân ve kilise ressamları ile Vermeer (1632-75) ve Rembrandt (1616-69) gibi birkaç usta sanatçı da yetişmişti. İspanya ise Velâzquez gibi üstün bir sanatçı ortaya çıkardı. İngiltere’de barok üslup en iyi Sir Anthony Van Dyck’ın (1599-1641) I. Charles ve maiyeti için yaptığı portrelerde yansıyordu.

İtalya’da barok mimarlığın ilk örneklerinden biri, Vignola’nın başlayıp Giacomo della Porta’nın (1537-1602) bitirdiği Roma’ daki Cizvit kilisesi Il Gesu oldu.

Palladio (1508-80) Vizenza’daki Olimpico Tiyatrosu’yla bütün barok dönem boyunca sürecek olan tiyatro yapılarının gelişmesini başlattı. Carlo Maderno (1556-1629) yapımı sürmekte olan San Pietro Bazilikası’nın ön cephesini gerçekleştirdi.

Bernini heykelciliğinin yanı sıra Roma kentindeki birçok meydanda yaptığı çeşmeler ve çeşitli saraylarla, S. Andrea al Quirinale Kilisesi, Vatikan Sarayı’nı San Pietro ile birleştiren ünlü merdiven Scala Regia gibi yapıtlarıyla barok mimarlığın da en önemli adlarından biri oldu. Meslek yaşamını Bernini’yle rekabet içinde sürdüren Francesco Borromini’nin (1599-1667) San Carlo aile Quattro Fontane, S. Ivo della Sapienza ve (bir bölümünü Carlo Rainaldi’nin [1611-91] yaptığı) Sta. Agnese kiliseleri Roma baroğunun en yetkin örnekleriydi. Baroğun başka bir önemli temsilcisi olan Pietro da Cortona (1596-1669) Sta. Mana della Pace Kilisesi’nin ön cephesinde, o dönemde çok sevilen bir öğeyi, birbirini izleyen iç ve dışbükey yüzeyleri kullandı. Guarino Guarini (1624-83) Torino, Prag ve Lizbon’da yaptığı saray ve kiliselerle özgün örnekler verdi.

Advertisement
Barok müzik ise din dışı müzikte kullanılacaktı.

Gelişen sözcük hazinesi dinsel ve din dışı müzikten başka, ses ve çalgı müziği arasında da daha açık seçik bir ayrım yapılmasına olanak sağlamış, ulusal ayrılıklar da daha belirginleşmişti. Dolayısıyla barok, aynı öteki sanatlardaki gibi müzikte de bir üslup çeşitliliği dönemi oldu. Opera, oratoryo ve kantat en önemli yeni ses müziği biçimleriydi; çalgı müziği için ise sonat, konçerto ve uvertür gibi türler ortaya çıkmıştı. Bu “yeni müzik”in ilk büyük bestecisi Claudio Monteverdi’ydi (1567-1643).

Barok Usulü Bahçe

Barok Usulü Bahçe

Onu İtalya’da Alessandro Scarlatti (1660-1725) ile Giovanni Pergolesi (1710-36) izliyordu. Ama İtalya’da çalgı müziği geleneğinin en büyük barok bestecileri Arcangelo Corelli (1653-1713), Antonio Vivaldi (1678-1741) ve Guiseppe Tartini (1692-1770) oldular. Fransa’daki barok müzik ustaları ise önemli bir opera bestecisi olan Jean-Baptiste Lully 1632-87) ile Jean Philippe Rameau idi 1683-1764). İngiltere’de Stuart döneminin mask adı verilen sahne oyunlarıyla ulaşılan tiyatronun bütünlüğü anlayışını, Almanya’ da doğmuş, İtalya’da eğitim görmüş olan George Frideric Handel’in (1685-1759) ses niüziğindeki başarıları izliyordu. Handel’in vatandaşı Johann Sebastian Bach ise (1685-1750) Almanya’da barok dinsel müziği geliştiriyordu. Başka tanınmış Alman barok müzik bestecileri arasında Heinrich Schütz (1585-1672) ve Georg Philipp Telemann (1681-1767) sayılabilir. Danimarka’da ise Dietrich Buxtehude (1637-1707) barok müziğinin en özgün temsilcisi olmuştur.

Edebiyatta baroğa örnek olarak İtalya’da Giambattista Marino’nun (1569-1625), İspanya’da Luis de Göngora y Argote’nin 1561-1627) ve Almanya’da Martin Opitz’in 1597-1639) yapıtları verilebilir.

İngiliz metafizik şiiri de (özellikle John Donne’unki), barok edebiyatla bağlantılıdır. Barok sanat 18. yüzyılda, daha hafif, daha az dramatik ve daha çok süslemeye yönelik rokoko üslubuna dönüşerek son bulmuştur.

18. yüzyılda Osmanlı Devleti’yle Avrupa ülkeleri arasında siyasal ve ekonomik ilişkilerin yoğunlaşması 4 imparatorluğun kültür ve sanat ortamını belli ölçüde etkiledi. Bu dönemdeki yeni ticaret ilişkileri sonucunda Avrupa’dan getirilen mallar, Avrupa’ya gönderilen görevlilerin döndüklerinde anlattıkları, Avrupa’dan gelen gezgin ve sanatçılar, toplumda yeni bir beğeni ye sanat ortamının oluşmasına yol açtı. Önceleri saray çevrelerinde izlenen değişim, zamanla halk arasında da yaygınlaştı.

Osmanlı sanatında 1740’larda bilinen barok üslup, 18. yüzyılın sonuna, yeni-klasik üslup etkisiyle ampir üslubun ortaya çıkmasına değin sürdü. Ama barok süsleme örgeleri daha uzun bir süre, 19. yüzyılda da başlıca üsluplarla birlikte kullanılageldi. Osmanlı mimarlığında barok üsluptaki ilk yapı I. Mahmud döneminde başlanıp III. Osman döneminde bitirilen ve mimarlığını Simeon Kalfa’nın yaptığı Nuruosmaniye Camisi’ydi (1748-55). Bu yapıda izlenen barok üslup özellikleri, 18. yüzyılın ikinci yansında yaygınlaştı. Bu dönemde yapılan Ayazma Camisi (1757-60), Laleli Camisi (1759-63), Nurullah Sultan Türbesi (1755), Nakşidil Sultan Türbesi (1818), Âtıf Efendi Kütüphanesi (1741-42), III. Osman Köşkü ve III. Osman Çeşmesi (1756) Osmanlı baroğunun karakteristik yapılan sayılır. Barok sanatın izleri, Batı Anadolu eşrafının yaptırdığı bazı yapılarda da görülür. Cihanoğullanndan Abdülaziz Efendi’nin yaptırdığı Aydın’daki Cihanoğlu Camisi ve Külliyesi’yle (1756) Çapanoğullarmdan Mustafa Bey’in yaptırdığı Yozgat Ulucamisi (1777-79) eyalet üslubunu en iyi tanımlayan örneklerdir.

Nuruosmaniye Camii İçi

Nuruosmaniye Camii İçi

Osmanlı sanatında barok etki, yapı cephelerinden daha çok iç mekân bezemesinde görülür.

18. yüzyılın ikinci yansında ve 19. yüzyıl içinde birçok dinsel ve sivil yapı iri akantus yapraklan, kıvrımlı palmetler, Ko-rent başlıklı sütunlar, istiridye kabuklan, perde örgeleri, çeşitli doğal çiçekler ve manzara resimleriyle bezenmiştir. Mimarlıktaki gelişmeler küçük el sanatlarını da etkilemiş ve yeni denemelere yol açmıştır. Stilize örgelerin yerini doğal örgeler almıştır. Minyatürde ise en önemli değişim, mekân denemelerinde olmuştur.

Barok sanat, Osmanlı sanatım etkilemekle birlikte, onu genel karakterini değiştirecek kadar zorlamamıştır. Osmanlı sanatçıları Avrupa baroğundan daha çok bezeme alanında yararlanmışlardır.


Leave A Reply