Büyük Petro (I. Petro) Kimdir?

0
Advertisement

I. Petro ya da Büyük Petro olarak da bilinen Rus tarihinde çok önemli bir yeri olan çarın hayatı ve dönemi hakkında bilgiler.

Büyük Petro (I. Petro) Kimdir?

I. Petro , Rusça tam adı pyotr alekseyeviç, lakabı büyük petro. Rusça pyotr veliki (d. 9 Haziran 1672, Moskova – ö. 8 Şubat 1725, Petersburg, Rus Çarlığı), Rusya tarihinin en büyük devlet adamlarından ve reformcularından biri sayılan Rus çan (1682-1725). Rusya’nın geri ve kapalı bir yapıdan kurtularak Avrupa’nın büyük güçleri arasına girmesini sağlamıştır.
Büyük Petro (I. Petro)
Çar Aleksey ile Batı’ya açık bir ortamda yetişen Natalya Kirillovna Narişkina’nın oğluydu. Babasının ölümünden (1676) sonra başa geçen üvey ağabeyi III. Fyodor’ un vâris bırakmadan ölmesi (1682) üzerine Kremlin’de toplanan soylularca çarlığa getirildi. Ama saray muhafız birliklerinin (streltsi) ayaklanmasını izleyen kanlı saray darbesinin ardından hastalıklı üvey kardeşi V. İvan’la birlikte çar ilan edildi. Naibeliği üstlenen üvey ablası Sofiya’nın kararıyla devlet işlerinin dışında tutuldu. Annesiyle birlikte çekilmek zorunda kaldığı Moskova yakınlarındaki Preobrajenskoye köyünde sıkı kurallara bağlı saray yaşantısından uzak, özgür bir ortamda yetişti. Sağlıklı, enerjik ve meraklı kişiliğiyle dülgerlik, demircilik, tornacılık ve matbaacılık gibi zanaatları öğrendi. Kendisi için özel olarak yapılan küçük bir kalede, sonradan düzenli Rus ordusunun çekirdeğini oluşturan birliklerle savaş oyunları düzenlemeyi başlıca uğraş edindi. Köyün yakınındaki Alman kolonisi aracılığıyla Batı’nın yaşam biçimini yakından tanıma olanağı buldu. Yöredeki bir İngiliz gemi kalıntısı denizcilik tutkusunu kamçıladı. 1689 başlarında yönetimde söz sahibi olacak yaşa geldiğini göstermek isteyen annesinin zoruyla Yevdokiya’yla evlendirildi. Bu mutsuz evlilik Yevdokiya’ nın 10 yıl kadar sonra manastıra kapatılmasıyla son buldu.

Ağustos 1689’da Sofiya’nın yeni bir darbe planladığını öğrenen Petro, Moskova’ya baskın düzenleyerek onu naibelikten uzaklaştırdı. Tahtı İvan’la paylaşmayı sürdürmekle birlikte yönetim işlerini büyük ölçüde annesinin akrabalanna bıraktı. Kendisi ise daha çok gemi yapımıyla uğraştı. Avusturya, Polonya ve Venedik’le birlikte Rusya’nın da yer aldığı Kutsal Birlik’in Osmanlılarla savaşa girmesi üzerine, Tatar akınlarını önleme ve Karadeniz’e inme düşüncesiyle 1695’te Kırım’a bir sefer düzenledi. Başarısızlıkla sonuçlanan bu seferin ardından 1696’da yeni bir filoyla Don Irmağını aşarak Azak (bugün Azov) kentini ele geçirdi. Aynı yıl İvan’ın ölmesiyle tek başına çar oldu ve devlet işlerini fiilen eline aldı.

1697’de Büyük Elçilik Kurulu denen kalabalık bir maiyetle birlikte Avrupa’nın ekonomik ve kültürel yaşamıyla ilgili bilgiler toplamak ve Osmanlılara karşı ittifakı güçlendirmek amacıyla bir Avrupa gezisine çıktı. Takma bir adla Amsterdam tersanelerinde çalıştı. İngiltere’de gemi yapımı üzerine öğrenim gördü, fabrika ve okulları gezdi, hatta bir parlamento oturumunu izledi. Ama Avrupa’daki’ iç sorunlarla uğraşan İngiltere ve Felemenk Cumhuriyeti’ni Osmanlılara karşı yeni bir savaşa çekmeyi başaramadı. Bu arada yeni bir ayaklanma haberi üzerine 1698 yazında Moskova’ya dönerek olayları sert bir biçimde bastırdı ve streltsi birliklerini dağıttı.

Avusturya’nın da Osmanlılarla barış yapmasından sonra Karadeniz’e inme planından vazgeçerek dikkatini Baltık Denizine yöneltti. Bu amaçla İsveç’e savaş açmadan önce Osmanlılarla İstanbul Antlaşması’nı imzaladı, ayrıca Saksonya ve Danimarka-Norveç ile ittifak kurdu. Hükümdarlığının en büyük askeri girişimi olan II. Kuzey Savaşı’nın (1700-21) hemen başında Narva’ da uğradığı ağır yenilgiden yılmayarak orduyu yeniden düzenledi. 1703’te Neva Irmağının ağzını ele geçirerek sonradan Petersburg adını alan kentin temelini attı. Ertesi yıl başarılı bir kuşatmayla Narva’yı aldı. 1709’da yeni bir saldırı başlatan İsveç kralı XII. Karl’ı Poltava Çarpışması’nda(*) tam bir bozguna uğrattı. Savaşın dönüm noktasını oluşturan bu zafer Rusya’nın Avrupa’daki konumunu da güçlendirdi. Değişik tarihlerde Avrupa’ya geziler yaparak bir dizi antlaşma imzaladı. Bu arada İsveç’in çabalan sonucunda savaşa giren Osmanlı ordusunu durdurmak için 1711 yazında Besarabya ve Boğdan üzerinden yürüyüşe geçti. Prut Irmağı yakınlarında bütün kuvvetleriyle kuşatılmasına karşın, Azak’ı geri vermeyi kabul ederek bu güç durumdan kurtuldu. Osmanlıların yeni savaş girişimini diplomatik manevralarla önledi ve Edirne Antlaşması’yla (1713) düşmanlığa son verdi. Böylece yeniden İsveç cephesine döndü. 1714’te Rusya’nın ilk deniz zaferi sayılan Gangut (Hango) Deniz Savaşı’nı kazandı. Sonunda II. Kuzey Savaşı’nı noktalayan Nystad (Uvsikaupunki) Antlaşması’yla (Eylül 1721) Baltık Denizinin doğu kıyılarını topraklarına kattı. İsveç’in bölgedeki nüfuzunu kıran bu sonuç, aynı zamanda Polonya’yı egemenlik altına almanın yolunu açtı. Senato bir ay sonra Petro’ya bütün Rusların imparatoru (imperator) unvanını verdi.

Daha Kuzey Savaşı sırasında Orta Asya, Hazar bölgesi ve Sibirya’ya keşif heyetleri gönderen Petro, savaşın bitiminde güneydoğu sınırında daha saldırgan bir politikaya yöneldi. 1722’de Osmanlılardan önce davranarak İran topraklarına girdi. Ertesi yıl askeri yardım karşılığında İran’dan Hazar’ ın batı ve güney kıyılarını aldı. Yoğun ve zorlu yaşam biçimi yüzünden bozulmuş olan sağlığı bu seferde daha da kötüleşti. 1724 sonbaharında Finlandiya Körfezinde batan bir gemideki askerleri kurtarmak için denize atladı ve soğuk alarak ağır hastalandı. Bering Boğazına sefer hazırlıklarını yürüttüğü bir sırada öldü.

Advertisement

Petro’nun başa geçtiği sırada Rusya’nın geriliği Avrupa’dan kaynaklanan dış tehdidi ciddi bir boyuta çıkarmış bulunuyordu. Bir yandan denizlere açılmaya yönelik savaşları sürdürürken, bir yandan da Avrupa’nın gelişmişlik düzeyine ulaşmaya çalışan Petro, boyarların ve din adamlarının direnişini sert önlemlerle bastırarak geniş çaplı bir reform programına girişti. Öncelikle kentlerin gelişmesini sağlamak için 1699’da bir fermanla kent tüccar ve zanaatçılarına, Moskova belediyesine (ratuşa) bağlı olmak üzere kendi belediyelerini kurma hakkını tanıdı. Kent yerel yöneticilerini ve seçilmiş belediye görevlilerini 1720’deki düzenlemeyle Petersburg’daki bir üst düzey görevliye bağladı. Bu arada tüccar ve zanaatçıların meslek ve servetlerine göre ayrı loncalarda örgütlenmesine dayanan bir sistem getirdi. Merkezî otoritenin denetimine esneklik kazandırmak amacıyla 1708’de ülkeyi sekiz bölgeye ayırdı ve her bölgeye idari, askeri ve yargısal yetkilere sahip birer vali atadı. 1719’da bu bölgeleri kaldırarak illere ve alt birimlere dayalı yeni bir yönetim biçimi oluşturdu. Kuzey Savaşı’nın ardından askeri alaylan ülke çapında dağıtarak ayrı bir denetim mekanizması kurdu. Öte yandan 1711’de boyarlar meclisini kaldırarak devlet organlan arasında eş güdümü sağlama, mali işlemleri denetleme ve yasama işlerini yürütme görevlerini Senato adlı yeni bir kuruma verdi. Karmaşık ve bütünlükten uzak bir yapısı, olan merkezi devlet dairelerinin yerine daha düzenli ve sıkı bir işleyişe dayanan kurulları (kollegi) geçirdi. Devlete karşı işlenen suçlara bakmak üzere doğrudan çara bağlı Preobrajenski Dairesi’ni kurdu. Moskova Patrikliği’nin varlığına son vererek kilise hiyerarşisinin başına kendisine bağlı olan Kutsal Sinod’u getirdi. Kiliseyi mutlakıyetçi yönetimi destekleyen güçlü bir dayanağa dönüştürdü. 1716’da çıkardığı yönetmeliklerle ilk düzenli Rus ordusunun temelini attı. Askeri teknik ve donanımın düzeyini yükseltti.

Savaşlarda karşılaşılan güçlükler Petro’yu ülke ekonomisini de güçlendirmeye yöneltti. Silah ve gemi yapımı açısından madenciliğin ve sanayinin gelişmesine büyük önem verdi. Yerli ve yabancı yatırımcılara geniş ayrıcalıklar tanıdı, dışarıdan çeşitli uzmanlar ve teknisyenler getirdi. Daha önce düşük olan dış ticaret hacmini yedi kat artırdı. Toprak sahiplerinin arazilerini ve serfler üzerindeki haklarını genişletti. 1714’te mülkiyetin babadan en büyük oğula geçmesini sağlayan düzenlemeyle geniş toprakların bölünmesini önledi. Köylülerin aile başına ödediği vergiyi kişi başına vergiye dönüştürdü. Ayrıca serflerin imalat ve bayındırlık işlerinde çalıştırılmasını sağladı.

Kültürel alanda da yeniliklere girişen Petro, eğitim sistemine laik bir yapı kazandırarak devletin ilk kez bu alana el atmasına öncülük etti. Yeni okulların kapılarını soyluların dışındaki kesimlere açtı, Avrupa’ya çok sayıda öğrenci gönderdi. Batı dillerinden Rusçaya kitap çevirilerini özendirdi. Eski Rus takvimini 1700’de Avrupa’nın kullandığı takvime uygun hale getirdi. 1710’da Eski Kilise Slav alfabesini modernleştirdi. 1703’te ilk Rus gazetesi Vedomosti’nin yayımlanmasını sağladı, 1724’te Petersburg Bilim ve Sanat Akademisi’ni kurdurdu.

Petro’nun reform girişimlerine baskıcı ve keyfi bir yönetim de eşlik etti. Savaşların ve kalkınma projelerinin asıl yükünü çeken serflerin ve işçilerin başlattığı Astrahan (1705-06) ve Don Havzası (1707-08) ayaklanmalarını acımasızca bastırdı. Yevdokiya’dan olan oğlu Aleksey’in muhalif saflara geçmesi üzerine, onu tutumunu değiştirmeye ya da veraset hakkından vazgeçerek manastıra kapanmaya zorladı (1716). Kutsal Roma-Germen imparatoruna sığınan Aleksey’i geri getirterek (1718) ağır işkencelerden geçirtti. Aleksey, hakkında verilen idam kararı infaz edilemeden öldü.

Petro 1705’ten sonra Litvanyalı bir çamaşırcının kızı olan Marta Skowronska’yla (sonradan I. Yekaterina) yaşamaya başladı ve 1712’de onunla resmen evlendi. Çarlara ardıllarını belirleme hakkını tanıyan kendi fermanı (1722) doğrultusunda ardılını bildiremeden ölünce yerine, 1724’te imparatoriçe tacını giydirdiği I. Yekaterina geçti. Geride sınırları Beyaz Deniz kıyısındaki Arhangelsk’ten Hazar kıyısındaki Mazanderan’a, Baltık Denizinden Büyük Okyanusa uzanan ve sağlam temellere dayanan bir devlet bıraktı.

Advertisement


Leave A Reply