Dünyada Hayat Nasıl Başladı? Dünyada Hayatın Ortaya Çıkışı, Kökeni

0
Advertisement

Dünyada hayatın ortaya çıkışı ne zaman ve nasıl gerçekleşmiştir? Dünyada hayatın kökeni ve ilk canlılar nelerdir, oluşumları hakkında bilgi.

Dünyanın oluşumu

Hayatın Kökeni

Dünya’da hayatın nasıl varlık bulduğu belki de hiçbir zaman tam bir kesinlikle kanıtlanamayacaktır. Bu gizemi çözme çabasıyla birçok dini açıklama ve bilimsel teori ortaya atılmıştır. Basit organik moleküllerin ortaya çıkıp birleşerek zamanla hücre benzeri organizmalar yaratmış olması yüksek bir olasılık gibi görünüyor. Bunlardan önce prokaryot, daha sonra ökaryot hücreler gelişti. Bu hücreler, bugünkü bitkiler, hayvanlar ve insanlar gibi çokhücreli organizmaların evriminde başlangıç noktasıydı

    • Dünyada hayatın kökeni kökeni henüz tam olarak açıklığa kavuşturulmuş değildir.
    • İlkel çorba teorisi hayatın cansız maddelerdeki kimyasal tepkimelerden doğduğunu öngörür.
    • Ökaryot hücreler prokaryotlar arasındaki simbiyotik ilişkilerden ortaya çıktı.
    • İlk çokhücreli organizmalar muhtemelen Kambriyen dönem öncesinde ortaya çıktı

DÜNYA’DA HAYATIN ORTAYA ÇIKIŞI

Somut bulgulardan yoksun olduğumuz için, moleküllerden karmaşık canlı yaratıklara yolculuk ancak teorilerle açıklanabilir, ilkel çorba teorisi de böyle bir girişimdir.

Dünya’da hayatın nasıl ortaya çıktığıyla ilgili gizemi çözmeye çalışan çeşitli disiplinlere mensup bilimciler birçok teori ortaya atmıştır. Louis Pasteur’ün bakteri hücrelerinin bölündüğünü mikroskop altında ilk kez gözlemlemesinden beri biyoloji, hayatın ancak daha önce mevcut hayattan doğduğu yolundaki temel kuralı benimsemiştir. Dünya’da hayatın ilk belirisinin bu kurala bir istisna oluşturduğu söylenebilir.

O zamanlarda fiziksel ve kimyasal koşullar bugünkünden çok farklıydı. Anlaşıldığı kadarıyla ilk organik moleküller yaklaşık 3,4-4 milyar yıl önce cansız maddeye enerjinin katılmasıyla ortaya çıktı ve buradan yaşam doğdu. 1953’te gerçekleşti-ri-len laboratuvar deneyleriyle canlandırılan ilkel çorba teorisi, bu süreçteki mekanizmaları ve tekil aşamaları açıklar.

Advertisement

İlkel Çorba Teorisi

ilkel çorba teorisi

Bu hipotez, basit organik moleküllerin ilkel denizde inorganik moleküller arasındaki kimyasal tepkimelerle oluştuğunu varsayar. “İlkel çorba” terimi Dünya’nın birçok erimiş madde içeren ilk su kütlesini belirtir. Moleküller, o sırada koruyucu ozon tabakasının bulunmaması nedeniyle morötesi ışınlardan ve yıldırım boşalmalarından kaynaklanan yüksek düzeyde enerjiye maruz kaldı. Bu enerji girdisiyle bir araya gelen moleküllerden şeker, yağ asidi ve (proteinlerin temeli olan) aminoasit gibi organik yapıtaşları oluştu. Böylece gerçek hüc
relerin öncülü olan ilk protobiyontların gelişimine uygun bir zemin ortaya çıktı. Protobiyontlar zamanla metabolizmanın meydana gelebileceği ve tekhücreli organizmaları andıran kabarcığımsı kapalı biçimlere büründü.

Başka birçok teori vardır. Bunlardan biri hayatın derin okyanus tabanından parçacıklarla dolu su fışkırtan hidrotermal volkanik bacalar (siyah tütenler) çevresinde doğduğunu öngörür.

dünyanın tarihi dönemleri

İLK CANLILAR

Canlılar zaman içinde basit yapılardan çokhücreli ve daha yüksek yapılı organizmalar gibi gittikçe karmaşık biçimlere doğru bir gelişim göstermiştir.

ilk hücrebenzeri yapılar olan protobiyontların ortaya çıkışından sonra, ilk gerçek hücreler olan prokaryotların evrimi için yol açıldı.

Advertisement

Prokaryotlar-İlk Gerçek Hücreler

İlk prokaryotlar şimdiki bakterilere ve siyanobakterilere, yani mavi-yeşil alglere çok benziyordu. Gerçek bir çekirdekten yoksun olmakla birlikte, çevreden ayrılmalarını sağlayan ve böylece metabolik süreçlerin meydana gelebileceği bir iç alan yaratan zarları vardı.

İlk prokaryotlardan bazıları enerji ihtiyaçlarını karşılamak üzere güneş ışığını kullanmaya başladılar. Hidrojen sülfiti oksitleme ve atık ürün olarak kükürt salma yoluyla anaerobik bir fotosentez yürüttüler. Bu tip enerji üretimi günümüzde mor bakterilerce hâlâ uygulanır.

Siyanobakteriler

Siyanobakteriler

Oksijen üreten fotosentezin gelişimi ileriye doğru önemli bir adımdı. Siyanobakteriler güneş enerjisini, karbondioksiti ve çevrelerinde bolca bulunan suyu kullanarak kendi besinlerini oluşturmaya başladılar. Bu süreç o sırada canlılar için zehirli olan oksijeni bir atık ürün olarak salmaktaydı. Varlığını sürdüren diğer canlılar, kükürtlü kaplıcalar gibi oksijensiz yaşamalanlarına çekilebilen ya da gıda oksitlenmesi sırasında enerji üretmek üzere hücre solunumu yoluyla oksijenden yararlanabilen organizmalarla sınırlıydı. Bilinen en eski prokaryot fosilleri yaklaşık 3,4 milyar yaşındaki stromatolitlerdir.

Bunlar siyanobakteri kolonilerinin, geçmişte olduğu gibi bugün de oluşturduğu kalsiyum karbonat çökelleridir.

İlk Ökaryotlar

İlk ökaryotlar büyük olasılıkla yaklaşık 2 milyar yıl önce, prokaryot hücreler arasındaki simbiyotik ilişkilerden ortaya çıktılar. Gerçek bir hücre çekirdeğiyle donandıkları için, daha yüksek yapılı organizmaların gelişimi için temel sağladılar.

Tekhücreli organizmaların yanısıra bütün çokhücreli canlıların, yani bitkilerin, hayvanların ve insanların kökeni ökaryotlara dayanır.

Çokhücreli Organizmalar

Çokhücreli hayat, hücre bölünmesinden sonra yavru hücrelerin birbirinden ayrılmadığı tek-hücreli organizma kolonilerinden doğmuş olabilir. Birden fazla çekirdeğe sahip tekhücreli organizmalardan gelişmiş olması da mümkündür, ilk çokhücreli organizmalar muhtemelen 700 milyon yıl kadar önce Prekambriyen çağda ortaya çıktı. Ancak varlıklarını belgeleyen çok az fosil kaydı vardır; bunun sebebi büyük olasılıkla kabuk gibi sert fiziksel bileşenlerinin olmamasıdır. Yumuşak bedenli organizmaların izlerine çoğunlukla Avustralya’nın Ediakara faunasında rastlanır. Erken Kambriyen dönemde, 50 milyon yıl gibi görece kısa bir sürede birçok canlı türü gelişti. Yaklaşık 400 milyon yıl önce, ilk bitkilerin karaya çıkması, diğer organizmaların kuru topraklara yerleşmesinin yolunu açtı.

ENDOSİMBİYOZ TEORİSİ

Ökaryot hücrelerin kökenini açıklamaya çalışır ve bunların, çeşitli prokaryot hücrelerin kaynaşmasıyla ortaya çıktıklarını öngörür. Buna göre, büyük hücreler daha küçük hücreleri içlerine aldı ve sindirmeksizin çepeçevre sardı. Böylece her ikisinin de yararlandığı bir birlikte yaşam, yani simbiyoz ilişkisi ortaya çıktı. Zamanla simbiyotik ortaklar bağımsız yaşama yeteneğini yitirdi ve tek bir organizmaya, bir ökaryot hücreye dönüştü. Küçük prokaryotlar yeni hücre içinde, daha sonra ortaya çıkacak hücre organellerinin (özel işlevler gören hücre parçalarının) işlevlerini üstlendi. Bu teoriyi destekleyen kanıtlardan biri, bazı hücre organellerinin çift katmanlı hücre zarlarıyla çevrili ve kendilerine özgü DNA’ya sahip olmaları ve bakterilere benzer bir biçimde bölünerek çoğalmalarıdır.


Leave A Reply