Hattatlık Nedir? Osmanlı Devletinde Güzel Yazı Yazma Sanatının Özellikleri

0
Advertisement

Hattatlık, hat sanatı nedir? Hattatlık, hat sanatı nasıldır, özellikleri nelerdir? Hat sanatının tarihçesi nedir? Hattatlık sanatı hakkında bilgi.

Hattatlık

Hattatlık; güzel el yazısı sanatıdır. Türk sanat tarihi çerçevesi içinde bu yazı sanatının çok önemli bir yeri vardır. Doğu milletlerine öz süsleme sanatları içinde de aynı önemli yeri muhafaza eden Arap yazısı, Türk sanatçıları tarafından geliştirilmiş, en yüksek zirvesine ulaştırılmıştır. Doğu milletleri arasında yazıyı, süsleme unsurlarından ayırarak başlı başına bir sanat haline getiren Türkler olmuştur.

Gerek Arap hattatları, gerekse İranlı hattatlar, yazı kompozisyonu içine her hangi bir süsleme unsuru eklemeyi hoş görmüşler, bundan dolayı yazı kompozisyonunda aksayan kısımları başka bir motifle doldurmuşlardır. Yazıyı başlı başına bir sanat kabul eden Türkler, bu kolaylığa gitmemişler, harflerin kendi ahengi içinde sade güzelliğini arayıp bulmuşlardır. Esasen Türkler’in bu estetik anlayışı öteki sanat kollarında da aynı şekilde etkisini göstermiştir.

Hattatlik

Türk hattatlarının sanat anlayışı ile bugünkü nonfigüratjf resim anlayışı arasında çok büyük bir yakınlık vardır. Bu yazıları bilmeyen, anlamayan yabancı sanatçılar, eserler karşısında heyecan duymakta, hayretler içinde kalmaktadırlar. Modern resim anlayışında, eski yazının önemli etkisini kabul etmek zorundayız.

Advertisement

İslâmiyetin doğuşunda Araplar’ın kullandığı kûfi yazısı ihtiyaca yetmediğinden İbni Mukle nesih yazısını, İbni Bevvab da sülüs yazısını icat etti. Bu iki hattattan sonra gelen, aslen Türk olduğu halde Araplar’ın en büyük hattatı olarak tanınan Yakut-u Müstasami altı çeşit yazının kurallarını tespit etti. Bu hattatın öğrencisi olan Abdullah Sayrafi ile onun öğrencisi Hayrettin Mev’aşi, Türkler’in en büyük hattatı olan Şeyh Hamdullah’a öğretmenlik etti. Türk medeniyeti, İslâm medeniyetiyle birleşince bu medeniyetin bütün sanat kollarında olduğu gibi süsleme sanatlarında, hele yazıda kayda değer bir olgunlukla, incelikle yepyeni bir gelişme ve olgunluk devresine girmiş oldu. Türk sanatçıları, Müslüman milletlerin ortaklama malı olan yazıya bu olgunluğu verirken yeni bir çeşit açıyor, bu yazıyı milli bir sanat haline getiriyordu. Böylece, Arap yazısı Türk’ün elinde, zamanla, yazı karakterine daha uygun, daha sade bir şekil aldı.

Tuğra

Tuğra

Osmanlı Devleti’nin arması ve padişahın imzası olarak kullanılan “tuğra” da bir tür güzel yazı sanatıdır. Oğuz Han’ın yazılı nişanından çıktığı bilinen tuğra geleneği, Büyük Selçuklularla Anadolu Selçuklularca da kullanılmıştır. Osman Gazi hariç 36 Osmanlı padişahından 35’inin padişah tuğrası günümüzde bilinmektedir. Padişahların imzası olan ve resmi belgelerde kullanılan tuğralar, hatla uğraşan ve “tuğrakeş” denilen özel eğitimli sanatçılar tarafından hazırlanmıştır. Hat sanatının bir kolu olan ve Türklere özgü tuğra geleneği, yabancıların Osmanlı dönemini tanımalarında da karakteristik unsurlardan biridir. Osmanlı belgelerinin hangi döneme ait oldukları, üzerlerindeki tuğranın ait olduğu padişahtan da anlaşılır.

Yazıya verilen değer, hat sanatının çok üstünde durulmasına yol açmıştır. Özellikle Osmanlı kültürü içinde hat sanatı çok ilerlemiş; estetik düzeyi bakımından adeta Batı resim sanatındaki tabloların yerini tutar olmuştur. Gerçek bir tablo gibi çerçevelenerek duvara asılan güzel yazı örneklerinin yanı sıra, bugün hat sanatının seçkin örneklerini müzelerde ve çok sayıda mimari yapıda görebilmek mümkündür.

Hat sanatında yazı gelişigüzel yazılmaz; her yazı türünün kendine özgü özellikleri, çok detaylı belirlenmiş kuralları vardır. Çeşitli yazı türleri birbirlerinden, harflerin büyük ya da küçük olması; biçimi, aralıkları; bazı harflerin birbirlerine bitiştirilip bitiştirilmemesi; bazı yazı işaretlerinin kullanılıp Kullanılmaması gibi özellikleriyle ayrılır. Hat sanatında özel kamış kalemler, akıcı yazmayı mümkün kılan özel hazırlanan mürekkep ve mürekkebin dağılmaması için özel olarak hazırlanmış kağıtlar kullanılmaktadır. Türk hat sanatı, Türklerin Latin alfabesine geçmesiyle birlikte yaygınlığını yitirmiş, geleneksel bir sanat halini almıştır.

Advertisement


Leave A Reply