Her Adımda Kusursuzluk, Toplam Kalite Yönetimi Nedir?

0
Advertisement

Çalıştığınız kurum ISO 9000 sertifikasına sahip mi? Sahipse ya da sahip değilse bu sizin için ne anlama geliyor? Toplam Kalite Yönetimi ile ilgili merak edilen birçok soruya cevap yazımızda.

21’inci yüzyılın ilk demlerini yaşarken 19’uncu yüzyılda başlayan sanayileşme hareketi dünyada farklı anlayışların hakim olmasına neden oldu. Sanayi Devrimi’nin ardından büyük bir hızla gelişen dünya sanayisi, 20’inci yüzyılın ortalarında bazı sektelere uğramaya başladı. 1950’lerde kadar tamamen kâr amacı güdülerek gerçekleştirlen üretim, yanlış uygulamalarla günden güne verimsizleşmeye başladı ve yeni çözüm yolları aranmaya başladı. Aradıkları çözüm, bugün başarıyla uygulanan Toplam Kalite Yönetimi?ydi.

Kalite

Kalitenin Kısa Tarihi

19’uncu yüzyılın sonlarına yaklaşırken, Amerika’nın bugün dünya devi olmasına zemin hazırlayacak bir üretim sistemi geliştirilmişti. Taylorizm adı verilen bu yeni üretim sistemi, o güne değin geçerli olan ustalık ünvanını ve de kavramını ortadan kaldırarak çok daha hızlı bir üretim modeli sağlıyordu. Öncesinde bir ürünün ortaya çıkarılmasından, kalitesinden ve gençlerin eğitiminden usta sorumlu görülürken artık küçük parçalara bölünmüş iş, sadece bir bölümü idare edebilecek vasıfsız elemanların elinden çıkar hale gelmişti. 1950’lere kadar bu sistem tüm hızıyla ilerlemiş ancak bu yıllardan itibaren verimsizlik artışı bariz bir hâl almıştı.

İkinci Dünya Savaşı her ne kadar konuyla çok ilgisiz gibi görünse de üretimde “kalite” kavramının ortaya çıkmasında başlıca rolü oynadı. Savaştan büyük kayıplarla ve zorluklar içinde çıkan Japonya haberleşme, telsiz ve radyo sistemlerini iyileştirmek için Amerika’dan yardım istemek zorunda kalmıştı. Amerikalı uzmanların verdiği eğitim, Japonlar’ın ilgisini çekmiş ve hayatın her alanında kullanılan bir kurallar zinciri haline dönüştürmüşlerdi. İlk kez “kalite” üretimin ve hayatın bir parçası haline gelmeye başlamıştır.

Aynı dönemde savaşın galibi Amerika arz açığını kapatmak için sürekli çalışıyor, gelen yoğun talebi sınırlı üretim olanaklarıyla kapatmaya çalışıyordu. Kitle üretiminin mucidi Amerika bu dönemde kendi icat ettiği sistemin verimsizliği karşısında çaresiz kalıyordu. Fordist üretim sistemi içinde kalite kontrolü tamamen ürüne yönelikti. Üretimin belirli aşamalarında kontrol yapılıyor, hatalı ürünler eleniyordu. Bu da büyük iş gücü kaybına ve yüksek maliyete neden oluyordu. Bu sırada Japonya’ya verdiği eğitimin önemini ve Japonlar?ın bunu kullanış biçimini farkeden Amerika da Toplam Kalite’ye geçişte ilk adımları atmaya başlıyordu.

Advertisement

Ancak tüm gelişmelerin yanında Avrupa, henüz adı konmamış bu kaliteli üretim zincirini Toplam Kalite Yönetimi olarak adlandırarak ISO’yu (International Standarts Organization) devreye sokuyordu. 1979’da temelleri atılan bu sistem kısa süre içinde tüm dünyada kabul gördü ve ISO 9000 başlıca üretim kalite belgesi haline geldi.

Toplam Kalite Yönetimi

Geleneksel Yönetime Karşı Toplam Kalite Yönetimi

Geleneksel yönetim biçimlerinde birincil amaç kâr elde etmektir. Kâr elde ederken aynı zamanda esas olan yönetici memnuniyetidir. İşi bilen kişi de, organize eden kişi de yöneticidir. Sonuçta memnun olması gereken kişi de yöneticidir. Müşteri memnuniyeti dahi bu durumda ikinci planda kalmaya mahkumdur. Geleneksel yönetim biçimlerinde kontrol mekanizması ürün odaklıdır. Bozuk ya da hatalı ürün, üretimin belirli aşamalarında kontrolden geçer ve uygun görülmeyenler elenir. Toplam Kalite Yönetimi kaliteyi üretimin her alanına yayarak herkesin memnuniyetini temel alan bir işletim düzeni getirir. Öncelikli amaç müşteri memnuniyetidir. Bunu sağlamak için izlenecek yol ise “ilk defada doğruyu yapmak”tır. Sonuç olarak Toplam Kalite Yönetimi müşterinin istek ve beklentilerinin bir kurumun tüm çalışanlarının kendilerinden beklenen yükümlülükleri en üst düzeyde yerine getirmeleriyle işleyen bir sistemdir.

Toplam Kalite Yönetimine Geçiş

Toplam Kalite Yönetimi bir şirkete önce felsefenin hakim olmasıyla aşılanır. Geçiş süreci içine giren şirkette yapılacak sunumlarla tüm çalışanların motivasyonu ve katılımı en üst seviyeye çıkarılmaya çalışılır. Bundan sonra eğitim aşamasına sıra gelir. En alttan en üste tüm kademeler eğitimden geçer ve değişim sürecinin diğer basamakları devreye girer. Planlı sistematik yaklaşım, yaygın faaliyetler, sürekli gelişme, hataların önlenmesi, yüksek verimlilik, ürün ve pazar çeşitlenmesi, yüksek kalite, düşük maliyet, müşteri tatmini ve nihayet yüksek rekabet gücü geçiş sürecinin basamaklarını teşkil eder.

Toplam Kalite Yönetimi’ne geçişle birlikte bir şirkette meydana gelecek değişimler arasında en çok göze batan, personelin en çok şikayetçi olduğu konu bürokrasidir. Bundan böyle, bürokrasi sürecindeki gereksiz zaman kaybı minimuma indirilecektir. Kademe sayısı azalır, yöneticilerin ne tür desteğe ihtiyaç duyduğu ortaya çıkarılır, gereksiz bürokratik noktalar saptanır ve devre dışı bırakılır. İşler bir defada doğru yapılmaya başlayınca ve iş rotasyonu sağlanınca şirkette “ortak dil” yaygınlaşır ve sistem daha iyiye doğru ilerler.

Elektronik İnsan Kaynakları Uygulamaları: E-İK

Advertisement

Toplam Kalite Yönetimi’nin hataları ortaya çıkmadan önleme yaklaşımı, “bir işi en iyi o işi yapan bilir” fikrinin yönetim anlayışına kazandırılmasıyla ortaya çıkar. Bu yönetim anlayışına bağlılık için tüm çalışanların ortak bir anlayış çevresinde toplanmasıyla pekişir. Bu anlayış, kalitenin her şeyin önünde olduğu, müşterinin odak noktası olduğu, sürekli gelişimin kalitenin temeli olduğu, çalışanların katılımının bir yönetim şekli olduğu ve çalışanların ve bayilerin şirketin ortağı olduğu görüşüyle desteklenir.

Toplam Kalite Yönetimi’nin Artıları Eksileri

Bir şirketin Toplam Kalite Yönetimi’ni benimsediğini belgeleyen ISO 9000 belgesine sahip olması o şirketin aynı kulvarda yarıştığı şirketlerden bir adım öne çıkmasını sağlar. Ancak bu asla, ürünün kaliteli olduğu anlamına gelmez. Sadece şirket yönetiminin ve personelinin dünya standartlarında bir anlayışla işlerini yaptığını ortaya çıkarır. Ürünlerin kalitesi ülkemizde halen TSE belgesiyle onaylanır. ISO 9000 belgesi bu bağlamda bir rekabet aracı olarak ön plana çıkar. Hatta birtakım firmalar ortak iş yapacakları firmaları ISO 9000 belgesi almaya mecbur eder. Bu ortak bir dil yaratmak için gereklidir.

ISO 9000 sahibi bir şirket, sistemli bir temele sahip demektir. ortak çalışılacak kurum için bu denetim maliyetlerini aza indirmek ve ISO 9000 dışında kalan detay noktalara konsantre olmak anlamına getir. Böylelikle hem alıcı hem de tedarikçi için zaman ve para kaybı asgariye düşer. Karşılıklı bir güvence sembolü olarak görülür.

ISO 9000 belgesi almış olmak her şeyin sona erdiği, belirli bir kalite standardının yakalandığı anlamına gelmez. Bu nokta yapılacak en büyük yanlışlık sürecin sona erdiğini düşünmektir. Aslında süreç yeni başlıyor bile diyebiliriz. Alınan ISO 9000 belgesi, değişen ve gelişen standartlar karşısında değişen müşteri ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak için revize edilmelidir. Zaten ISO 9000 mevzuatında bu belgenin belirli aralıklarla revize edilmesini öngörmektedir.


Leave A Reply