İslam’da Sabır Kavramı

0
Advertisement

İslamiyette sabır nedir? Müslümanlarda sabır kavramı, neden önemlidir, dinimiz ve peygamberimiz bu konuda ne der? Hakkında bilgi.

sabir

İSLAM’DA SABIR

Değişik olayların insan ruhunda dalgalandırabileceği fırtınalara —irâde gücü ile— hâkim olmak, iyi düşünüp taşınmadan karar vermemek, toplumun ve ferdin yararına olsun diye arzularını gemlemek, üzücü durumlarla karşılaşıldığında tahammül gemisine binerek yaraları tedavi eden zamanın akışını beklemek anlamlarına aldığımız «sabırlı davranma erdemi», kişioğlu tarihinde başarının, yüksek ahlâk niteliğine sahip olmanın, güçlükleri çözme yollarını bulmanın bir sembolü ve İslâm dininin öğütlediği, övdüğü bir güçlü moral durumudur.

Kur’ân-ı Kerim’de «sabır» erdemi, tam yetmiş kadar yerde zikrolunmuştur. Allah rızası için, O’nun buyruklarını yerine getirme amacı ile hayatta karşılaşılan müşküllere göğüs germek, dinin yap dediğini yapıp yapma dediğini de yapmamak, bir musibete uğranıldığı vakit meyus olmamak, her gün taze bir ümitle işlerine sarılıp onları başarılı sonuçlara eriştirinceye kadar tahammüllü ve sâkin davranabilmek, gerçekten, ancak sabırlılık niteliğini kişiliklerinde olgunlaştırmış olanların meziyetlerindendir.

İmam Şafiî’ye dayanarak bâzı tefsirlerin: «Kur’ân’da hiç bir sûre nâzil olmasaydı bile sadece onun, insanlara dünya ve âhiret saadetlerini sağlamaya yeteceğini» ileri sürdüğü «el-Asr» Sûresinde Cenab-ı Hakk, şöyle buyurmaktadır:

ALLAH DİYOR Kİ

Advertisement

«And olsun asra ki: muhakkak insan kesin bir ziyandadır. Ancak iman edenlerle güzel güzel amel ve hareketlerde bulunanlar, bir de birbirine hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edenler böyle değil (onlar ziyandan müstesnadırlar)». Demek ki: hak ve sabır, insanı ziyandan koruyup kurtaran en üstün erdemlerdir. İman eden, güzel güzel ameller işleyen ve birbirlerine hakkı ve sabrı öğütleyen insanlar, ömürlerini boşuna geçirmemiş sayılan bahtiyarlar zümresini teşkil etmektedir. Sabrın sayısız faydaları, mükâfatları, mutluluklarını bildiren âyetlerden bir kaçının anlamını belirtirsek, konunun önemi daha da kolay anlaşılacaktır:

«El – Bakara Sûresi»nin 153. âyetinin meâli şöyledir: «Ey iman edenler, sabr ile, bir de namazla Hak’tan yardım isteyin. Şüphesiz ki Allah’ın yardımı sabredenlerle beraberdir». Yine böylece «ez-Zümer Sûresi»nin 10. âyetinde de sabrın hesapsız mükâfatları şu şekilde açıklanmıştır: «(Tarafımdan) söyle: Ey iman eden kullarım, Rabbinizin azabından korkun. Bu dünyada iyi hareket edenler için (mukadder) bir güzellik vardır. Allah’ın toprağı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir». Nihayet bu hususta bir âyeti daha hatırlatmakla yetineceğiz. «Âl-i İmran Sûresi»nin son âyetinin meâli de işte budur: «Ey iman edenler, sabr (ve sebat) edin (düşmanlarınızla) sabır yarışında bulunun (onlara sabırda üstün gelin). Nöbet bekleyin (Yurdunuzu çiğnetmeyin). Allah’tan korkun; (bu sayede) felâh bulacağınızı umabilirsiniz»… Görülüyor ki: Allah, bizlerden sabırlı olmayı istemektedir. Böylece dinimize, vatanımıza ve kendimize hayırlı olacağımız bildirilmekte ve sabrımızın karşılığında da bize dünya ve âhiret mükâfatları vaadedilmektedir.

PEYGAMBER DE

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed de, sabırlı davranma erdemini telkin eden hâdisleri ile müminlere, bu konuda da en doğru yolu göstermiştir: Bir hadîs-i şerifte «Men sabara zafara = Sabr eden, güçlüklere katlanan, her halde muzafferdir; hiç bir zaman zaferi kaybetmez» buyurulmaktadır. Bir başka hadîste de:

«Bir musibete sabreden, bir belâya katlanan kimseye, Allahu Taâlâ, bir ivaz, bir bedel lütfeder» müjdesi verilmiştir.

XVI. Asır şairlerimizden Üsûlî, bu anlamdaki hadîsi, şu şekilde -nazım dili ile başarılı olarak- ifadelendirmiştir:

Advertisement

Hakk Taâlâ bir kula iylikler etmek dilese Dâr-i dünyada ona türlü musibetler verir Sen belâya sabr kıl dünyada ey derviş kim Âhirette Hakk belâ ehline rahmetler verir.

MÜKÂFAT VAR…

Büyük sanatkâr Fuzulî’nin «Hazret-i Şah-i Velâyet» yani Hazret-i Ali övgüsündeki keşidelerinden biri, sabrın değer ve önemini çok nefis bir şekilde canlandıran şu beyitlerle başlamaktadır:

Gonca bağrı dehr bîdâdiyle evvel kan olur
Sonra yüz lütf ile gönlü açılır handan olur
Katre-i bâran ki bir müddet sedef habsin çeker
Yoğ iken kadri tapar kıymet dür-i gaitan olur
Dane toprağ içre şiddet çektiğiyçün nice gün
Baş çekip harmanlanır ârâyiş-i bustan olur
Mihnete sabr eyleyen rahat tapar çün Yusuf’a
Saltanat tahtının evvel payesi zindan olur.

Özet olarak bilmek ve unutmamak gerekir ki: sabır, inancın da, ibâdetin de, ilmin ve hikmetin de ön safta gelen bir belirtisidir. Faziletlerin başında sabır da yer almaktadır Allah’tan gelen musibetlere, şikâyetçi olmadan, katlanan mümin bu teslimiyet ve tahammülün mükâfatını görecektir.

Büyük İslâm düşünürü İmam Gazzali, «el-Arbaîn» adlı eserinde sabır konusunda şu anlamda uyarmalar yapar: «İnsan, bütün hallerde sabır denilen seciyyeye muhtaçtır. İnsan, sağlamlık, servet, yüksek mevki ve mansıp gibi hoşa giden şeylerde de sabırdan müstağni değildir. Çünkü bu şartlar içinde kendini zaptedemeyecek olursa, azıverir; geldiği ve gideceği yeri unutur. Böyle zamanlarda sabır etmek demek, bunların hiç birine güvenmemek, azıp sapıtmamak, hepsinin emanet olduğunu hatırlamak, sefahete dalmamak Allah’ın lütfuna şükürden geri durmamak, demektir.»

Halkımızın dilinde de sabrın değeri, sık sık, atalar sözü niteliğinde ifadesini bulmaktadır: «Sabrın sonu selâmettir»; «Sabır eden derviş, muradına ermiş»… gibi sözler bunun açık delilleridir.


Leave A Reply