İstanbul Boğaziçi Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Ülkemizin incilerinden olan istanbul Boğaziçi ile ilgili genel bilgilerin yer aldığı yazımız.

Boğaziçi

BOĞAZİÇİ, İstanbul Boğazı’nın Anadolu ve Rumeli yakalarına verilen ad. İstanbul Boğazının ilkçağdaki adı Bosporos (Bosporos Thrakios, Bosporos Thrakikos) idi. Yunan mitolojisine göre, inek kılığına sokulan Zeus’un sevgilisi İo, Zeus’un kıskanç karısı Hera’nın kötülüğünden kaçmak için sonunda Bosporos‘tan geçer. Haliç’in Sivritepe Burnu’nda (Keras) gizlenerek kızı Keroessa’yı doğurur. Sonraları Keroessa ile Poseidon’un ilişkisinden Bzantion’un kurucusu Byzas doğar. Mitolojideki bu olaya dayandırılan söylenceye göre, Bosporus Yunanca öküz, inek anlamına gelen bus ve geçit anlamına poros sözcüklerinden oluşan bileşik sözcüktür. Öküz ya da inek kılığındaki İo, Boğaziçi’nden geçtiği için buraya Öküz-İnek Geçidi anlamına Bosporos denildi.

Tarih. Kadıköy ve Sarayburnu’nda yapılan arkeolojik araştırmalarda, bölgeye önce Thrakların, sonra da Yunanlıların yerleştikleri görüldü: Boğaziçi Bizans döneminde bayındır değildi. Türkler ise Boğaziçi’nin Anadolu yakasına İstanbul’un fethinden çok önceleri yerleşmeye başladılar. Yıldırım Bayezit döneminde 1395’te Güzelce Hisar (Anadoluhisarı) yapıldı. Bunu Fatih döneminde Rumeli yakasına Boğazkesen Hisarı (Rumelihisarı) izledi (1452). İstanbul’un fethinden sonra Türkler Rumeli yakasına da yerleşmeye başladılar. 15. yüzyılda Boğaziçi’nde yerleşim merkezleri hızla gelişti.

16. yüzyılda Rumeli yakasında ilk yoğun bayındırlaşma Beşiktaş’ta görüldü. 17. yüzyılda burası Boğaziçi’nin en büyük semti oldu. Beşiktaş’a koşut olarak Anadolu yakasındaki Üsküdar’da da aynı gelişme görüldü. 17. yüzyılda Baltalimanı, Emirgân (Mirgün), Tarabya, Rumelikavağı, Anadolukavağı, Vaniköy gibi birçok semt gelişti. Bu gelişme temposu 18. ve 19. yüzyıllarda da sürdü. Şirketi Hayriye’ nin 1852’de kurulup 1855’te ilk şehir hattı vapur seferlerinin işletmeye sokması, Boğaziçi’nin İstanbul ile olan bağlantısını kolaylaştırdı ve buraya olan ilgiyi bir kat daha artırdı.

20. yüzyılın başlarında Boğaziçi’nin Rumeli ve Anadolu yakası saraylar, camiler, çeşmeler, yalılar, köşkler, mesire ve eğlence yerleriyle doldu. 1950’lerden başlayarak buradaki tarihsel önem taşıyan ve yöreye kişilik kazandıran birçok ahşap yalı, köşk, ev yıktırıldı, yerine sanat ve estetik değeri olmayan beton yapılar dikildi. SİT Planı ile 1976-1985 arası bölge koruma altına alınarak bayındırlık işleri sıkı kurallara bağlandı 1985’te ise Boğaziçi’nde yapılacak her türlü bayındırlık etkinlikleri Belediye’nin görev ve yetki alanı içine verildi.

Advertisement

Leave A Reply