İçinde nefes, soluk kelimesi geçen atasözleri ve deyimler nelerdir? Bu atasözleri ve deyimlerin anlamları ve açıklamaları. Nefes, soluk sözleri.
Nefes / Soluk İle İlgili Deyimler ve Anlamları
- ***açlıktan nefesi kokmak
yoksulluk içinde bulunmak. - ***geniş bir nefes almak
sıkıntılı bir durumdan kurtulmak, ferahlığa kavuşmak. - ***nefes aldırmamak
dinlenmesine fırsat vermemek, aralık vermemek. - ***nefes almak
1) havayı ciğerlerine çekmek, soluk almak: nefes aldıkça içime kurum ve is kokusu doluyor sanıyorum. -R. E. Ünaydın. 2) dinlenmek; 3) ferahlamak, rahatlamak: Bu telgrafı okur okumaz, geniş bir nefes aldım. -Y. K. Karaosmanoğlu. 4) mutlu bir biçimde yaşamak: Gezecek, eğlenecek, nefes alacak hiçbir yer yok. -M. Ş. Esendal. - ***nefes çekmek
1) sigara veya başka bir şeyin dumanını içine çekmek: Ramazan sigarasının izmaritinden birkaç nefes çekti. -Ç. Altan. 2) esrar içmek. - ***nefes darlığı çekmek
solumada sıkıntı yaşamak: nefes darlığı çeker, sık sık tedavi olmak için başka şehirlere gider gider gelirdi. -A. Kulin. - ***nefes etmek
boş bir inanışa göre, rahatsızlığı, illeti geçirmek için okuyup üflemek: Ahalinin büyük bir kayıtsızlıkla çiçek ismini verdiği frengiye nefes eder, tütsü yapardı. -R. H. Karay. - ***nefes nefese kalmak
soluğu tıkanacak gibi olmak: Delikanlı, sonunda gömleği terden sırtına yapışıp nefes nefese kaldığı bir an, gömleğinin yeniyle alnının terini silerek oyunu bıraktı. -N. Cumalı. - ***nefes tüketmek
uzun uzun ve boş konuşmak: Enişte istediği kadar nefes tüketsin, hepsi bir kulağımdan girer, öteki kulağımdan çıkar. -S. M. Alus. - ***nefesi durmak
1) ölmek: Nabzı durdu, nefesi durdu galiba. -Y. Z. Ortaç. 2) mec. şaşkınlık içinde kalmak. - ***nefesi kesilmek (daralmak veya tutulmak)
1) güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak: nefesi daralıyor, yüzü kızarıyor, böğrüne bir ağrı giriyor ve yol ona gittikçe uzuyordu. -M. Ş. Esendal. 2) mec. bunalmak, sıkılmak: İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz film sıralanınca insanın nefesi kesiliyor. -B. R. Eyuboğlu. 3) mec. hayran kalmak, etkilenmek. - ***nefesini tutup beklemek
heyecan, merak veya endişeyle sonucu izlemek: Uzun süren ziyaretin sona ermesini, nefeslerini tutup beklemişlerdi. -A. Kulin. - ***son nefesini vermek
ölmek: Adam, iskelenin üstüne yığılmış, son nefesini verirken biçarenin şapkasını aşırmışlar. -B. R. Eyuboğlu. - ***(birinin) sesi soluğu çıkmamak (kesilmek)
sesi çıkmamak: Koskoca adam eriyiverdi sanki, sesi soluğu çıkmazdı. -Y. Atılgan. - ***soluğu (bir yerde) almak
bir yere hemen gitmek veya sığınmak: Balığı sırtlayınca soluğu ninesinin kulübesinde aldı. -Halikarnas Balıkçısı. - ***soluğu kesilmek (tutulmak)
1) soluk almaz duruma gelmek; 2) mec. aşırı heyecanlanmak; 3) mec. gücü tükenmek. - ***soluğunu kesmek
bir şey çok heyecan veya korku vermek: Adımı Türk Yurdu dergisinin kalın, kırmızı kapağında gördüğüm zaman sevinç soluğumu kesmişti. -Y. Z. Ortaç. - ***soluk aldırmamak
ara vermeden çalıştırmak, vakit bırakmamak. - ***soluk almak
1) havayı ciğerlere çekmek, nefes almak: Caddeye çıkınca derin soluk alıyorduk. -A. Kutlu. 2) dinlenmek: Hem biraz soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum. -S. M. Alus. - ***soluk soluğa kalmak
nefes alamayacak duruma gelmek, çok yorulmak: Çıkrıkçılar yokuşunu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı. – Y. K. Karaosmanoğlu.
ATASÖZLERİ
- ***kuşa kafes lazım, boruya nefes
bir şeyden yararlanmak için kullanılacak araç, onun niteliğine uygun olmalıdır. - ***nefesine güvenen borazancıbaşı olur
başarabileceğinize eminseniz büyük işlere girişiniz. - ***serkeş öküz (son) soluğu kasap dükkânında alır
dikbaşlı olanlar, davranışlarının cezasını görürler, hatta bu davranışları hayatlarına bile mal olabilir.