Osmanlı Devleti Merkezi Yönetimi: Divan-ı Hümayun’dan Meşrutiyet Dönemine

0
Advertisement

Osmanlı Devleti’nin merkezi yönetimi, hükümdarın tek egemenliği altında şekillendi. Divan-ı Hümayun, sadrazamın başkanlık ettiği merkezdeki odak noktasıydı. 19. yüzyılda II. Mahmut’un reformlarıyla devlet örgütünde köklü değişiklikler yapıldı. Meşrutiyetle birlikte parlamenter sistem ve hukuk kurumları oluşturuldu. Yazıda, Osmanlı’nın yükselme döneminden çöküşüne kadar geçen süreçte merkezi yönetimin evrimi detaylı bir şekilde ele alınmıştır.

osmanlıcılık

Osmanlı Devletininin tek egemeni olan hükümdar, merkez ve taşra örgütünün başıdır. Tüm yetkiler onun elindedir. Eyaletlerde yetkilerini, görevlendirdiği valiler kanalı ile yerine getirtir. Merkez örgütün odak yeri olan Divanda sadrazam, başbakan statüsüne sahipti. Burada, devletin her türlü kararları alınır, uygulama yöntemleri belirlenir, atamalar ve mali konularda düzenlemeler yapılırdı.

Devletin sınırları genişledikçe, divanın yükü arttı. Bu yüzden divandaki üye sayısı da artırıldı. Fatih Sultan Mehmet döneminden başlayarak, padişahların divana başkanlık etmeleri kaldırıldı. Divanda kubbealtı vezirleri, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, Rumeli ve Anadolu defterdarları, nişancı, kaptanıderya asıl üyeydiler. Anadolu ve Rumeli valileri de, zaman zaman divan toplantılarına katılırlardı. Divan-ı Hümayun, haftanın belli günlerinde toplanır, gündemindeki konuları görüşür, şikâyetleri dinler ve daha sonra görüşmelerin ve çalışmaların sonucunu, sadrazam padişaha sunardı. Divan, gündelik toplantılardan ayrı olarak, kapıkulu ocaklarının ulufelerinin verilmesi ve ayak divanı olduğunda özel toplantılar yapardı. Fatih döneminde haftada dört gün toplantı yapılırdı.

Daha sonraki yüzyıllarda divanın toplantı sayısı haftada iki güne, hatta haftada bir güne indi. 19. yüzyılın ilk yarısında da tümüyle kaldırıldı.

19. Yüzyıl

19. yüzyılda, klasik devlet örgütünde köklü değişiklikler yapıldı. II. Mahmut nazırlıkları kurarak, yönetime modern bir görünüm verdi. Böylece sadrazamın yetki gücü, çeşitli dairelere dengeli biçimde dağıtıldı. Bunun yanı sıra, Meclis-i Vala ve Divan-ı Ahkam-ı Adliye gibi hukuk kurumları oluşturuldu. Birinci ve İkinci Meşrutiyetle parlamenter sisteme geçildi.

Advertisement

Birinci Meşrutiyet kısa sürdü, İkinci Meşrutiyet, Meclisin etkinliği bakımından önem taşır. Yine II. Mahmut döneminde Divan-ı Hümayuna, yardımcı olmak üzere bazı daireler de kuruldu. Divanda protokol işleriyle görevli bazı memurlar bulunurdu. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme döneminde, padişahların ve sadrazamların işlerinin çoğalmasıyla, protokol işleri önem kazandı. Dolayısıyla protokol başlı başına bir memurluk haline geldi. Bu görevin yapılması için, protokol işlerine ilişkin bazı kitaplar da yazıldı. 17. yüzyılda, bu memurlara bir de vakanüvislik eklendi. Resmi devlet tarihçisi olan vakanüvisler, devletin resmi tarihini yazmakla görevlendirildiler. Bu görevleri, imparatorluğun yıkılışına kadar sürdü.

Merkezde, yönetsel yetkilerin tümü sadrazamın elindeydi. Sadrazam padişah adına divana başkanlık ederdi. Padişah Mühr-i Hümayun denilen sadaret mührünü, sadrazama verir, o da, bununla devlet işlerini yürütürdü. Saray dışında hemen tüm işler kendisinden sorulurdu. Atamaları yapar, savaş ve barışa karar verebilir ve yalnızca padişaha karşı sorumlu olurdu. İlmiye sınıfı dışındaki tüm atamalarda serbestti. İlmiye sınıfındaki görevlendirmeleri seyhülislam yapardı. 17. yüzyılda, padişahların seferlere gitmemeleri, zamanını av ve eğlenceyle geçirmeleri, sadrazamların yükünü daha da artırdı. 18. yüzyılda Topkapı Sarayı‘ndaki Divan-ı Hümayun’a bağlı daireler, kalemler Bâbıâli’ye taşındı. İmparatorluğun yıkılışına kadar da, merkezi devlet dairesi kimliğini korudu.


Leave A Reply