Otomat Nedir? Nasıl Çalışır? Otomatların Günümüze Kadar Gelişimi ve Tarihçesi

0
Advertisement

Otomat nedir, nasıl çalışır? Otomatın özellikleri, tarihçesi, kullanım alanları nelerdir? Otomat ne işe yarar, hakkında bilgi.

otomat

Otomat, bir kez hareketlendirildikten sonra işlevlerini kısmen ya da tümüyle özkumandalı biçimde gerçekleştiren çeşitli mekanik aygıtların ortak adıdır. Otomatların büyük bölümü, doğadaki yaratıkların ve bitkilerin ya da doğal olguların kinetik yönlerinin doğrudan taklit edilmesine dayanır.

Otomatlar başlıca iki grupta sınıflandırılabilir: Belirli bir işlevsel donanımın yardımcı öğesi olan otomatlar ve süs eşyası ya da oyuncak olarak kullanılan otomatlar. Kol ve duvar saatleri işlevsel otomat örnekleridir. İkinci türe örnek olarak da, yürüyebilen, konuşabilen hatta yazı yazabilen bebekler gösterilebilir. Dış görünüşü insana benzeyen ve insanların gerçekleştirdiği pek çok işlevi yerine getiren otomatlara androit denir.

Otomatların Gelişimi ve Tarihçesi

16. yüzyıl öncesinde yapılmış otomatlardan çok azı günümüze kadar gelebilmiştir, ama yazılı kayıtlardan, çok eski çağlardan başlayarak çeşitli otomat türlerinin geliştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bunların ilk örneklerinden biri, Platon’un arkadaşı olan Tarentumlu Arkhytas’ın (ü. İÖ 400-350) yapmış olduğu ağaçtan bir güvercin modelidir. Güvercin, serbestçe hareket edebilen bir çubuğun bir ucuna asılı durumdaydı ve tüm donanım buhar ya da sıkıştırılmış hava üflenerek döndürülüyordu, İskenderiyeli Heron (ü. İS 62) ise yapıtlarında, su, düşen cisim ve buhar etkisiyle hareket eden daha karmaşık aygıtlardan söz eder.

Çin’de de otomatlar çok yaygındı; örneğin, İÖ 3. yüzyıldaki Han hanedanı döneminde imparator için mekanik bir orkestra yapılmıştı. İS 6. ve 7. yüzyıllarda hüküm süren Sui hanedanı döneminde otomatlar yaygınlaştı ve Shui shi tu Jing (Hidrolik Harikalar Kitabı) adlı kitap yayımlandı. 7-10. yüzyıllar arasında hüküm süren Tang hanedanı döneminde de otomatlar sarayda en çok tutulan eşyalar arasındaydı. Bunların arasında uçan kuşlar, balık yakalayan susamurları ve çok çeşitli hareketler yapabilen figürler (örn. dilenen maymunlar, şarkı söyleyen kızlar) bulunuyordu. Yuan hanedanı döneminden (1279-1368) sonra Çin’de otomat yapımı giderek azaldı.

Advertisement

Ortaçağ islam dünyasında da, özellikle 9. yüzyılda pek çok mucit yetişti. Bunların en ünlülerinden biri, Diyarbakır’daki Artuklu hükümdarlarına hizmet eden Ebu’l-İzz’di (Cezeri) (ü. 12-13. yy). Ebu’l-İzz, hareket eden tavuskuşu gibi, hidrolik etkiyle hareket eden çok sayıda otomat yapmıştı. Ortaçağ Avrupası’nın en ünlü mucitleri ise Roger Bacon ile Albertus Magnus’tu; Bacon konuşan bir insan kafası, Albertus ise demirden bir adam yapmıştı. Gotik mimar Villard de Honnecourt 1235’te hazırladığı çizim kitabında, o dönemde kilise dünyasında kullanılan mekanik süs eşyalarının resimlerini verdi.

16. yüzyılın başlarında otomat yapımı tekrar canlandı. Bunda, Doğu ülkeleriyle artan ticaret sonucunda Avrupa’ya getirilen otomat örneklerinin ve İskenderiyeli Heron’un mekanik cisimler üzerine yazılarının Eski Yunancadan Avrupa dillerine çevrilmesinin payı büyük oldu. Zenginlerin evlerinde gösterişli ve çeşitli küçük aldatmacalarla ilginç hale getirilmiş çeşmeler moda haline geldi. Bunların arasında en çarpıcısı, İtalya’da Tivoli’deki Este Villası’nın bahçelerinde inşa edilmiş olan çeşmeler ve su yolları ağıdır.

15. yüzyılın ortalarında, menevişlenmiş çelikten yapılmış yayların ve zembereklerin geliştirilmesi otomatlar için çok önemli bir hareket kaynağı sağladı. Bunlar, örneğin, seyreden gemi biçiminde süs eşyaları olan neflerin yapımında kullanıldı. En büyük nef ustaları, Almanya’daki altın ve gümüş işlemeciliği merkezleri olan Augsburg ve Nürnberg’deydi. Bunlardan Hans Schlottheim’ın yaptığı “V. Charles Gemisi” (Cluny Müzesi, Paris) çok ünlüdür.

18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarında son derece karmaşık otomatlar ortaya çıktı. Ami-Napoléon ve Louis Rochat kardeşlerin yaptığı minyatür öten kuşlar bunların en tipik örnekleridir. Örneğin guguklu saatlerde, saat başlarında ya da ortalarında, küçük bir ağaçtan kuş saat kafesinin dışına fırlıyor ve saati bildirecek biçimde ötüyordu. 18. yüzyılda popüler olan bir başka otomat türü de, tableaux mécaniques olarak adlandırılan mekanik resimlerdi. Renkli doğa resimleri biçimindeki bu tablolarda değirmenler, evler gibi figürler tablonun içinden yayların yardımıyla dışarı fırlıyor ve görüntüyü tamamlıyordu. Bu mekanik tabloların en ünlüsü Madame Pompadour için hazırlanan otomattı (1759; Ulusal Sanat ve Meslek Konservatuvarı, Paris). Tableaux mécaniques’in bir benzeri de mekanik tiyatrolardı; bunlarda sanatçılar mekanik sistemlerin yardımıyla sahneye girip çıkıyor ve hareket ediyordu. Bunların arasında en ünlüsü, 1748-52 arasında Salzburg yakınlarındaki Hellbrunn Bahçeleri’nde kurulan ve hidrolik olarak hareket eden 113 figürden oluşan mekanik tiyatrodur.

Peter Carl Fabergé‘nin (ö. 1920) yaptığı birkaç örneğin dışında sanat yapıtı biçimindeki otomatların yapımı 20. yüzyılın başlarında hemen hemen tümüyle terk edildi. Buna karşılık süs eşyası biçimindeki otomat koleksiyonculuğu yaygınlaştı.

Advertisement


Leave A Reply