Su çiçeği hastalığı nedir ve bu hastalığın aşısı ne zaman ve kim tarafından bulunmuştur? Su çiçeği aşısının etkileri ve yapılma zamanları…
Su çiçeği aşısı ne zaman keşfedilmiştir?
Edward Jenner isimli kişi, su çiçeği hastalığı konusunda detaylı bir araştırma süreci geçiren. Bu süreçte de hastalık için aşıyı bulan kişi olarak anılmaktadır. Kendisi 1700’lü yılların ortalarında İngiltere’de bir ilaç operatörünün yanında çıraklık yapmıştır. Daha sonra kendi tıbbi eğitimini ilerletmek adına Londra’ya gitmiş ve tıpçı John Hunter’a öğrencilik yapmıştır.
Daha sonra Hunter kendisini 1775 yılında çiçek hastalığına yöneltmiş, bu hastalıkla alakalı derin araştırmalar yapmasını istemiştir. Hastalığı detaylı olarak inceleme altına alan Jenner, dönemin en can alıcı korkutan hastalığı olan çiçek hastalığı ile ilgili pek çok önemli veri elde ederek bu verilere karşı önleyici bir nitelik olarak aşı geliştirmeyi hedeflemiştir.
En sonunda bu aşıyı bulabilen Edward Jenner, aşıyı bulduğu yıl kendi yetiştiği köyde de çocuklar arasında bu hastalığın yayılmasından sonra çocuklar üzerinde hemen aşısını denemiş ve hepsinde olumlu sonuçlar elde etmiştir.
Sonrasında zaman ilerledikçe 1796’da kendi keşfettiği su çiçeği aşısı için hem Amerika’ya hem de Avrupa’ya bir rapor gönderen Jenner, bu milletlerdeki tıpçıların kendisine ve keşfettiği aşıya önyargıyla yaklaşması yüzünden ilk olarak bu bölgelerde aşı olunması kabul edilmemiştir.
Çok sonradan 1870 yılına gelindiğinde ancak bu aşının değeri anlaşılmış ve Avrupa’da da Amerika’da da toplumdaki su çiçeği hastalarından çok fazla sayıdaki birey aşı olmuştur.
Su çiçeği aşısı hastalıktan ne kadar korur?
Toplumda en yaygın olarak çocuklarda görülebilen bir hastalık olan su çiçeği, özellikle bebekleri çok büyük risk altında bırakmakta; aynı zamanda okul öncesi dönemde olan çocuklar için de sinsi bir hastalık olarak yerini korumaktadır. Su çiçeği hastalığından korunmak için en sağlıklı yöntem su çiçeği aşısını yaptırmak olacaktır.
Su çiçeği aşısı ne zaman korumaya başlar?
Su çiçeği aşısının deri altına enjekte edildiğinde, bireyin vücuduna zayıflatılmış biçimdeki su çiçeği mikrobu verilmektedir. Böylelikle virüs güçlü bir şekilde vücuda enfekte olamamakta ancak metabolizmada bu virüslere karşı bir bağışıklık sisteminin oluşturulmasını sağlamaktadır.
Su çiçeği aşısı olan kişilerin hastalığa karşı müthiş miktarda korunduğu bilinmektedir. Hatta ağır biçimde geçirilen hastalıklara nazaran aşı olmuş kişinin bu hastalıktan korunma oranlarının %95’e dahi çıktığı söylenmektedir.
Buna karşın aşı olmasına rağmen yine de su çiçeği hastalığına kapılmış olan hastalığın varlığından da söz etmek gerekmektedir. Aşısını olmasına rağmen su çiçeği hastalığına yakalanan çocuklarda durumun bu hale gelmesine en büyük sebep olarak yakın arkadaşlarında da bu virüsün olması ve sürekli olarak yakın temasta olması gösterilmektedir.
Bebeklere su çiçeği aşısı ne zaman yapılmalıdır?
Bebekler doğumlarından itibaren havadaki her türlü mikroba, bakteriye ve virüse karşı oldukça savunmasız olduklarından pek tabi su çiçeği virüsü de onları için oldukça tehlikeli bir virüs niteliğinde olmaktadır. Hafif seyreden bir su çiçeği hastalığı dahi bir bebek üzerinde ağır etkiler yaratabilmektedir.
Bu nedenle bahsi geçen su çiçeği aşısının bebeklere 12. ayını doldurur doldurmaz yapılması önerilmektedir. Bu aşının etkisinin daha da arttırılması istenirse ve okul öncesi çağlarında da çocuğun su çiçeği hastası şüphelisi durumundan çıkarılması istenirse 4 yaş ile 6 yaş arasındaki süreçlerde su çiçeği aşısının ikinci dozu da çocuklara uygulanabilmektedir.
Özellikle bebekler baz alındığında, aşı yapılmasında geç kalınmış ve su çiçeği hastalığına yakalanmış bebeklerde iz kalma olasılığı çok yüksektir. Hastalık gereği vücutta çıkan kabarcıklar sürekli kaşındığı için bebekler kendilerini farkında olmadan yolmakta. Bu ileriye dönük deri üzerinde iz şeklinde durumlar yaratabilmektedirler.
