Türklerin Müslüman Oluşu

0
Advertisement

Türklerin müslüman oluşu ile ilgili olarak genel bilgilerin kısaca verildiği yazımız. Türkler nasıl müslüman olmuşlardır?

Türklerin Müslüman Oluşu

Orta Asya coğrafyasının değişik bölgelerinde yaşayan Türkler yerleşik hayata geçmelerinden sonra bulundukları yerlerin kültürel özelliklerine göre değişik inançların etkisi altına girmeye başladılar. Bilhassa Türkistan ve Maveraünnehir’de yaşayan Türkler, 5. Ve 6. yüzyıllarda Budizm, Zerdüştlük, Manihaizm, Yahudilik ve Hristiyanlık dinleriyle tanışarak bu dinlerin ve kültürlerin etkisi altına girmeye başlamışlardı. Yine aynı şekilde Gök Tanrı inancını taşıyan Uygur, Hazar ve Bulgar Türkleri yabancı din ve kültürlere geçmeye başlamışlardı. Sök Tanrı inancıyla ilgili olarak önemli bilgileri bulduğumuz Göktürk kitabelerine göre Türklerin tek tanrı inancına sahip olduklarını anlıyoruz. Peygamberi ve kutsal kitabı olmayan bu inancın dini otoriteleri ‘kam veya şaman’ adı verilen din adamlarıydı.

Türkler, Müslüman Araplarla ilk olarak Emeviler döneminde karşılaşmışlardır. Türkistan bölgesinde Semerkant ve Buhara gibi bölgelerde hüküm süren Emevi idaresinden hoşnut olmayan bu dönemde çok az gruplar halinde İslam’a girmişlerdir. Emevilere karşı Abbasi’leri destekleyen Türklerin yardımı ile yönetim Abbasi’lerin eline geçmiş oldu.

Abbasiler döneminde Türklerin İslamiyet’e karşı ilgileri daha yoğun ve etkili hale gelmiştir. Bilhassa, Miladi 651 yılındaki Talaş savaşı Türklerin inanç tarihinin seyrini değiştirmesi açısında çok büyük bir önemi vardır. Bu savaş, istilacı ve putperest Çin ordusunun tehlikesini bertaraf ederek İslam dünyasının dünya tarihindeki etkisini arttıracak yeni bir sayfa açmıştır. Türklerin bu zaferdeki büyük ve tarihi payı

Abbasilerin Türklere karşı olan güvenini arttırmış ve önemli askeri ve siyasi görevlerin idaresini Türklere verilmesini sağlamıştı.. Karahanlılar, İdil-Volga Bulgar devletinden sonraki ilk Müslüman Türk Devletidir. Karahanlıların, 10. Yüzyıl başlarında Samanoğulları aracılığıyla İslam dinini benimsemeleri Orta Asya Türklerinin tarihini etkileyen önemli bir tarihtir. Türklerin bu şekilde İslamiyet’e girmelerinin en önemli sonucu, gelecekteki Türk Tarihinin en önemli devletleri olacak Selçukluların ve Osmanlıların tarih sayfalarında yer almalarını ve eşine az rastlanır medeniyetler kurmasına sebep olmasını sağlamasıdır.

Advertisement

Türkler arasında İslamiyet’in yayılmasının arasında 8. Yüzyıldan itibaren Türklerin yaşadığı bölgelerdeki Emevi ve Abbasilerin fetih hareketleri, tüccarlar ve tasavvuf akımlarına mensup dervişlerin yanı sıra dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış Ehl-i Beyt’in de etkisi çok büyüktür. On iki imamın sekizincisi olan Ali er-Rıza başta olmak üzere Türkistan’a gelen Ehl-i Beyt’ten gelen bazı bilgeler İslam’ın Türkler arasında yayılmasında büyük katkılar sağlamışlardır.

11. yüzyıldan itibaren ise, Türkler arasında yetişen Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-i Veli, Yunus Emre, Ahi Evran, Sarı Saltuk Gazi, Seyyid Battal Gazi gibi şahsiyetler, Anadolu’nun İslamlaşmasının manevi mimarlarıdır. Böylece kendi karakterlerine en uygun bir din olan İslamiyet’le buluşan Türkler, insanlık tarihine yeni bir enerji ve yeni bir anlam kazandırmışlardır.

Kaynak – 2

Göktürkler, Büyük Hun imparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Türkleri kendi idaresinde birleştirip büyük bir devlet kurdu. Göktürk Devletinin yıkılması sonrasında Türklerin siyasi birlikteliği bozuldu ve Türkler Orta Asya’daki çeşitli bölgelere göç etmek zorunda kaldılar. Göç ettikleri yerlerde farklı dinlerle ve kültürlerle karşılaşan Türkler bu dinleri kabul etmeye başladılar.

Türklerin en eski inançlarından biri olan Göktanrı inancında tek tanrıya inanılırdı. Göktanrı inancı, Orhun Kitabelerin ‘de anlatıldığına göre Göktanrı, yeri,.göğü ve evrendeki her şeyi yaratandır. İnsanların kaderini çizende odur. Hakanı koruyan ve tahta çıkaran, hakanın zafer kazanmasına yardım eden Göktanrı’dır. Onun adına kurban kesilir, dua edilir ve yemin edilirdi. Peygamberi ve kutsal kitabı bulunmayan bu inanışta din adamlarına “kam” veya “şaman” denilirdi. Şamanlar tanrıyla iletişim kurar ve dinsel törenleri, kurban ayinlerini yönetirdi.

Arap yarımadasının Mekke şehrinde, yedinci yüzyılda ortaya çıkan İslamiyet, evrensel değerleriyle kısa bir zamanda yayılmaya başladı. Peygamber Efendimiz yaşıyorken Arabistan Yarımadası’na, halife Hz. Ömer (r.a) zamanında Mısır, Suriye ve İran’a kadar islam dini yayıldı, iran fethedildikten sonra Müslüman Emevi ordusu Maveraünnehir’e (Orta Asya’da, Ceyhun ve Seyhun nehirleri arasında kalan tarihi bölge) kadar ulaştı ve burada Türklerle ilk karşılaşma gerçekleşti.

Advertisement

Emeviler, Abbasilerleler anlaşamıyordu. Aralarında siyasi kavgalar vardı. Abbasiler, Emeviler’ in baskısından bıkan halkın ve Türklerin desteğiyle, 750 yılında Emevi yönetimini sonlandırdı. Yaşanan bu gelişmeler Türklerle Araplar arasında dostluk ilişkilerini geliştirdi. Çinlilerle Abbasiler arasında çıkan Talaş Savaşı’nda Türkler Abbasilere yardım etti ve savaşı Abbasiler kazandı. Türklerin bu savaşa verdiği destek ve gösterdiği üstün askeri başarı Abbasilerin Türklerle olan samimiyetini artırdı ve bu yakınlaşma sonucunda Türkler, islam dinine daha fayla girmeye başladı.

Türklerin Müslümanlaşmasında yapılan fetihlerin, ticaretle uğraşan tacirlerin, âlimlerin ve dervişlerin etkisi olmuştur. Yanı sıra sahabelerin Türkistan bölgesine gidip İslam’ı anlatmaları da ayrıca etkendir.

İslam dini, Türklerin yaşam sekline ve huylarına, önceki dini inançlarına yakındı. İslam’ın hoşgörülü bir din olması, Türklerin bu dini kabul etmelerinde etkili olmuştur.

Türkler, 9. ve 10. yüzyıllarda topluluklar halinde Müslüman olmaya başladılar. Karahanlı Türkleri, Oğuzlar ve Karluklar Talas Savası’ndan sonra İslamiyet’i seçti ve Orta Asya’da Müslümanlık hızlıca yayıldı. Türk devletleri arasında İslamiyet’i ilk olarak 930 yılında Karahanlılar kabul etti. Türkler İslamiyet’i en güzel şekilde anladı ve yaşamlarına aktardı. Yetişen Türk dervişleri, 1000’li yıllardan itibaren, Anadolu’nun değişik bölgelerine gitti ve buralarda İslamiyet’i anlattı. Anadolu’nun Müslümanlaşmasında bu dervişlerin katkısı büyük olmuştur.

Türklerin Müslüman olması İslam dünyasını güçlendirdi. Türkler İslamiyet’i seçmekle ayrı bir kuvvet kazandı. Türkler İslamiyet’in kazandırdığı ruh ve kuvvetle birçok coğrafyada ömürleri uzun olan devletler kurdu. islamiyet’i Anadolu’ya Selçuklular, Avrupa’dan Hint Okyanusuna kadar da Osmanlılar yaymıştır.

Tükler İslam dinine çokça önem vermiş ve bu yaklaşımını tarih boyunca devam ettirmiştir. Türklerde İslamiyet’e verilen bu değeri günümüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde de görmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk, İslam dinine önem vermiş, yaptığı konuşmalarda İslam dininin özelliklerine dikkat çekmiş, Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’i (s.a.v) anlatmıştır. Atatürk, “Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur…” (Atatürkçülük, C 1, s. 453), “O (Hz. Muhammed), Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar o ölümsüzdür.” demiştir.

Atatürk, İslam dininin esaslarını, düşünmeye önem verdiğini, kişileri çalışmaya yönlendirdiğini iyi bilen bir önderdi. O, bir sözünde İslam dininin bu yönüne şöyle vurguda bulunmuştur: “Allah’ın emri çok çalışmaktır… Çalışmak demek boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre ilim ve fen her türlü medeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur.” (Atatürkçülük, C1, s. 453) Başka g” bir sözünde Atatürk, “Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması gerekir ki bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur…” demiştir.


Leave A Reply