William Buckland ve Tarih Öncesi Kirkdale Mağarasındaki Sırtlan Keşfi

0
Advertisement

William Buckland kimdir ve ne keşfetmiştir? William Buckland’ın tarih öncesi Kirkdale Mağarasındaki gözlemleri sonucu yaptığı önemli sırtlan keşfi nedir?

Peder Dr. William “Vahşi Bill” Buckland (1784-1856) İngiliz bir papaz ve parlak bir yerbilimciydi. Doğa tarihine olan tutkusu çağının en şaşırtıcı keşiflerinden birini yapmasını sağladı.

William Buckland

Dr. Buckland’ın sırtlanları

Buckland 1840’arda öğrencilerini Oxford’un yeni yapılan tren yolunda geziye çıkarır, üzerinde akademik cüppesiyle yanlarından geçip giden kırsal bölgelerin coğrafyasına dair bilgiler anlatırdı. Aynı zamanda bir dinozor uzmanıydı; muhafazakâr meslektaşlarının pek de onaylamadığı bir şekilde, ders amfisinde bir kuş gibi kasıla kasıla yürüyerek dinozorların nasıl yürüyor olabileceğini gösterirdi. Mide bulandırıcı bulduğu yersıçanı dışında hayvanlar aleminin bütün hayvanlarının tadına bakmış olmakla övünürdü.

Kirkdale keşfi

1821’de Yorkshire’ın mezrası Kirkdale’de, taşocağında çalışan işçiler çok sayıda kemik buldu. Bunların taş ocağına düşüp ölen ineklerin kemikleri olduğunu varsaydılar. Kirkdale’de bulunan kemiklerin yalnızca inek kemikleri olmadığı anlaşıldığında heyecanlanan Buckland, Aralık 1821’de araştırma* yapmak için bölgeye gitti. Taşocağının yanında bir mağara ağzı olduğunu gördü -kireçtaşının içine doğru 30 metre kadar giriyordu. Girişten sürünerek geçtikten sonra içeride mağaranın genişlediğini fark etti.

Mağarada bir hafta zaman geçiren Buckland bir dizi kanıt ve teoriyle döndü. Mağaranın zemininin iki karış çamurla kaplı olduğunu saptamıştı. Ona göre bu çamur kutsal kitaplarda bahsedilen Nuh tufanından kalma olmalıydı. Bir papaz için bu aşikârdı. Çamurun içine gömülmüş binlerce kemik vardı -tavşan ve sincap kemiklerinin yanında fil, su aygırı, gergedan, geyik, bizon ve en çok da sırtlan kemikleri: 300’den fazla farklı sırtlanın kemiklerini bulmuştu. Tüm bu gizemlere ek olarak kemiklerin hepsi kırıktı -hepsinin kenarları sanki içi açılsın diye kırılmış gibi girintili çıkıntılıydı.

Advertisement
Kirkdale

Bu karikatürde Buckland mağaraya girince sırtlanlara rastlıyor. Bir sığırın arka bacağını sırtlana vererek deney yapan Buckland, sırtlanın iliğe ulaşmak için kemiği ısırarak kırdığını gördü, üstelik tam da mağarada bulduğu kemiklerdeki kırıklarla aynı şekilde. Bu bulgu teorisi için güçlü bir kanıt oluşturdu.

Haber duyulduğunda çeşit çeşit teoriler üretildi. En başta gelen teoriye göre tufan o kadar korkunç olmuştu ki hayvanlar sulardan kurtulmak için ta Afrika’dan kaçarak buraya kadar gelmiş ve bu mağaraya saklanmışlardı. Yalnız şöyle ufak bir sorun vardı ki mağaraya girmek için insanların bile eğilmesi gerekiyordu; bir fil çok korkmuş da olsa içeri nasıl girmiş olabilirdi? Peki ya tavşanlar, 300 sırtlanın olduğu bir mağaraya girecek kadar korkmuş olabilir miydi? Ayrıca neden tüm kemikler kırıktı? Bir başka teoriye göre tufan Afrika’daki tüm hayvanları öldürmüş, cesetlerini parçalara ayırmış ve ta kuzey İngiltere’ye kadar sürüklemişti; bunlar tepedeki bir delikten mağaranın içine düşmüşlerdi. Bunda da sorun mağaranın tepesinde delik olmamasıydı; metrelerce sağlamlıkta kireçtaşı vardı.

Buckland mağaradaki bulgularıyla ilgili etkileyici bir makale yazdı ve ilginç bir sonuca vardı. Yorkshire bir zamanlar filleri ve diğer hayvanları barındıran tropik bir yerdi. Mağara ise sırtlanların iniydi; kuşaklar boyunca orada yaşamış ve çevrede avlanmışlardı. Sırtlanlar taze avın yanında leş de yerler. Dolayısıyla fil parçalarını sürükleyerek mağaraya getirmiş ve yemiş olmalıydılar.

Zamanın derinliği

Buckland’ın açıklamasındaki sorun zamanlamada yatıyordu. Sırtlan kemiklerinin çokluğu yüzlerce kuşak boyunca burayı yuva olarak kullandıklarını gösteriyordu. Tüm bu süre boyunca Yorkshire tropik bir yer olmalıydı. Bu ne zaman olmuş olabilirdi? İncil tufandan önce yalnızca 10 kuşağın yaşadığını söylüyordu -bu süre yeterli değildi. Daha önceden James Hutton kaya katmanlarındaki tortu birikimi için çok daha uzun bir zaman geçmiş olması gerektiğini söylemişti. Şimdiyse önlerinde dünyanın İncil’de belirtilmiş olan 6000 yıldan çok daha yaşlı olması gerektiğinin doğrudan kanıtı duruyordu. Buckland 1836’da İncil’de anlatılan tufanın yerbilim tarafından desteklenmediğini kabul etti ve “Evrensel Tufan’ın işaretleri varsaydığı şeylerin aslında buzul çağındaki buzullar olduğu sonucuna vardı.


Leave A Reply