Malazgirt Savaşı Tarihi

0
Advertisement

Türklerin belkide en büyük zaferlerinden birisi olan Malazgirt Meydan Savaşı hakkında genel bilgilerin yer aldığı yazımız. Malazgirt Savaşının tarihi ile ilgili bilgiler.

Malazgirt SavaşıTürklerin Anadolu’ da yerleşmelerini sağlayan büyük bir tarihi olaydır. MALAZGİRT MEYDAN SAVAŞI Türk tarihînin en önemli olaylarından biridir. Türkler’in ikinci anayurdu olan Anadolu’nun fethini, Osmanlı devletinin kurulmasını sağlamıştır. Türkler’i Yakın Doğu’ya hâkim kılmış, Haçlı Seferlerî’nin başlıca sebebi olmuştur. Bu savaş, Türkler’i Asya’nın öbür ucuna getirmiş, Avrupa’nın yanıbaşında yaşayan bir millet yapmıştır.

Daha Tuğrul Bey zamanında Türkler, Anadolu’nun giriş kapılarını ele geçirmeye çalışıyorlardı. Alp Aslan, amcasının siyasetini devam ettirdi. Anadolu’daki Bizans askerî üsleri, sistemli Türk akınları ile tahrip edildi.

Türkler’in en büyük komutanlarından Afşin Bey, 1067’de ani bir taarruzla Malatya’yı, Kayseri’yi düşürdü, bu önemli askerî merkezleri tahrip etti. Afşin Bey’e karşı çıkan Nikeforos Botaniates komutasındaki Bizans ordusu bozguna uğradı. Bu felâketlerin Bizans’taki yankıları büyük oldu. İktidara askerlerin gelmesi lüzumu anlaşıldı. Avrupa’da İslâm olmayan Peçenek Türkleri’ne karşı kazandığı zaferlerle devrinin en büyük generali sayılan Romanus Diogenes, Bizans İmparatoriçesi ile evlendirilerek, imparator ilân edildi. Yeni imparator Türkler’i Anadolu’dan atmak, hiç olmazsa Toroslar’ı ve Fırat’ı zaman zaman geçmelerine engel olmak İstiyordu. Halep’in az kuzeyine kadar yürüdü, geçtiği Bizans eyaletlerini kuvvetlendirdi. İstanbul’a dönünce, büyük törenle karşılandı. Türkler’in Bizans’a karşı yürümesi önlenecek sanılıyordu. Diogenes 1069’da gene Anadolu’ya çıktı, Sivas’a gidip doğu sınırlarını gözden geçirdi.

Bizans İmparatoru’nun Hayalleri

İmparatorun bu seferleri, Türkler’i ülkülerinden vazgeçirtmedi. Her zaman için hareket üstünlüğünü ellerinde tutan Türkler, Bizans topraklarına akın etmekten geri kalmadılar. Bunun üzerine, Bizans İmparatoru büyük Türk ordusunu yok edip Türk merkezlerine kadar yürümeyi, meseleyi kökünden halletmeyi kararlaştırdı, 13 mart 1071’de İstanbul’dan ayrıldı.

Advertisement

Bu sıralarda Selçuklu Türkleri, Kahire’yi merkez edinen Fatımî İmparatorulğu’nun da amansız düşmanı durumunda idiler. Kuzey Irak ve Suriye’deki Arap devletçiklerini imparatorluklarına katmışlar, Hicaz’da da eskisi gibi Abbasî Halifesi adına hutbe okutmuşlardı. Mekke ve Medine’de (Kutsal Şehirler’de) Fatımî nüfuzunun son bulması, Kahire’ye indirilmiş çok büyük bir darbeydi.

Böylece bir müddet için Fatımîler’i sindiren Alp Arslan, ani bir taarruzla Bizans’ı Doğu Anadolu’daki berkitilmiş kalesi Malazgirt’i aldı, Bu sıralarda Afşin Bey, Bizans’ın Anadolu’daki belli başlı levazım depolarının. askerî üslerinin yok edildiğinin esas Bizans ordusu üzerinde bir zafer kazanmak mümkün olabilirse, Anadolu’nun Türkler’e tamamen açılacağını bildiren ünlü raporunu yolladı. Bu raporu alan Alp Arslan, imparatorun karşısına çıkmak için Doğu Anadolu’ya yürümekte acele etti.

İmparator, büyük ordusu ile doğuya doğru yol alıyordu. Bizans ordusunun ağırlıklarını 3.000 araba, on binlerce hayvan taşıyordu. Orduda, büyük savaş âletleri, bu arada 1200 kişi tarafından idare edilen, devrinin en büyük silâhı olan bir mancınık vardı. Bu sıralarda Bizans ordusuna daima taze kuvvetler gelip katılıyordu. Bunların arasında Franklar, Normanlar, Slavlar, Gürcüler, Abhazlar, Ermeniler, hatta Peçenekler, Uzlar gibi, İslam olmamış, Avrupalı Türk kavimleri vardı. Böylece Bizans ordusu 200.000’i bulmuştu.

Alp Arslan, Bizans ordusunun İran’a, yani Selçuklular’ın ağırlık merkezine girmek üzere olduğunu anlayınca ordusu ile kuzeydoğuya yöneldi. Bizans birlikleri hakkında son bilgileri toplamak üzere, bir hafif süvari tümenini ileriye gönderdi. Bu tümen, General Bryennios’un komutasındaki Bizans öncülerini bozguna uğrattı; ünlü Bizans generali, yaralı olarak, imparatorun yanına kaçtı. Bu çarpışmada ele geçirilen süslü büyük haç, zafer alameti olmak üzere, Bağdat’a gönderildi.

Savaşa Hazırlık

26 ağustos cuma sabahı gün ışırken her iki ordu, 7-8 km. uzakta birbirlerini gördüler. Bulundukları yer, Van Gölü’nün 45 km. kadar kuzeyinde, Murat Suyu yakınlarındaydı, yanı başlarında, Malazgirt Kalesi yükseliyordu. Türk ordusunda, Kutalmışoğlu Süleymanşah gibi Selçuklu prensleri, Artuk Bey gibi en ünlü Türk komutanları bulunuyordu. Türk ordusu, 50.000 kişi kadardı; savaş kabiliyeti zayıf olan askerler, tamamen geri gönderilmişti. Türk birlikleri, son derece düzenliydi. Anadolu’ya yapılan akınlarda pişmiş, bu ülkeyi yurt edinmeyi kararlaştırmış olan Türkler, yurt kurma ülküsünün verdiği ateşle yanıyorlardı.

Advertisement

Türk komutanlarından Sav Tigin’in başkanlığındaki Türk elçilerinin, barışı korumak isteğiyle yaptıkları sulh teklifini Bizans İmparatoru reddetti; bu olayı, Türkler’in korktuğuna yorarak sevindi. Sav Tigin’e şöyle dedi:

— «Sultanınıza söyleyip, kendisiyle sulh müzakerelerini Rey’de (Tahran’da) yapacağım; ordumu İsfahan’da kışlatacağım, hayvanlarıma Hemedan’da suluyacağım!»

Güneş tamamen ortaya çıkınca Alp Arslan, ordusunu heyecanlandıran kısa, özlü bir konuşma yaptı. Şehit düşerse, vurulduğu yere gömülmesini, o zaman derhal oğlu Melikşah’ın etrafında toplanılmasını, birliğin bozulmamasını vasiyet etti. Sonra, savaşa bir hükümdar olarak değil basbayağı bir savaşçı olarak katılacağını göstermek üzere, uzak silahı olan yayını, ok kesesini çıkardı; yakın vuruşma silahları olan kılıçla gürzünü kuşandı.

Öğleyi bir, iki saat geçe, iki ordu, vuruşabilecek mesafeye kadar yakınlaştı. Bizans ordusunda merkezde imparator, sağ cenahta Nikeforos Bryennios, ihtiyatta Prens Andronikos bulunuyordu. Tam bu anda, Bizans ordusunda ücretli asker olarak bulunan Avrupa’nın Müslüman olmamış Türk kavimlerinden Peçenekler’le Uzlar, Bizans ordusundan ayrılıp ırktaşlarına katıldılar. Alp Arslan’ın huzurunda yer öpen Peçenekler’le Uzlar’ın başbuğları, Türk Hakanı’na, Bizans ordusu hakkında pek değerli bilgiler verdiler.

Çarpışma Başlıyor

Vuruşma, Türk atlılarının kitle halinde bir ok saldırışı ile başladı. Bu müthiş saldırı karşısında Bizans ordusu, bozulmadan saflarının düzenini muhafaza etti. Bunun üzerine, Alp Arslan, ordusuna yalancıktan bir geri çekilme emri verdi gerilere, yer yer, gizli küçük birlikler yerleştirdi. Türkler’in taarruz gücünü yitirdiğini sanan imparator, kaçarcasına çekilen Türkler’in arkasına düştü. Böylece Bizanslılar, karargâhlarından çok uzaklaşmış oldular.

Akşam yaklaşıyordu. Bu sırada, çok dağılmış olan Bizans birliklerini, pusularından çıkan Türkler yer yer yok ediyordu. Bizans İmparatoru ordusunun dağıldığını, komuta etmek imkânı kalmadığını farkedince, derhal toplanıp çekilme emri verdi. Geç kalmıştı. Türkler Bizans birliklerini, artık iki yandan çevirmişlerdi. İmparator’un geri çekilme emrini yanlış anlayan, ordunun bozulduğunu sanan Prens Andronikos, savaş alanından kaçmaya hazırlandı. Bu, Bizanslılar’ın maneviyatını büsbütün yok etti.

Bizanslılar’ın tamamen yabancı oldukları Türkler’in bozkır taktiği, Alp Arslan’ın dâhice savaş idaresi sonunda, Bizans birlikleri için, müthiş Türk kıskacını parçalayıp canlarını dışarı atabilmek umudu kalmamıştı. Karanlık basarken, Türk ok ve kılıcından kurtulan muazzam düşman birlikleri, tam bir bozgun halinde, teslim oldular. İmparator, yaralı olarak, bütün kurmayı ile birlikte esir düştü.

Bizans İmparatoru Alp Arslan’ın Karşısında

Bizanslı esirlerin ağlıyarak ayaklarına kapanmasından imparator olduğu anlaşılan Diogenes, Alp Arslan’ın huzuruna götürüldü. Hakan, imparatoru saygıyla karşıladı; eşit muamelede bulundu; yanına oturttu. Onun yaptığı taktik yanlışlarını açıklayıp askerî bir sohbette bulundu; sulh tekliflerinin reddedilmesini ayıpladı. Sonra imparatora, kendisinden nasıl bir muamele beklediğini sordu. Diogenes, öldürülmezse, zincire vurularak Türk İmparatorluğunda şehir şehir gezdirilip teşhir edileceğini sandığını, serbest bırakılması umudunun çok zayıf olduğunu samimiyetle söyledi. Alp Arslan, imparatora, en zayıf umudunun gerçek olduğunu, serbest bırakılacağını bildirdi.

Bizans İmparatoru ile bir sulh antlaşması yapıldı. Buna göre, Bizanslılar Urfa’yı, Antakya’yı Türkler’e verecekler, ağır savaş tazminatı ödeyeceklerdi. İmparatorla maiyeti, büyük ikramlarla İstanbul’a doğru yola çıkarıldı.

Bu antlaşmanın hiçbir şartı Bizans tarafından yerine getirilmedi. Bu kadar büyük zafer kazanmış olan Türkler’in, bu başarılarından faydalanmaktan vazgeçmeleri mümkün değildi. Alp Arslan, amcasının oğlu Kutalmışoğlu Süleymanşah’a, Ege’ye, Marmara’ya, Boğaz’a kadar Anadolu’nun fethedilmesini emretti.

Advertisement


Leave A Reply