Asya Kıtası Siyasi Tarihi (16. Yüzyıldan Günümüze Kadar)

0
Advertisement

Dünyanın en büyük ve en eski medeniyetlerin beşiği olan Asya Kıtasının siyasi tarihi hakkında bilgi.

Asya Fiziki Haritası

Asya’da kurumlaşmanın ortaya çıkışı Fırat-Dicle, İndus ve Sarı Irmak vadilerinde doğan ilk uygarlıklara kadar uzanır. M.Ö. 2000′lerdeki kent-devlet türü yönetimler sonraları yerlerini baskıya dayalı egemenlik sürdüren küçük imparatorluklara bıraktı. İmparatorun aynı zamanda din önderi olduğu bu yönetimler askeri yönden yayılımcı eğilimler gösteriyor ve taşıyorlardı.

16. yüzyılda kıtaya ulaşarak hammadde arama çalışmalarını başlatan ve kıyılarda küçük ticaret merkezleri kuran Batılılar aşamalı biçimde Asya’yı sömürgeleştirdiler. Sömürgeleştirmenin yanı sıra, politik ve hukuksal reformlara yönelen Avruplılar, Asya ülkelerini geleneksel kurum ve görüşlerinde köklü değişiklikler yaptılar. İngilizler Hindistan’da, Fransızlar Çinhindi’nde, Hollandalılar Doğu Hint Adaları’nda, 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başlarında ulusçu akımlar yayıldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Güneydoğu Asya’yı ele geçiren Japonya, Batılı güçlerin dışında yeni bir egemen güç olarak ortaya çıkarken, işgal bölgelerindeki geleneksel yönetim biçimlerine dokunmadı. Katı bir militarizme karşın, “Asya Asyalılarındır” politikasını savundu.

İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde sömürgecilik dönemi son bulup Japonya yenilgiye uğrarken Asya ülkeleri arasında, Hindistan ve Çin ön plana geçerek uluslararası ilişkilerde etkin rol oynamaya başladılar. Ayrıca İran, Irak, Lübnan, Filipinler, Suudi Arabistan, Suriye ve Türkiye’nin BM’ye üye olmaları dönemin önemli gelişmeleri oldu. Afganistan ve Tayland (1946), Pakistan ve Yemen (1947), Birmanya (1948), İsrail (1949), Endonezya (1950), Kamboçya, Sri Lanka, Ürdün,Laos ve Nepal (1955), Japonya (1956), Kıbrıs (1960), Malezya ve Kuveyt (1963), Maldiv Adaları ve Singapur (1965) da bu ülkeleri izledi. 1965′te üyelikten çekilen Endonezya, 1966′da örgüte yeniden girdi. Örgüte en son katılan ülke. Ocak 1984′te bağımsızlığını kazanan Brunei Sultanlığı’dır (Nisan 1984).

Irk, dil, din, toplumsal gelenekler ve yaşam biçimi yönünden büyük değişiklikler gösteren toplulukları barındıran ve bu nedenle de politik gerginliklerin doğmasına uygun bir yapısı bulunan Asya’da bağımsızlığın kazanılmasından sonra sorunlar daha da çoğaldı. Sömürgeci yönetimlere karşı ortak savaş verilmesi bir süre için etnik ayrılıkları keskin çatışmalardan uzak tutmuştu. Bağımsızlık savaşı sırasında oluşan birliğin ilk yıllarda sürmesi, ayrılıkların ortadan kalkacağı ve yeniden, ulusal kültürlerin canlanacağı umudunu doğurdu. Ancak gösterilen çabalara karşın bu beklentiler gerçekleşmediği gibi çatışmalar giderek şiddetlenmeye başladı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Birmanya, Endonezya, Filipinler, Hindistan, Sri Lanka ve Tayland karışıklıkların en çok ortaya çıktığı ülkeler oldu. Dağlarda ve bozkırlarda yaşayan, hayvancılık ve tarımla uğraşan etnik topluluklar ve geleneksel geçim kaynaklarını yitirdikçe ve çağdaş gelişmeler karşısında yenik düştükçe, politik özerklik arayışı içine girdiler.

Advertisement

Pakistan’da Belûciler; Hindistan’da Nagalar ve Sihler; Sri Lanka’da Tamiller; Tayland’da Tay ve Malaylar; Filipinler’de Müslümanlar, 1950′li, 1960′li, 1970′li, 1980′li ve 1990′li yıllarda yönetime ve büyük toprak sahiplerine karşı ayaklandılar. Sömürgeci devletlerin yenilgiye uğradığı Asya’da, bu kez bir güç boşluğu doğmuş ve bağımsızlıklarını kazanan ülkeler kendilerini yeni sorunların ortasında bulmuşlardı. Kore’nin kuzeyinde (1948), Çin’de (1949), Vietnam’m kuzeyinde (1954) sosyalist yönetimler kuruldu. Çin Halk Cumhuriyeti ve SSCB, Kore ve Vietnam savaşlarında, devrimci güçlere destek sağlarken; bazı Asyalı önderler bu gelişmeler karşısında ABD ile ittifaka girmeyi benimsediler. Bağımsızlıklarını elde eden ülkeler, ekonomik yönden de bağımsız olmak ve ortak sorunları birlikte çözmek amacıyla bazı birlikler oluşturdular. Güneybatı Asya’da 1945′de kurulan Arap Birliği bu dayanışmanm ilk örneği oldu. Bağımsız Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle “Üçüncü Dünya Ülkeleri” adı altında bir bağlantısızlar bloku oluşturmaya çalıştılar. 1955′te Bandung’ta (Endonezya) Üçüncü Dünya Ülkeleri arasındaki dayanışmayı güçlendirmeyi amaçlayan konferansta, Nehru (Hindistan), Sukamo (Endonezya) ve Çu En Lay (Çin) gibi önderler etkin rol oynadılar.

Asya Kıtası

Tüm bunlara karşın Asya, uluslararası çekişmelerin dışında kalamadı. 1947′de Avrupa’da başlayan soğuk savaş, 1949′da Asya’ya sıçradı. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde ABD ve SSCB arasında başlayan büyük çekişme, 1949′da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla yeni boyutlar kazandı. SSCB ve Çin arasında teknoloji ve ekonomi alanlarında kurulan işbirliğiyle Asya’daki sosyalist eylemlerin desteklenmesi, ABD çıkarlarına ters düştü. Doğu Bloku adını taşıyan ve Asya’nın geniş kesimleriyle Avrupa’nın bazı bölümlerini içeren büyük bir blok kuruldu. Uluslararası antlaşmalar ve çatışmalar Asya ülkelerinin önemini artırırken Batı ve Doğu blokları, Üçüncü Dünya ülkeleri’ni yanlarına çekmek için kıyasıya bir yarışa giriştiler. ABD konumunu korumak için, NATO, CENTO ve SEATO (Güneydoğu Asya Korunma Paktı) v.b. çeşitli ülkelerle paktlara yönelirken, bazı ülkelerle de ikili antlaşmalar imzalandı. Filipinler’de ve 1951′e kadar Japonya’da askeri birlikler bulunduran; 7. ABD Filosu’nu, Formoza Boğazı’nda tutan; Kore (1950-1953) ve Vietnam (1964-1973) savaşlarına karışan ABD, 1970′lere kadar politik ve askeri güç dengesinde ağırlığını koruyabildi. Ancak Vietnam Savaşı, dünya ve ABD kamuoyundaki saygınlığını yitirmesine ve uluslararası antlaşmalardaki değişmelere Japonya ve Büyük Britanya gibi büyük güçlere karşı soğuk savaşa girişen SSCB ise, 1960′larda Çin’de baş gösteren değişmelerle güç durumda kaldı.

SSCB’nin izlediği ideolojik çizgiyi eleştiren; 1966-1969 Kültür Devrimi ile yepyeni bir Çin’in, SSCB ile uyuşmazlığından etkilenen sosyalist ülkeler karşıt tutumlar benimsediler.

Çin’in Asya’da önderliği SSCB’nin elinden almak istemesi yüzünden Batı Bloku’nun yanı sıra Doğu Bloku da büyük güç kaybına uğradı. 1970′lerde Çin’in tutumunu değiştirerek dünya pazarlarına katılması ve ABD ile ilişkilerini geliştirmesi, gerginliği daha da artırdı. Bu çekişmelerin ortasında kalan Asya ülkeleri, nüfus artışı; beslenme yetersizliği, eğitim düzeyinin düşüklüğü, endüstrileşememe gibi sorunlarının çözümlenmesi için dış yardıma başvurmak zorunda kalınca politik açıdan bağımlılığa kayma tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. 1967′de, Endonezya, Tayland, Filipinler, Malezya, Singapur politik ve ekonomik işbirliği sağlamak amacıyla ASEAN’ı (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) kurdular.

İlk yıllarda fazla başarılı olamayan örgüt; Çinhindi’nde sosyalistlerin yönetimi ele geçirmesi, Çin Halk Cumhuriyeti’nin yeni uygulamalara yönelmesi ve ABD ile SSCB arasındaki çelişkilerin derinleşmesi sonucu daha etkin bir konum kazandı. Üyeleri, endüstrileşmekte olan ülkeler arasına katıldı. 1950′lerde dünya politikasında etkin bir rol oynamayan Üçüncü Dünya Ülkeleri, 1970′lerde Doğu-Batı geriliminin artmasına bağlı olarak uluslararası ilişkilerde önem kazandı. Petrolün öneminin giderek artması, bu doğal kaynağın bulunduğu alanlardaki çekişmeleri artırdı.

Advertisement

ABD ve SSCB arasında Hint Okyanusu ve Umman Denizi’nde çatışmalar ortaya çıkarken Güney Çin Denizi’nde bulunan geniş petrol yatakları, Asya ülkeleri arasındaki deniz sınırlarının belirlenmesini güçleştirdi. 1970′lerin ortalarında Vietnam ve Kamboçya’da kurulan sosyalist yönetimler, bir başka huzursuzluğa neden oldu. Vietnam ve Kamboçya arasında 1978′de başlayan savaş Kamboçya’nın yenilgisiyle sonuçlandı. Kamboçya’da Vietnam yanlısı bir yönetimin işbaşına gelmesi üzerine 1979′da Çin ile Vietnam arasında çatışma çıktı. SSCB’nin desteğindeki Vietnam ve Yeni Kamboçya yönetimiyle, Çin’in desteğinde yönetime karşı savaşan Kamboçyalı Kızıl Kmerler arasındaki çatışmalar bugün yıkımlara ve katliamlara yol açtı. 1977-1979 döneminde Vietnam, Laos ve Kamboçya’dan kaçan mültecilerin yarattığı sorunlar da varlığını korumaktadır.

Hindistan-Çin, Çin-Vietnam, SSCB-Japonya ve Hindistan-Pakistan arasındaki anlaşmazlıkları; Filistin sorunu İsrail’in izlediği ve günümüzde de süren yayılmacı politika; büyük can ve mal kaybına yol açan İran-Irak Savaşı (1979-1989); SSCB’ nin Afganistan’ı işgali (1979-1989); 1975-1990 arasında süren Lübnan İç Savaşı; 1991′deki Körfez Savaşı, Arap ülkelerinin uyguladığı petrol ambargoları, kıtada baş gösteren gerginliklerin öteki önemli kaynakları oldu. Buna karşın, SSCB’nin Afganistan’dan çekilmesi; İran-Irak Savaşı’nın son bulması; SSCB’de başlayan liberalleşme hareketlerinin ardından Sovyet imparatorluğunun dağılması; Filistin’in bağımsızlığının Batı’da destek görmesi ve İsrail’de bazı politikacıların bu görüşe katılması; iki Kore’nin birleşmesi eğiliminin güçlenmesi; üst düzeyde Çin-Rusya Federasyonu arasında ilişkilerinin yeniden başlaması, gerek Asya, gerekse dünya barışı açısından umut verici gelişmelerdir.

Dünyanın en yoğun nüfuslu kıtası olan ve Japonya gibi ileri düzeyde endüstrileşmiş zengin ülkeleri, Bangladeş gibi çok yoksul ülkeleri, Çin gibi güçlü bir sosyalist ülkeyi ve Kuveyt gibi petrol zengini küçük ülkeleri, yapısında toplayan karşıtlıklarla dolu Asya’da yönetimler de değişik yapılardan oluşmaktadır: Dinsel yönetim, monarşi, diktatörlük; tek parti sistemi, başkanlık sistemi, parlamenter monarşi ve parlamenter cumhuriyet.


Leave A Reply