Cılız nedir, sözlük anlamları, Cılız hakkında bilgi. Cılız ile ilgili cümleler. İçinde Cılız kelimesi geçen cümle örnekleri.
Cılız Kelimesiyle Gerçek, Mecaz ve Yan Anlamların Kullanıldığı Cümleler
- Gelmek istediğini öyle cılız bir ses le söyledi ki annesinin duyduğunu pek sanmıyorum.
- Sokakta bulduğu cılız kediyi üç haftada kendine getirmiş, topaç gibi yapmıştı.
- Kollarım çok cılız olduğu için kısa kollu giymeyi hiç sevmiyorum.
- Korkudan sesi ile birlikte cılız bacakları da titriyordu.
- Sesiniz bu kadar cılız çıkarsa kimsenin duymasını bekleyemezsiniz.
- O kadar cılız olmasına rağmen hala rejim yapmaya çalışıyor.
- Bu cılız mankenlerin nesini beğeniyorlar anlamıyorum.
- Gecenin karanlığında taa uzaklardan cılız bir ışık dikkat çekiyordu.
- Bu cılız çalışmalarının ödül almasını beklemiyorsundur umarım.
- Çok cılız, kemikli bir yüzü, boya zamanı gelmiş beyaz saçları vardı.
- Alınan kararlara karşı çıkan cılız sesler yükseliyordu ama aşılamayacak bir engel değildi.
- Çocuğa bir türlü yemek yediremiyorum, gittikçe cılızlaşıyor.
- Bu gördüğün şişman adam var ya gençliğinde çelimsiz cılız bir oğlandı.
- Konuşmamı bitirdikten sonra soru sormaya çalışan cılız bir ses duydum.
- Cılız bir ışığın süzüldüğü pencere ormanın ortasında bize umut olmuştu.
- İçimde cılız bile olsa bir umut olsaydı, yine vaz geçmezdim ancak hiç umut kalmadı.
- Cılız bir çocuk kıza oğlanın verdiği aşk mektubunu getirdi.
Cılız Nedir? Sözlük Anlamı
- cılız
1. sıfat Çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif:
“Hanın sahibi cılız bir adamdı.” – Sait Faik Abasıyanık
2. sıfat Güçsüz, sönük (ışık):
“Ambarda, tavana tutturulmuş cılız ışıklar, arada sönecekmiş gibi pırpırlanıyordu.” – Burhan Günel
3. sıfat İnce:
“Bir zamanlar asma köprünün bulunduğu yerde şimdi cılız bir halat vardı.” – Ayşe Kulin
4. sıfat Basit, değersiz, önemsiz:
“Mimaride cılız eserler vücuda geliyordu.” – Burhan Felek
5. zarf Güçsüz bir biçimde:
“Üçüncü kez aynı cümleyi söylüyordu ama şimdi çok daha cılız çıkmıştı sesi.” – Elif Şafak - cılızlaşma
Cılızlaşmak işi. - cılızlaşmak
1. nesnesiz Zayıf ve güçsüz düşmek, zayıflamak.
2. nesnesiz Basitleşmek, değersizleşmek, önemsizleşmek.
3. nesnesiz, mecaz Gücünü, değerini yitirmek. - cılızlık, -ğı
Cılız olma durumu:
“İkimiz de bir çocuk cılızlığı içinde afacan ve ele avuca sığmazdık.” – Sait Faik Abasıyanık