Edebiyatta Kübizm Nedir? Özellikleri Nelerdir?

0
Advertisement

Edebiyatta Kübizm akımı nedir? Kübizm akımının özellikleri, tarihçesi, öncüleri hakkında bilgi.

KÜBİZM

Kübizm, XX. yüzyılın başında ortaya çıkan ve daha çok resim alanında kendini gösteren, sonradan öteki sanat dallarına da etki yapan, konunun sadece görünen tarafım değil, görünmeyen yönlerini de göstermeye çalışan bir akımdır.

1910 yılında kendini gösteren kübizm, dört yıl kadar bir ömür sürdükten sonra 1914’de değerini kaybetmiştir. Aslında aklın realitesine aykırı düşen ve her şeyi geometrik şekil içinde görmeye çalışan kübizm, 1913 yılından itibaren edebiyat alanına da geçmiştir.

Empresyonizme bir tepki olarak meydana gelen kübizm edebiyata Gaulaume Apollinaire’in çabalarıyla girmiştir. Bundan sonra Andre Salmon, P. Reverdy, Jean Cocteau, Blaise Cendrars, Mak Jacob gibi şairler, kübizmi edebiyatta kökleştirmeğe ve geliştirmeğe çalışmışlardır. Fakat bütün çabalara rağmen kübizmin ömrü uzun olmamıştır.

Kübizm, hemen her memlekette zaman zaman denenmiştir. Kendi memleketimizde bile Birinci Dünya Sa-vaşı’ndan sonra, özellikle resim alanında kübizme bağlı çabalar görülmüşse de köklü bir akım olmak durumuna gelememiştir. Kübizmin genel nitelikleri :

a) Kübizmin, empresyonizm karşısındaki tutumu :

Empresyonizm, konunun belli bir ışık altındaki görünüşü, yani doğrudan doğruya kendisini değil de yarattığı duyumları saptamaya çalışan bir sanat metodudur.

Advertisement

Kübizme göre empresyonizm, duyumların, yani sürekli olmayan, gelip geçici şeylerin tasviridir. Kübizm ise, sürekli olan ve değişmeyen özün tasvirine çaba göstermektedir. Eşyanın dış görünüşüyle birlikte özünün de gösterilmesi gerektir. Örneğin insanın yalnız dış görünüşünü ele almak onu, sadece bir madde olarak düşünmek olur. Halbuki o, birtakım fikirlerin ve duyumların da sahibidir. Sanat onun bu tarafını da göstermek zorundadır. O halde olaylarla duyguları birbirinden ayrı olarak düşünmek doğru değildir. Konuyu bir bütün halinde tutmak gerekir.

Örneğin «Ressam, balkonda bulunan, fakat içeriden görülen bir adamın resmini yapmak istediği zaman, sahneyi pencereden görülen kısma inhisar ettirmeyecek; bilâkis balkondaki adamın sokağa ait bütün duyumlarım da aynı tablonun içerisine yerleştirecektir.»

Bu, şu demektir : Yaşam, büyük bir olaydır. İnsan bu olayın içinde birçok şeyi hep birden görmekte ve yaşamaktadır. O da bu büyük olayın içinde olanlardan biridir. Şu halde balkondaki adamı, seyrettiklerinden ayrı olarak düşünemeyiz. Bu adam balkondan, geçen trenleri, otomobilleri, koşan-duran insanları, caddeleri, damları, bacaları görmüş; fabrikaların düdüklerini işitmiştir. Hattâ balkondaki adam o anda vücudunu bile unutmuş, seyrettiklerinin içine düşmüş, ya da onların arkasından koşmaktadır. Şimdi nasıl olur da sanatçı, bu adamı, sadece kendi bulunduğu yerden gördüğü kısmıyla eserine geçirebilir? Halbuki o anda, bu adamın kafasında bir fabrikanın dişlisi, bir otomobilin direksiyon simidi dönmekte; beyninde bir cadde akmaktadır. Peki, bütün bunları ne yapacağız? Sanatçı olarak bunlara dokunmayacak mıyız? Bunlarsız bir adam nedir?

Bütün bunları sorup düşünen kübizmin sanatçısı, insanı dış görünüşü ve duyumlarıyla birlikte bir bütün halinde geometrik şekillere bağlayarak sanata getiriyor. Bir ressamın tablosunda insan, camdan yapılmış, içindekileri gösteren bir varlık olarak düşünülüyor ve içinde ne varsa ortaya konuyor.

«Şu tabloya bakınız : Bir pipo, yarısı görünen bir kitara, bir şömendöfer diski, makinecinin bıyıkları… Ressamın karısına ait bir profil. Bunların hepsi bir arada, aynı çerçevenin içinde; telgraf telleri ve güneş ışınlarıyla karışmış bir halde.» ‘

İşte bu düşüncelerle kübizm, empersyonizmin sadece duyumları tasvir etmesini yermiş, konuyu içi ve dışıyla birlikte bir bütün halinde işlemeye çalışmıştır.

Advertisement
b) Kübizmin izlediği yol (metod) :

Önce manzara veya olayın geçtiği yer, ana parçalarına ayrılır, sonra bu parçalar sanatçının kişisel görüşüne göre yeniden birleştirilir. Böylece konunun tümü, aslındaki gibi değil, sanatçının duyumlarına göre geometrik bir yapı içinde şekil alır. Eğer konu, doğadaki biçimiyle sanata girse, sanatçının rolü kalmaz. Onun için, önce çözümleme (analiz) yardımıyla konu olan şeyin parçaları tanınacak, ondan sonra da bireşim (sentez) le o şey, sanatçının isteğine göre yeniden meydana gelecektir.

Kübizmde XX. yüzyıl başlarındaki toplumlarda görülen sosyal gerginlik ve dengesizliklerin etkilerini bulmak mümkündür.

Bu metod edebiyatta da kullanılmış, şairler de şiirlerinde, çözümleme-bireşim metodu ile mısralar sıralamış, peyzajı ve yaşamın sahnesini kendi kişisel görüşlerine göre anlatmaya çalışmışlardır.


Leave A Reply