Ekoloji Etiği Nedir?

0
Advertisement

Ekoloji Etiği Nedir? Ekoloji Etiği konuları ve örnekleri nelerdir? Ekoloji Etiğinin özellikleri hakkında bilgi.

Ekoloji Etiği Nedir?

Son zamanlarda etiğe yapılan çağrıların en ses getireni, doğal çevreyi koruma taraftarlarınca yapılmıştır. İnsan, dünyayı sürekli ve düzenli biçimde sömürdükten ve bunun zararlı sonuçları zaman içinde artık görmezlikten gelinemeyecek boyutlara ulaştıktan sonra, “çevreye karşı yeni bir ahlâki sorumluluk etiği” özellikle kaçınılmaz olmuştur. Böyle bir çevre etiği, doğaya bakışı değiştirmeyi gerekli kılmaktadır. Doğaya karşı takınılacak tavır, artık yalnızca insanların çıkarları ve ihtiyaçlarından hareketle belirlenemez. Tekrar bir tür “doğaya saygı” duygusu hissedebilmek için “Prometheus’un kendini (doğadan) üstün görme” tavrından vazgeçmek şarttır. R. Spaemann bunu şöyle somutlaştırır.

“Bugün insan merkezci perspektifi terk etmek gerekmektedir. Zira insan doğayı salt işlevsel olarak kendi ihtiyaçları açısından yorumladığı ve doğayı bu bakış açısıyla korumaya yöneldiği sürece, doğa yavaş yavaş yok olmaya devam edecektir. Sorunu, sürekli, maddi temelde bir karşılaştırma sorunu olarak ele alacak ve böylesi bir karşılaştırmada, şu anda henüz zarar görmeden kurtulabilmiş olanı geriye bırakacaktır yalnızca…..Ayrıntıda, doğanın payı sürekli azalacaktır.”

Kurt Bayertz ekoloji etiğinin üç acil amacı olduğuna işaret eder: 1. “Güncel ekolojik sorunlarımızın nedenlerinin, -‘ekolojik dönüşümü’ şimdiye kadar engellemiş olan zorlukların ve itirazların nedenleri de işin içine katılarak”- özenle analiz edilmesi. 2. “Doğaya karşı eylemlerimizin normatif hedeflerinin hazır kılınması ve gerekçelerinin temellendirilmesi.” 3. Normatif hedeflerin pratikte gerçekleştirilmesi

İnsan dışındaki doğanın ve insana özgü doğanın (insan tabiatının) birbirine sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle, bugün yaşayan canlı varlıklar bir ekosistem olarak yerküreyle ilişkileri açısından yükümlülükler altına girmektedir; bu yükümlülükler sonraki kuşaklan da içeren bir dayanışma topluluğunun bağrından türemektedir. Ekoloji etiği bu açıdan esas olarak geleceğin eriğidir.

Hans Jonas, Das Prinzip Verantwortung adlı kitabında insanların gelecekten de sorumlu olduğunu, bu nedenle de insana yakışır bir yaşam perspektifi açısından daha sonraki kuşaklar için eylemleri üzerinde düşünmekle yükümlü olduklarını vurgulamaktadır. Ona göre yapılması gerekenler şunlardır:

Advertisement

“Öyle bir davranış göster ki, bu davranışının yarattığı sonuçlar dünyadaki gerçek insan hayatının sürekliliğiyle uyumlu olsun; ya da negatif, bir ifadeyle: Öyle bir davranış göster ki, bu davranışının yarattığı sonuçlar, gelecekte var olacak bu tarzdaki bir yaşama olasılığım ortadan kaldırmasın; ya da basit bir ifadeyle: İnsanlığın dünya üzerinde sonsuza değin varlığını sürdürmesinin koşullarını tehlikeye sokma; ya da pozitif bir ifadeyle: Günümüzde yapacağın seçimde, insanın gelecekte, geçmişten sorumlu olmamasını sağlamak hedeflerinden biri olsun.”

Bizden sonraki kuşakların “onaylayabilecekleri bir böyle olma hakları” vardır. İşte Jonas’a göre (bizden sonrakilerin de bizler gibi, böyle olma haklarını koruyabilmek için) doğaya içkin amaç ve değerleri ayakta tutmak ve korumak zorunluluğu bir ahlâki talep olarak ortaya çıkmaktadır.

Dieter Birnbacher bu doğrultuda şimdiki kuşakların geleceğe yönelik sorumluluğunu dile getiren pratik normları içeren bir katalog oluşturmuştur:

• İnsanın ve gelişmiş hayvanların türsel varlığının tehlikeye atılmaması; tüm canlıların kolektif biçimde yaşamım sürdürmesinin sağlanması,

• Gelecekteki insan onuruna yakışır varoluşun tehlikeye atılmaması,

• Mevcut doğal ve kültürel kaynakların korunması ve iyileştirilmesi; işlenmesi ve sürekliliğinin sağlanması,

Advertisement

• Geleceğe yönelik amaçların gerçekleştirilmesi için devlet ve sivil toplum örgütlerinin işbirliğiyle bu amaçların desteklenmesi,

• Sonraki kuşakların pratik normlar konusunda eğitilmesi

Bu açıklamalara göre ekoloji ya da çevre etiğinin görevi, insanların hem kendilerinin hem de daha sonraki kuşakların iyilik ve selameti için artık doğayı bir “malzeme deposu” olarak görmekten vazgeçmelerini öngören, dolayısıyla doğaya karşı şimdiye kadar gösterilenden farklı bir tavır geliştirmektir. İnsanın sorumluluğu, kendine özgü bir değer taşıdığını kabul etmemiz gereken alana, insansı olmayanın alanına kadar uzanır; bu alan (doğa) insanın ele geçirme ve kendi hizmetine koşma isteğinin ve becerisinin sınırlanmasını zorunlu kılan bir dokunulmazlık alanı oluşturur.

İnsanları, başka hiçbir art niyet ve amaç taşımadan doğanın avukatı yapan ve doğaya ait hakları temsil ederek onun adına korumakla (bitki ve hayvanların türsel çeşitliliğini korumak, hayvanları korumak, araştırmalarda hayvanların denek olarak kullanılmasını sınırlandırmak vb.) yükümlü kılan; ayrıca çevre koşullarının genel olarak iyileştirilmesi için uğraşmasını sağlayan bir hukuk kuramı gerekmektedir.

Ekoloji etiğinin bir başka görevi ise, (olanakları) sınırlı bir dünyada, insanlığa yönelik bir ekolojik adalet kuramı oluşturmaktır. Ancak sadece insanın yaşama alanını korumak yeterli olmayacaktır, hem mevcut kaynakları hem de makineler yardımıyla üretilen ürünleri de adil olarak dağıtmak gerekmektedir. Dünya çapında açlık ve yoksulluğu ortadan kaldırmak, tüm insanların refahın fırsat ve ayrıcalıklarından olabildiğince eşit ölçüde yararlanabilmesini sağlamak için, bu üretilen değerlerin dağıtımını yeniden düzenlemek gerekmektedir. Bu da elbette doğaya bakışımızı değiştirmeyi öngörür. Doğa için saptadıklarımız, birlikte yaşadığımız diğer insanlar açısından da mutlak geçerlilik kazanır: Sınırsız sömürü kesinlikle ahlâki değildir ve böyle bir sömürünün etik açıdan mahkûm edilmesi gerekir.


Leave A Reply