Pastoral Edebiyat Nedir? Özellikleri ve Önde Gelen Sanatçıları ve Eserleri

0
Advertisement

Pastoral edebiyat nedir? Pastoral edebiyatın özellikleri nelerdir? Bu edebiyat türünün önde gelen yazarları, şairleri ve örnekleri, tarihçesi hakkında bilgi.

edebiyat

Kaynak: pixabay.com

Pastoral Edebiyat; kent yaşamının karmaşıklığından ve yozlaşmışlığından uzaktaki kırsal dünyayı, köylülerin ve çobanların yaşamını çoğu zaman yücelterek anlatan edebiyat türüdür. Bu türde başarılı ürünler vermiş yazarlar arasında Theokritos ve Vergilius gibi klasik şairlerle Edmund Spenser, Robert Herrick, John Milton, Percy Bysshe Shelley ve Matthew Arnold gibi İngiliz şairler sayılabilir.

Pastoral edebiyatta kullanılan tekniklerden biri, şairlerin çoban kimliğine bürün-dükleri, iki ya da daha çok çoban arasındaki “şarkılı atışma”dır. En sık işlenen temaların başında aşk ve ölüm gelir. Gerek pastoral edebiyat geleneğini, gerekse temalarını yerleştiren, Eidyllia (İdiller) adlı yapıtıyla pastoral şiirin ilk örneğini veren Theokritos’ tur. Daha sonra bu gelenek Bion, Moskhos ve Longos aracılığıyla Yunanistan’dan Roma’ya geçti. Vergilius kırsal yaşamı anlatırken bir yandan da dönemin tarımsal, siyasal ve kişisel konularına değindi. Şiirlerin geçtiği yeri de, Sicilya’dan Peloponnesos’taki Arkadia’ya (günümüzde burası pastoral cennetin simgesi sayılır) aktardı. Vergilius’ un, Eclogae (Egloglar) adlı yapıtı İtalya’da Dante, Petrarca ve Boccaccio, Fransa’da Pierre de Ronsard, İspanya’da Garcilaso de la Vega gibi Rönesans şairlerini derinden etkiledi. Bu şairler ayrıca, Vergilius’un ortaçağ Hıristiyan yorumcularıyla, Eski ve Yeni Ahit’teki pastoral öykülerden de (Kabil ve Hábil, Davud, Beytlehem çobanlan ve İsa’nın iyi çoban olarak çizilmesi) etkilendiler. 15. ve 16. yüzyıllarda Poliziano, Beccari, Tasso ve Guarini gibi yazarların yapıtlarıyla pastoral tiyatro, 16. ve 17. yüzyıllarda da Jacopo Sannazzaro, Jorge de Montemayor, Miguel de Cervantes ve Honoré d’Urfé’nin yapıtlarıyla pastoral romans gelişti.

İngiliz şiirinde ilk pastoral yapıtlar 16. yüzyıl başlarında ortaya çıkmıştı. Ama pastoral edebiyatın moda haline gelmesi 1579’da, Edmund Spenser’ın yalnızca klasik şairleri değil, Fransız ve İtalyan Rönesans şairlerini de örnek aldığı The Shepheardes Calender (1579; Çoban Takvimi) adlı yapıtıyla oldu. (Shakespeare, kendisi de bir pastoral oyun olan As You Like If de [Nasıl Hoşunuza Giderse] bu modayla alay eder.) Robert Greene ve Thomas Lodge’un yazdığı ilk İngiliz romanları da pastoral nitelikliydi. Shakespeare dışında, pastoral yapıtlar veren oyun yazarları arasında John Lyly, George Peele, John Fletcher, Ben Jonson, John Day ve James Shirley sayılabilir. Pastoral geleneğin bu dönemi doruk noktasına Herrick ve Andrew Marvell’in yenilik ve taklidi özgün biçimde birleştiren şiirleriyle ulaştı. Milton’ın yapıtları dışında, 17. yüzyıldan sonraki yapıtlarda bir bilgiçlik havası egemendi.

Pastoral edebiyatın 18. yüzyılda yeniden canlanışı,

“klasik” şiiri yeğleyen yeni-klasik eleştirmenler ile “modern” şiiri savunanlar arasındaki tartışmanın parçasıydı. Fransa’da başlayan tartışmada “klasikler”i, basit bir ortamda yaşayan yalın ve erdemli çobanları konu alan pastoral şiirleriyle René Rapin temsil ediyordu. Bernard de Fontenelle’in başlattığı “modern” pastoral şiir ise, o dönem kırsal yaşamının zorluklarından çok masumluğu üzerinde duruyordu. Tartışma İngiltere’de, Alexander Pope ile Ambrose Philips arasında sürdü. O dönemin en canlı pastoral şiirleri ise, John Gay’in bürleskleriydi. Gay The Beggar’s Opera (Dilenci Operası) adlı yapıtına, ironik biçimde “A Newgate Pastoral” (Bir Newgate Pastorali) altbaşlığını vermişti. (Newgate Londra’da bir hapishaneydi.)

Pastoral edebiyatın yapay yönlerine karşı artan tepkilerle doğal insan ve doğal çevre kavramlarına yeni yaklaşımların ortaya çıkması, Robert Burns, George Crabbe, William Wordsworth, John Clare, George Eliot, Thomas Hardy, George Sand, Émile Zola, B. M. Bj0rnson ve Knut Hamsun gibi şair ve romancıların kır yaşamını anlatırken zaman zaman acı gerçeklere de yer vermelerine yol açtı. Shelley ve Matthew Arnold’un yapıtları sayesinde pastoral edebiyat türlerinden yalnızca eleji varlığını sürdürebildi. Wordsworth’ten sonra, şairler zaman zaman pastoral şiiri canlandırdılarsa da, bunu daha çok şiirde özel bir etki yaratmak amacıyla yaptılar. Örneğin, pastoral öğeleri Louis MacNeice egloglarında ironik bir amaçla, W. H. Auden da barok bir eglog olarak nitelendirdiği uzun şiiri The Age of Anxiety’dt (1947; Kaygı Çağı) belirsiz bir anlatım yaratmak amacıyla kullandı.

Advertisement

Leave A Reply