Arabaların Tarihçesi

0
Advertisement

İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinden beridir kullanılmakta olan arabaların tarihçesi ile ilgili bilgiler.

Arabaların Tarihçesi

ARABA, tekerlekli, motorlu ya da motursuz her türlü kara taşıtına araba denir. Araştırmacılar, tekerlek ve kızağın bulunmasından sonra ilk arabanın ortaya çıktığı konusunda birleşirler. İÖ 3000’den başlayarak Ön Asya’da iki tekerlekli at arabalarının kullanıldığı çeşitli belgelerde belirtilir. Sümerlere ait bir araba sürücüsü figürü bunların ilk örneklerinden biridir. Boğazköy kazılarında ortaya çıkarılan tarihsel içerikli metinlerde de sık sık savaş arabalarından söz edilmiştir.

Geç Hitit dönemine ait buluntular vermiş olan Kargamış Kenti’nde iki tekerlekli bir araba kabartması ortaya çıkarılmıştır. Mısırlılarla Mitanniler arasındaki savaşlarda savaş arabaları kullanılmıştır. İlkçağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) de arkası açık, iki tekerlekli savaş arabalarını bildikleri bu dönemle ilgili adak heykelciklerinden öğrenilmektedir. Bu dönemde aynı tür arabalar av amacıyla da kullanılmıştır. Ninova’da Asurbanipal’in krallık sarayında buluna kabartmalarda parmaklıklı iki tekerleği olan, tek atla çekilen bir arabada aslan avlayan avcılar betimlenmiştir (İÖ 700).

Bilinen en eski arabaların tekerlekleri üç parça ağaçtan parmaklıksız yapılıyordu. İki tekerlekli, parmaklıkla ilk arabaları (savaş arabaları) İÖ 2000’de Hititler yaptı ve kullandı. Yunan mitolojisinde araba, önce tanrıların, sonra kralların savaş arabaları olarak ortaya çıktı. Eski Yunanlılar ve Romalılar arabaya önem vererek savaş arabalarının yanı sıra yük ve yarış arabalarını da geliştirdiler. Frigler, sarp yerlerde arabaların yuvarlanmaması için iki tekerlek arasındaki uzaklık kadar yollarda birbirine koşut oyuklar açtılar. Yunanlılar ve Romalılar da dağlık yörelerde aynı yönetimi uyguladılar. Çin kaynaklarına göre, Orta Asya’da yaşayan Türkler İÖ 2000’den önceleri araba kullanıyorlardı.

İlk arabalar daha çok yük taşımaya yarıyor, öküzlerle çekiliyordu. At, arabalara daha sonraları koşuldu. Türklerin kullandıkları ve Çinlilerin “Keçe arabası” dedikleri, dört tekerlek üzerine oturtulmuş çadırdan oluşan taşıt aracı, İÖ 1450’lerde Kuzey Çin yoluyla bütün Çin’e yayıldı. Türkler daha çok at üstünde savaşmayı yeğ tuttuklarından, bu arabaları Çinliler savaş amacıyla da kullandılar. Çinlilerin bu savaş arabalarını genellikle, bir sürücü, bir savaşçı bir de yardımcı (ya da koruyucu) binerdi.

Advertisement

Gerek Doğu’da gerekse Batı’da iki ya da dört tekerlekli taşıma ve binek arabası zamanla gelişti. Binek arabalarında yolcuları rahat ettirmek için dingiller üstüne oturtulmuş kasaya saman, yastık vb konulmaya başlandı. Ortaçağda hamut-koşum takımının bulunarak boyun tasması yerine kullanılmasıyla atlı arabalarla daha fazla ve ağır yükler taşınabilmesi sağlandı. 9. yüzyıldan başlayarak binek arabalarının üstleri çeşitli yöntemlerle örtüldü. 1475’ten sonra bu taşıtlarda yay (makas) kullanılarak sarsıntı önemli ölçüde azaltıldı. Aynı dönemde Uzakdoğu’ da günümüzde de kullanılan ve insanlar tarafından çekilen tek kişilik çekçek arabalarıyla, Ön Asya’da, özellikle Anadolu’da kağnı arabaları yapımı yaygınlaştı. 14. yüzyılda Almanya’da koçu arabaları yapıldı. Faytonlar, kupa arabası, ilerde Amerika’da Batı’ya göç sırasında göçmenlerin kullandığı türdeki arabalar ilk kez 1580’de İngiltere’ de yapıldı. 1665’te kupaların daha geliştirilmişi, hafif ve yönetimi daha kolay olanı Berlin’de yapılan Berline’lerdi.

17. yüzyılda Fransız saray arabaları çizimi ve görünümleri bakımından öteki saray arabalarına örnek oldu. 19. yüzyılın ortalarına kadar çok değişik türde binek arabaları yapıldı. 1845’te İngiliz Thomson, araba tekerleklerine havalı lastikler taktı. Demiryolu taşımacılığının başlaması, 20. yüzyıl başlarında otomobil yapımının yaygınlaşması, atlı arabaların eski önemini yitirmesine neden oldu. Bununla birlikte günümüzdeki saray arabalarınnı en çarpıcı örneği, İngiltere Krallığı’nın saltanat arabasıdır. Birçok yerde de taşıma aracı olarak atlı arabalardan yararlanılmaktadır.

Osmanlılarda Tanzimat’a kadar (1839) yalnızca padişahlar, şeyhülislamlar ve kazaskerler arabaya binebilirlerdi. Avrupa’ya giden elçilere de iki araba verilir, bunların birincisine elçi biner, ikincisinde armağanlar taşınırdı. Tanzimat’tan sonra bu “araba ayrıcalığı” kaldırıldı. Önde gelen tüm devlet yöneticileri arabaya binmeye başladı. Arabaya bir kadın bindiğinde sürücüleri atların yularından tutarak yaya yürürlerdi. Evli bile olsalar bir erkekle bir kadının aynı arabaya binmeleri yasaktı. İkinci Meşrutiyet’ten (1908) sonra bu yasak da uygulanmaz oldu. Saltanat arabaları olsun, önde gelen devlet yöneticilerinin arabaları olsun ya Avrupa’dan getirtiliyor ya da Avrupa arabaları örnek alınarak yapılıyordu. İstanbul’da ilk kullanılan arabalar, öküzle çekilen koçulardı. Daha sonraları yük taşımacılığında muhacir (tatar) arabaları, talika; binek aracı olarak fayton, London ve Berline tipi arabalar da yaygınlaştı.

Türkiye’de 1950’lere kadar seyrek de olsa İstanbul’da ve Anadolu’daki birçok yerleşim merkezinde fayton kullanıldı. Bu tarihten sonra motorlu araçlar giderek atlı arabaların, özellikle faytonların yerini aldı. Fayton, günümüzde İstanbul (Adalar’da), İzmir ve kıyı kentlerimizde kısa turist gezintileri amacıyla kullanılır.


Leave A Reply