Bilim İle İlgili Hikaye

0
Advertisement

Çevremizde olup bitenlere bilim yolu ile baktığımızda her olay bir bilmece olmaktan çıkıyor. Pulsar ile Önem arasında geçen bilim ve çevremizdeki olaylar ile ilgili güzel bir hikaye

Bilim İle İlgili Hikaye

Toprak, hava, su… Biliyoruz: Bunlar hayatın temeli. Yeryüzünde canlı ne varsa hepsi ancak bunlarla yaşar: Hava olmazsa boğuluruz; su olmazsa ölürüz; toprak olmazsa besinsiz kalırız. Besinler de öyle: Toprakta suyla erimiş madenleri alarak gelişirler, yaşarlar; tıpkı bizim gibi onlar da hava ile solunurlar; ayrıca, havadan, güneş ışınlarından yararlanarak bize tahıl, yemiş gibi yiyecekler verirler.

Yalnız canlılar mı? Hayır! Tabiattaki birçok olaylar da havanın, suyun, toprağın birbirleriyle olan ilişkileri sonunda ortaya çıkar. Havanın sıcaklığı, soğukluğu da suyla toprak arasındaki ilişkilerin sonucudur. Rüzgârlar böyle meydana gelir.

KIŞIN DENİZ NİÇİN KARADAN DAHA SICAKTIR?

Pulsar bunları yeni öğrenmişti, ablası, Önem’e anlatıyordu. Önem, gülümseyerek, sordu:

Advertisement

— «Peki söyle bakalım Pulsar, kışın denizler neden karalardan sıcaktır?»

Pulsar: «Yalnız denizler değil, göller, bütün akarsular kışın karalardan daha sıcak, yazın da soğuktur.» dedi. «Coğrafya dersinde bu yüzden doğan rüzgarları da okuduk. Yazın denizden esen rüzgarlar karalara serinlik getiriyor, kışın da iklimi yumuşatıyor. Onun için, kara ikliminde yazla kış arasında sıcaklık farkı büyüktür, deniz ikliminde ise bu fark azalır.»

— «Peki, bu neden böyle oluyor?»

— «Bak denizler yazın niye soğuk, kışın da niye sıcaktır, onu da anlatayım: Suyun ısınma ısısı karaları oluşturan madenlerden, maden filizlerinden daha büyüktür de ondan. Diyelim yaz mevsimindeyiz. Güneş karaya da, denize de aynı ısıyı verir. Yalnız, karaların ısınma ısısı küçük olduğu için aynı ısıyı alınca daha çok ısınır. Sular ise aynı ısıyla daha az ısınır. Kışın da tersi olur: Kara aynı ısıyı vererek çok soğur, deniz ise aynı ısıyı verdiği halde daha az soğur. Böylece sular bir yerin iklimini yumuşatır.»

Önem: «Doğru» dedi. Yalnız, bir şey sorayım: Isınma ısısı neden bir cismin sıcaklığını etkiliyor?»

ISINMA ISISI NE DEMEKTİR?

Advertisement

Pulsar bunu da anlattı.

— «Neydi ısınma ısısı? Bir cismin 1 gramının sıcaklığını 1 C° artırmak için vermemiz gereken ısı, öyle değil mi? Eh, 1 gram deniz suyunu 1 C° ısıtmak için verdiğimiz kaloriyle başka bir cismin sıcaklığını elbette 1 dereceden daha çok yükseltiriz öyleyse, işte bu yüzden karalarla denizler her zaman farklı sıcaklıktadır. Öyle ki yalnız yazla kış mevsimlerinde değil, her mevsimde geceyle gündüzün sıcaklık farkları birtakım rüzgarları doğurur. Bunlara meltem rüzgarları deriz. Mevsimlerin sıcaklık farkından karalarla» denizler arasında esen rüzgarlara da mevsim rüzgarları denir. Asya ile Hint Okyanusu arasında esen ünlü bir mevsim rüzgarı vardır, buna musonlar adı verilir.»

SOĞUK, SICAK FARKI

Oda sıcaktı. Önem kardeşine sorular sorarken bir yandan da sıcaktan buna-lıyordu. Kollarım masanın mermerine dayayıp biraz olsun serinlemeyi denedi. Mermer, serin serin, öyle güzeldi ki! Bunun nedenini de Pulsar’a sormadan edemedi.

— «Bak, Pulsar. Masa koltuktan daha serin. Elimle bile anlıyorum bunu. Bu neden böyle, düşün bakalım.»

— «Mermerle kumaşın ısınma ısıları eşit değil de ondan olsa gerek.»

Önem: «Şimdi bilemedin işte, küçük-bey! Gerçekten mermerle kumaşın ısınma ısıları eşit değildir ama, aralarındaki fark öyle çok büyük de değildir; o kadarcık farkı elimizle anlayamayız. Oysa, gel bak. Koltuğun kumaşı üstüne koy elini. Ne kadar sıcak, değil mi? Şimdi mermere koy. Ne kadar serin! Bayağı fark var, elimizle hemen anlıyoruz. Neden dersin?»

MERMER, TAŞ BİZE NİÇİN SOĞUK GELİR?

Pulsar düşündü taşındı, bu sorunun altından kalkamadı. Bunun üzerine, Önem anlattı:

— «Neden biliyor musun? Mermer ısıyı kumaştan daha iyi iletir. Bunun için de, elini mermere koyduğun zaman bir miktar ısı elinden mermere geçer, mermer de bu ısıyı hemen başka yanlarına iletir; bu yüzden çok ısınmaz, elinden soğuk kalır.»

Pulsar şaşırmıştı.

Advertisement

— «Ne yani? Mermer de, koltuk da elimden daha mı soğuk şimdi?»

— «Elbette, Pulsar. Elin normal olarak 36-37 C° sıcaklığındadır. Oysa bize ne kadar sıcak gelirse gelsin, oda daha soğuktur, dolayısıyla odadaki eşyalar da. Bak istersen termometreye. Önce gölgede bak, sonra dışarı güneşe çıkarırsın.»

Pulsar ablasının dediklerini yaptı. Odanın sıcaklığı gerçekten de 27 C° idi. Oysa ona nasıl da sıcak geliyordu! Sonra termometreyi pencerenin önüne, güneşe koydu. Orada termometre 30 dereceye çıktı.

ISI ALIŞVERİŞİ

Pulsar: «Demek ki mermer elimizin sıcaklığını emmeseydi, bize soğuk gelmeyecekti, öyle mi?» diye sordu.

— «Evet, çünkü biliyorsun, ısı yüksek sıcaklıktaki noktadan alçak sıcaklıktaki noktaya geçer. Sıcaklıkları aynı olan iki nokta arasında ısı alışverişi olmaz. Haydi bana şimdi bir bardak su getir de içeyim, çok susadım.»

Pulsar: «Ben de» dedi. «Oda öyle sıcak ki boyuna su içiyorum, gene de kanamıyorum.»

— «Neden böyle oluyor dersin, Pulsar?»

— «Bilmem. Her şeyin bir nedeni mi olacak?»

— «Elbette, Pulsar. Ne demiştik? Her olayın mutlaka bir nedeni vardır, bilimler de işte bu «Neden?» sorularının karşılığım verir, demiştik, değil mi? Sen ki fizik, kimya, matematik gibi bilimleri okumaya başladın, artık bilimsel düşünmeyi de öğrenmelisin. Tabiatta ne oluyorsa mutlaka bir nedeni vardır. Üstelik, şunu da biliyorsun: Aynı koşullar altında aynı nedenler her zanıan aytu sonuçları verir. Bu da bilimlerin bize öğrettiği bir gerçektir. Bir örnek: Deniz kıyısında, arı su her zaman OCT’de katılaşır, yani buz haline gelir. Hiç kuşku yoktur bunda. «Su kimi vakit buz haline gelir, kimi vakit de gelmez.» diyemeyiz.»

DONMAYAN SU OLUR MU?

Advertisement

— «Peki, ya donmazsa su?»

— «Olmaz öyle şey; mutlaka donar.»

Pulsar: «Ya donmuyorsa?» diye direndi.

Önem: «O zaman koşullan incelemek gerekir.» dedi. «Mutlaka koşullarda bir değişiklik vardır, örneğin, su belki arı değildir. Çünkü arı olmayan su donmaz. Neyse, sen şimdi soğuk ama, donmamış bir su getir de serinleyeyim biraz.»

Pulsar, ablasının sözünü dinledi, buzdolabına koşup önce kendi iki bardak su içti, bir bardak da ablasına getirdi. Odaya gelene kadar bardak bu-ğulanmıştı.

Önem gene sorularına başladı.

— «Ne çabuk geldin! Sen de içtin mi?»

— «Hem de iki koca bardak.»

Pulsar’un ablası kaşlarını çattı.

— «Bak şimdi! Doktorun dediğini ne çabuk unuttun! Ne demişti doktor? «Soğuk su içmek mide için zararlıdır.» dememiş miydi? Hele birden içmek çok tehlikelidir. Su soğuksa yudum yudum, ağızda ısıtarak içmek gerekir.»

SOĞUK SUYUN ZARARLARI

Advertisement

Pulsar: «Peki, n’olur soğuk suyu birden içersem?» diye sordu.

Ablası anlattı:

— «Neler olmaz ki! Birincisi, soğuk su midene giderken vücudundan ısı a-lır; bunun için de bademciklerin, boğazın, ciğerlerin birden soğur. Bu da, birçok hastalıklara yol açar. Sonra, su gene de epeyce soğuk olarak midene iner. Midenin sıcaklığı da bütün vücudun gibi 36-37 C’dir. Su bu sefer de midenden ısı alır. Miden ise, ısı verdiği için, birden soğur. Bu da, mide için çok zararlıdır.»

Pulsar: «Peki, abla, bir daha çok soğuk su içmem, birden de içmem, dinlene dinlene içerim.» dedi. Sonra bilgisini göstermek istedi: «Bak bardağın dışı buğulandı. Neden olduğunu açık-lıyayım mı? Şundan: «Buzdolabından çıkardığım su soğuktu; oda ise sıcak olduğu için bir miktar su buharlaştı, havaya karıştı. Havadaki buharın bir miktarı da, bardağın çevresindeyken, bardağa dokunmasıyla soğudu. Daha doğrusu, bardak buhardan soğuk olduğu için buhardan ısı aldı, o zaman da buhar yeniden su haline geldi, bardağın dışında toplandı. İşte biz buna buğu diyoruz; gerçekte o da sudur. Kışın pencere camları da böyle buğulanır.»

CAM NİÇİN BUĞULANIR?

— «Peki, bir soru daha: Camın dışı mı buğulanır, içi mi?» (

Pulsar: «İçi elbette. Çünkü oda kışın sokaktan sıcaktır, odanın havasında biraz su buharı vardır; biz buna nem deriz. İşte bu buhar cama değince, dışarının soğuğundan dolayı soğumuş o-lan cama ısı verir; ısı verince de yoğunlaşır, buhar halinden sıvı haline geçer. O zaman da camlar buğulanmış olur. Gece soba sönünce oda da soğur; dışarıda da hava daha soğuk olur. Sıcaklık 0 C’nin altına düşerse camlardaki su bu sefer katılaşır, buz halini alır.»

YAZIN NİÇİN ÇOK SUSARIZ?

Önem başka bir şey sordu:

— «Peki, yazın neden daha çok su içeriz, Pulsar? Bak, oda sıcak olduğu için demin sen de, ben de çok susamıştık. Bunun nedenini sormuştum ben sana.»

Pulsar anlattı:

Advertisement

— «Sıcakta terleriz. Ter ise vücudumuzdaki suyun bir miktarının buharlaşarak havaya karışması demektir. Oysa, öğrendiğimiz gibi, canlılar için suyun çok büyük önemi vardır. Vücudumuzdaki su belli bir miktarın altına düşerse ölürüz bile. İşte terlemeyle suyumuz azalınca susarız, su içip eksiğimizi kapatırız.»

Önem: «Evet.» dedi. «Sindirim zamanlarını kollamak şartıyla, yazın su, ya da sulu şeyler içmek hiç de zararlı değildir. Yalnız, terle birlikte, vücudumuzdan tuz da çıktığı için, kanımızda-ki tuz azalır. Bunun için, yazın tuzlu içecekler içmeliyiz. Bu bakımdan, ayran çok iyidir. Gelelim gene su buharına. Havadaki su buharı ile canlıların sağlığı arasında bir ilgi kurabilir misin, Pulsar? Evimizdeki odada su buharı bulunması iyi midir, yoksa kötü mü?»

— «Çok olmamak üzere, iyidir. Çünkü odadaki havada hiç su buharı bulunmazsa, ya da çok az bulunursa, buharlaşma yoluyla vücudumuzdan su kaybederiz. Bu da, biraz önce söylediğimiz gibi, hiç de iyi değildir. Onun için, evlerdeki hava çok kuru olmamalıdır.»

SU NE ZAMAN DAHA ÇABUK UÇAR?

Önem: «Bu anlattığına göre, buharlaşma ile havada önceden bulunan su buharı arasında bir bağıntı olması gerekiyor, bunu da açıkla bakalım.»

Pulsar bunu da biliyordu:
— «İçinde hiç nem bulunmayan bir odaya bir kapla su koysak, su kolayca buharlaşır. İkinci bir deneyde, çok nemli bir odaya aynı kabı koyarsak çok daha az buharlaşma olur; biraz sonra, o-da tam kapalıysa, buharlaşma durur bile. Çünkü, belli bir hacimdeki havanın alacağı su buharı da bellidir. Bu kadar buharı aldıktan sonra artık buhar alamaz, dolayısıyla buharlaşma durur. Bu duruma doyma deriz. Hava su buharını alacağı kadar almış, doymuştur. Taş çatlasa, o hacimde kaldıkça, daha çok buhar alamaz. Hacmini büyütürsek alır ancak.»

— «Bir havayı doyuran buhar yalnız havanın hacmine mi bağlıdır?»

— «Yo, hayır! Bir de havanın sıcaklığına bağlıdır. Sıcaklık arttıkça aynı hacmi doyuran buharın miktarı da artar.»

— «Peki, aynı durumu, odada değil de açık havada düşünelim, o zaman ne olur?»

YAĞMUR NASIL OLUŞUR?

Pulsar: «Bulut olur!» dedi. «Nitekim, açık havada, yani atmosferde de su buharı vardır. Bir yerde hava doyma noktasına gelirse, içindeki aşırı buhar havadaki toz taneciklerinin üzerinde yoğunlaşır, bulutlar, sis ortaya çıkar. Bulut, çok küçük taneciklerden oluştuğu için, rüzgârla ordan oraya sürüklenir. Gelgelelim, su damlacıkları birleşip büyürse artık havada duramaz olurlar, yağmur halinde yeryüzüne dökülürler. Sıcaklık birden 0 C°’nin altına düşerse havadaki su buharı, sıvı hali atlayarak, birden katılaşır, o zaman kar yağar. Yağmur tanecikleri yere düşerken soğuk bir bölgeden geçerlerse, donar, dolu olurlar.»

Advertisement

Önem ile Pulsar tabiat olaylarını böylece bilim yönünden açıkladıkça zevk duyuyorlardı. Bu konuşma daha sürecekti ya; karınları acıkmıştı, sofraya koştular.


Leave A Reply