Emile Zola Kimdir? Emile Zola Hayatı ve Eserlerinin Kısa Özetleri

0
Advertisement

Emile Zola kimdir? Emile Zola hayatı, edebi kariyeri, eserleri hakkında bilgi. Germinal, Nana, Toprak gibi kitaplarının konuları, kısa özetleri.

Emile Zola

Emile Zola Hayatı ve Eserlerinin Kısa Özetleri

Emile Zola; (Edouard Charles Antoine), Fransız yazarıdır (Paris 1840-ay.y. 1902).

Babası İtalyan, annesi Fransız kökenlidir. Ünlü ressam Paul Cézanne ile arkadaşlık kurdu. Paris’te aint-Louis Lisesi’nde okudu (1859). Üniversiteye giremedi. Yaşamının bu on yıllık döneminde (1857-1867) hem sanat-edebiyat çevrelerine sokulmaya çalışarak bir bohem yaşamı sürdürdüğü, hem gümrük örgütünde başlayan küçük aylıklı işle geçimini sağlamaya çalıştığı, hem şiir yazmaya özendiği bilinir.

Yazarlığa Girişi

Hachette Kitabevi’nde çalıştı (1862-1964), sevdiği Alexandrine Meley ile yaşadı. 1866 sonrasında gazete yazarlığına başladı, ilk romanlarını yazdı: Edouard Manet (1867), Causeries (Sohbetler) yazı dizisi 1864, öz-yaşamsal anlatısı La Confession de Claude (C.’un İtirafı) 1865, Les Mystères de Marseille (Marsilya’nın Gizleri) tefrika roman, 1867; Madeleine Férat (1868). Gazetelerdeki sanat-edebiyat konulu eleştirileri, İzlenimcileri (Empresyonistler) tutan resim yazıları, krallığa karşıt tutumu, bir ara aynı odayı paylaştığı ressam Cezanne ile yakın dostluğunun kazandırdığı sanatsal yatkınlığı-beğeni güncelliğiyle dikkati çeken bir kalem oldu. Bu aşamalardan sonra, önsözü Doğalcılığın (Natüralizm) gerçek ilkelerini açıklayan ünlü romanıyla öne çıktı: Thérèse Raquin (1867).

Emile Zola

Advertisement

Önceleri Balzac, Flaubert, Goncourt Kardeşlerin gerçekçiliğine (realizm) duyduğu hayranlık daha derinliğine araştırı gereğini de güncel bilimselliğin desteğini sağlamıştı tasarılarına: Auguste Comte, Hippolyte Taine gibi sosyolog, toplumbilimci, tarihçi ve felsefecilerin yazılarıyla hekim Claude Bernard’ın eserlerinin etkisinde kaldı. Böylece kalabalıkların, sıradan insanların oluşturduğu yığınların, küçük insanların romanlarını yazma tutumuna erişti. Gerçeği süslemeden ve çirkinliklerini törpülemeden verme (doğada olduğu gibi: doğalcılık), özel kahramanlar yaratmamak, örneğin cinselliğini açıkça kullanan Nand\üx varken Dumas Fils’in ileri sürdüğü Kamelyalı Kadın Yân yüceltmemek, roman düzeyini düşürücü düşsel sonuçlar yaratmamak… vb gibi ilkelerle büyük eser dizisine adandı: Histoire Naturelle et Sociale d’une Famille sous le Second Empire (İkinci İmparatorluk döneminde 1852-1870, Bir Ailenin Doğal ve Toplumsal Tarihi). 20 ciltlik büyük roman dizisi (beş kuşak boyunca izlenen iki kanatlı bir ailenin 20 kitaplık serüveni, 1871-1893): Rougon-Macquart. Honoré de Balzac’ın La Comédie Humainè (İnsanlık Komedyası) adlı büyük roman dizisiyle çağdaşı hekimlerin açığa, aydınlığa çıkardıkları irsiyet-kalıtım sorunlarıyla tutkuların psikolojik değerleri konusundaki çalışmalar ona kaynak oldu.

Önemli Eserleri

Kalıtıcının ve toplumsal etkilerin değerini, soyaçekimin mizaç ve çevre etkilerinin gücünün belirtmeye uğraştı: Tazı Payı (La Cruée) 1873; Paris’in Karnı (Le Ventre de Paris) 1874; Plassans Papazı (La Conquête de Plassans) 1874; Rahip Mouret’nin Günahı (La Faute de l’Abbé Mouret) 1875; Meyhane (l’Assommoir) 1877; Bir Aşk Hikâyesi (Une Page d’Amour) 1876, Nana (1880), La Joie de Vivre (Yaşama Sevinci) 1884, Germinal (1885), Eser (L’Oeuvre) 1886, Toprak (La Terre) 1887, Rüya (Le Réve) 1886, Hayvanlaşan İnsan (la Béte Humaine) 1890, l’Argent (Para) 1891, Bozgun (La Débâcle) 1892, Doktor Paskal (Le Docteur Pascal) 1893. Bu 20 kitaplık dizinin her biri bağımsız bir yapıdaysa da karşımıza aileden kesinlikle biri çıkar ve değişik toplumsal çevresinin etkisi oranında soyaçekiminin de özelliklerini taşır. Zola’nın ara aşamada yayımlattığı önemli eserleri: Les Trois Villes (Üç Kent), Lourdes (1894), Rome (1896), Paris (1898). Les Quatre Evangiles (Dört İncil): Döl Bereketi (Fécondité) 1899, Emek (Travail) 1901, Hakikat (Vérité) öl.s. 1903, Wustice (Adalet).

Emile Zola

Başlıca eserlerinin özetleri

Nana

nana

Nana, Meyhane (L’Assommoir) eserinin konusunu sürdürür. İlk eserin kahramanlarından Copeau ile çamaşırcı kadın alkolik Gervaise’in kızı. Romanın başında bir kez anılıp bir daha söylenmeyen bu durum, doğalcılığın ilkelerine göre Nana’nın kalıtım öğelerini belirtir; bundan sonra yaşayacağı çevrenin etkilerine bağlı olacaktır. Kitabın başında yeteneksiz bir aktris olan Nana, albenisiyle seyirciyi sürükler, Paris’in en ünlü kibar fahişelerinden biri olur. Gittiği her yere -israf, sefahat, kıskançlık ve tutku yaratarak- yıkım götürür. Muffat ve Hugon ailelerinin dağılmasına neden olur. Vandeuvres’ün canına kıymasını gerektiren etkileri sağlar. Nana da sevdiği kişilerin yıprattığı (dayak, kıskançlık, sapık sevgi…), aşırı israfla kendi kendini zayıflatan bir tutum içindedir, umutsuz bir geziden sonra çiçek hastalığına yakalanınca kimse yanına uğramaz olur, bir otel odasında yalnız yoksunluğunda son bulur.

Germinal

Germinal, romanın baş kişisi Etienne, Nana’nın üvey kardeşi, Gervaise’in (Meyhane: I’Assommoire, 1877) yasa dışı oğludur. Roman, adını, Fransız Devrimi‘nin getirdiği takvimden alır: 20 Mart-20 Nisan arası olan yedinci (bahar) ayı. Montsou maden kasabasında işçi yaşamı, Parisli önder Etienne Lantier’nin örgütlediği yararsız grev, Catherine Maheu ile verimsiz aşkı, nihilist Rus Souvarine’in madeni uçuran kanlı girişimi, işçi ayaklanması ve kurbanları, eylemci işçilerle yoldaşlarının kültür düzeyi ayrılıkları, elindeki olanakları ırz namus hırsızlığı yolunda kullanan (Maigrat) esnaf tutumu, kıskançlığın düşman ettiği âşıklar (Etienne, Chaval) kavgası, ilk ve son kavuşması sevgililerin (en olanaksız koşullarda), Paris’e dönüş yolundaki Etienne’in geleceğe dönük umarsız umutları.

Advertisement

Thérèse Raquin

Thérèse Raquin, Thérése, teyzesinin oğlu Camille ile aşksız bir evliliğin tekdüze, sıkıntılı, tatsız yaşamındayken eşeğinin arkadaşı Laurent’ın varlığıyla mutluluğa açılan bir olanak görür. Bu noktadan başlayarak edebiyattaki sonsuz üçgen sorunu başlar (iki erkek bir kadın; iki kadın bir erkek arasındaki sürüp giden tutku ve çekişme). Aradıkları rahatı ve güzelliği Camille’i ortadan kaldırmada görerek ortak bir cinayetle onu boğarlar. Önceleri tatlı yaşam genleri gelirse de suçluluk bilinci ve vicdan azabı ikisini birbirine düşürür, karşılıklı savlarla yaşamları zehire döner.

Toprak

Toprak, yazarın doğalcılık (natüralizm) tutumuyla en aşırı gerçekleri bile açıklamaktan çekinmediği romanı; ünlü Rougon-Macquart dizisinin on beşinci kitabı. Beauce Bölgesi köy yaşamının çok yakından gözlemine dayanan eser, sert yaşam koşulları içinde çalışan köylülerin biraz edepten, ahlâktan, görgü kurallarından uzakta gelişen özel gerçeklerine ışık tutar. Çirkin, kaba, başka insanlardan gizlenmek istenen günlük yaşamı olduğu gibi yansıttığı için doğalcı geçinen bazı yazarların bile tepkisini çekti, bu kümeden ayrılanlar Figaro’ da bir bildiri yayımlayarak Zola’dan uzaklaştıklarını açıkladılar (Beler Bildirisi). Zola kendinden önce H.’de Balzac’ın betimlediği yaşamı (Paysans: Köylüler), akımının gerektirdiği aşırı bir açık sözlülükle, yüreklilikle sergilemişti.

Kaynak – 2

Emile Zola; (1840- 1902), XIX. yüzyılda yaşamış, dünya çapında bir Fransız romancısıdır. 1840 yılında Paris’ te doğdu. Babası, Musevi asıllı bir İtalyan mühendisidir. Emile Zola, düzenli ve süreli bir öğrenim göremedi. Hayatını kazanmak zorunluğu ile çeşitli işlere girip çıktı. Yazı alanında başarısız denemelerden sonra «Contes a Ninon» hikâyesi ve onu takip eden «Terese Raquin» adlı romanı ile edebiyat çevresinde ilgi toplamaya başladı. «Madelein Fera»dan sonra ise ünü ve şöhreti kısa zamanda yayıldı. Balzac gibi o da genel bir başlık altında seri roman yazmaya, insanlığın kirli, suçlu, çirkin yönlerini bütün çıplaklığı ile anlatma, belirtme gayretine koyuldu. Realizmin daha keskin, daha aşırı bir sistemi olan Natüralizme yöneldi.

Romanlarının konularında insanoğlunun — Cinsel davranışları da dahil— en bayağı, en çirkin, hattâ iğrenç olgularına el atıyor; irin dolu bir yaraya bıçak vururcasına bunları pervasızca deşip akıtıyordu. Bütün eserlerinde kalıtım kanunlarının toplum üzerindeki etkilerini incelemiş, romanlarındaki kahramanları bu açıdan görmüştür. Belirli temayüllere sahip olan ve belirli çevrelere konulan bir insanın, bulunduğu şartlar içinde gelişeceğini göstermiştir. Eserlerinde insan ruhunun mücadelesine ait çok güzel sahne ve ilgi çekici parçalar yer alır.

Romanları dışında fikir ve eleştirme yazıları da yazan, Zola, yavaş yavaş siyasete de karışıyordu. Bu siyasi yazıları ile birlikte Dreyfüs dâvasına el atması, bu dâva münasebetiyle «İtham Ediyorum»u yazması üzerine geniş bir düşman yığını kazandı. Mahkûm edileceğini anlayınca İngiltere’ye gitti.

Bir süre sonra Dreyfüs’ün mâsumluğu ispat edilince yeniden Fransa’ya döndü. Asıl değerli eserlerini bundan sonra verdi. 1902 yılı sonbaharında, yazlıktan Paris’e döndüğü gece, konağının bacası tıkanmış şöminesinden çıkan yanmamış odun gazlarından zehirlenmek suretiyle öldü.


Leave A Reply