Hıristiyanlık’ta Ayin Müziği Özellikleri ve Tarihsel Gelişimi Nasıldır?

0
Advertisement

Hıristiyanlık dinindeki ayin müziği ile ilgili olarak genel bilgiler. Ayin müziği nedir ne gibi özellikleri vardır ve nasıl ortaya çıkmıştır?

Kilise Korosu Ayin Müziği

Kaynak: pixabay.com

Ayin müziği, kilise Müziği olarak da bilinir, dinsel törenlerde seslendirilmek üzere bestelenen müzik. Terim genellikle Hıristiyan geleneği için kullanılır. Yahudi sinagoglarında kantor’a (korodaki erkek şarkıcı) cemaati etkileyip coşturabilecek doğaçlamalı şarkı söyleme olanağı veren müzik uygulamalarından doğan ilk Hıristiyan ayinleri, cemaatin söylediği responsorius denen basit bir nakaratı içerirdi. Zamanla bu nakaratlardan Batı dinsel ezgileri gelişti. Bunların sonuncusu olan Gregorius dinsel ezgisi, Karolenjler zamanında doruğuna ulaştı. 10. yüzyıldan başlayarak çok sayıda ilahi de ortaya çıktı.

Çokseslilik başlangıçta büyük yortularla sınırlı kaldı. Virtüöz şarkıcıların solo ya da toplu olarak seslendirmelerine org ya da bir grup çalgı eşlik ediyordu. 1200’lerde bu erken çoksesli üslup, Notre-Dame okulu bestecileri Leonin ile Perotin’in olağanüstü organum’larıyla doruğuna ulaştı.

14. yüzyıl, az ya da çok eğitim görmüş besteciler tarafından oldukça basit ve tek-sesli (uygusal) olarak bestelenmiş yerel tropelerin artışına tanık oldu. Buna karşılık Fransız çevrelerinde gerek motete, gerek missa bölümlerine eşritim uygulandı. Missa ayininin genel bölümü Ordinarius’u ilk kez bir bütün olarak alan birkaç çoksesli beste de bu yüzyıldan kalmadır.

Ortaçağ sonlarının kilise müziği, yöntem ve anlatım açısından giderek daha dolaysız hale geldi. Ritim incelikleri, yerini güçlü bir tonalite, düzen ve simetri eğilimine bıraktı. Burgonyalı Guillaume Dufay’nin, İngiliz John Dunstable, Leonel Power ve çağdaşlarının ayin müzikleri manastır ve katedrallerden çok, prens şapelleri ve saray törenleri için bestelenmişti.

Rönesans sırasında çok sesli müzikte solistlerden çok, küçük koroların kullanılması yerleşti. A cappella (çalgısız koro) tarzı bu döneme rastlar. Bununla birlikte kilise korolarına kimi zaman org ya da daha başka çalgılar eşlik etmekteydi. Felemenkli Jacob Obrecht ve Jean d’Okeghem ile onları izleyen ünlü besteci Josquin des Prez kimi zaman kasvetliliğe varan bu sanata aydınlık ve lirik bir hava getirdiler. Sonraki kuşaktan Palestrina, Lasso, İspanyol Tömas Louis de Victoria ile Cristöbal de Morales ve İngiliz William Byrd ayin müziğine önemli katkılarda bulundular. Gene bu dönemde, önceleri çoksesli söylemeye yatkın koroların bulunmadığı durumlarda kullanılan org müziği de büyük gelişme gösterdi.

Advertisement

Orgcular yalın ezgili ilahileri, kantikleri ve missalan koro ya da cemaatin söylediği yalın ezgili dizelerle dönüşümlü olarak seslendirmeye başladılar. İngiltere’de antifonal ilahi (bak. antifon) ve İtalya’da barok motet gibi karmaşık vokal sololar içeren türlerin önem kazanışı, orgculara koroya eşlik ederken doğaçlama yapma yeteneklerini de geliştirmelerine olanak tanıdı. Venedik’te Andrea ile Giovanni Gabrieli ve onları izleyenler uzamsal karşıtlıklardan, yaylı ve üflemeli çalgılar ile insan sesinin birbirleriyle zıtlaşan ses yüksekliklerinden yararlandılar. Almanya’da koral denen ilahi melodisi motetlerin, org müziğinin, daha sonraları da kantatların önemli bir öğesini oluşturdu. Heinrich Schütz, Franz Tunder ve Dietrich Buxtehude, müziğin kilise ayinlerinde ağırlık kazanmasını sağladılar. Bu müzik J. S. Bach’ın bestelerinde doruk noktasına ulaştı. Klasik dönemde antifonal ilahiler, motetler ve missalar genellikle alışılagelmiş biçimiyle sürdürüldü. Çağın büyük bestecileri ayin metinlerini kiliselerden çok, konser salonlarını göz önünde tutarak bestelediler. Haydn ve öbür erken dönem Viyana ustalarının engin sesli, coşkulu ve kilisede seslendirilmek üzere bestelenmiş missalan yerel düzeyde kaldı.

Beethoven, Schubert ve Anton Bruckner’ in missalan, Gioacchino Rossini ile Brahms’ın motetleri, Cesar Franck ile Max Reger’in org müziği, Hector Berlioz ile Giuseppe Verdi’nin requierrileri 19. yüzyılın son derece çeşitlenmiş kilise müziğine örnektir. 16. yüzyılın üslubunu canlandırma yolundaki girişim, kilise müziği yazan bazı bestecileri romantizmin aşın süslerinden uzaklaştırdı. 20. yüzyılda Ralph Vaughan Williams, William Walton, Benjamin Britten, Oliver Messiaen, Francis Poulenc, Igor Stravinski ve Krzystof Penderecki gibi besteciler, kalıplara yeni boyutlar kattılar.


Leave A Reply