İmanın Şartı Kaçtır ve İmanın Şartları Nelerdir? Maddeler Halinde Açıklaması

0
Advertisement

Müslümanlığın esaslarından olan inanç esasları yani imanın 6 adet şartı vardır. Bu şartların maddeler halinde açıklaması.

İmanın Şartları Nelerdir?

İmanının Şartları

1. — Allah’a İnanmak:

Müslümanlığın getirdiği yeniliklerden en büyüğü Allah(c.c)’a asla ortak koşmamak, Allah(c.c)’dan başka bir tanrı tanımamak, O’ndan başkasına kulluk etmemektir. Enbiya Sûresi’nin 25. ayeti şöyle der: «Ya Muhammedi Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona «Benden başka tapacak yoktur, yalnız bana tapın,» diye vahyetmiş olmıyalım.» Buna rağmen her dine «müşriklik» (ortak koşma) karışmıştır. Kuran’ın ilk hedefi de, her çeşidiyle müşrikliği yıkmak olmuştur. Şahıslara karşı aşırı saygıdan doğan müşriklik bunun başında gelir. Mesela Hz. İsa’ya karşı gösterilen aşırı saygı, sonunda onun «tanrı» sayılmasına yol açmıştır. Kuran’da Hz. İsa ve Meryem’in yalnızca Allah(c.c)’ın birer kulu oldukları belirtilir (Nisa Suresi: Ayet 170-171; Mâide Suresi: Ayet 19). Kehf Sûresi’nin 111. ayetinde de «De ki, ya Muhammed: Ben sizin gibi insandan başka bir şey değilim. Bana vahyolunuyor ki, Allah’ınız bir tek Allah’dır» denilmekle Hz. Muhammed’e tanrılık kondurulması önlenmiştir. Müslümanlığın ilk şartı olan Kelime-i Şahadet’te de Hz. Muhammed’in Allah(c.c)’ın kulu ve elçisi olduğu belirtilir.

Allah(c.c)’ın birliğine ortak katma yalnız bununla da kalmaz; yaratılan şeylere, olağanüstü olaylara aşırı derecede bağlanmak, Allah(c.c)’a yapılan ibadetleri başkalarına karşı yapmak, bilinmeyeni bilmek iddiasında bulunmak, sihir, büyü gibi gizli kuvvetlere inanmak da Allah(c.c)’a ortak katmak demektir.

Allah(c.c)’dan başkasının adına yemin etmek de bir çeşit müşrikliktir. Araplar Müslümanlıktan önce Lât ve Uzza gibi putlar üzerine yemin ederlerdi. Hz. Muhammed bunu ortadan kaldırdı, Allah(c.c)’dan başka her hangi bir şey üzerine yemin etmenin müşriklik olduğunu söyledi.

Türbelere, mezarlara karşı aşırı saygı göstermek de müşriklik sayılan hareketlerdendir. İnsanın dileklerini yerine getirebilecek kudret ancak Allah(c.c)’a aittir. Bunun için, türbelere giderek dilekte bulunmak, adak adamak Allah(c.c)’a ortak koşmaktır ki, Müslüman dinine aykırıdır.

2. — Meleklere İnanmak:

Melekler, Allah(c.c)’ın çeşitli emirlerini yerine getiren, O’nunla kullar arasında elçilik eden iyi varlıklardır. Müslümanlık inanışında melekler peygamberlere elçilik eder, insanların iyi, kötü davranışlarını kaydeder, insanların ceza, ya da mükâfat görmesine vasıta olurlar. Cennet’e, Cehennem’e ait işlerle uğraşmak da meleklerin görevleri arasındadır.

Advertisement
3. — Kutsal Kitaplara İnanmak:

Müslümanlık bütün hak peygamberlerine, onların kutsal kitaplarına inanmayı emreden, insanları birleştirmeyi hedef tutan bir dindir. Bakara Sûresi’nin 135 ve 136. ayetleri şu anlamdadır: «Onlar, ya «Yahudi olun», ya da «Hıristiyan olun ki hidayet bulaşınız,» derler. De ki: «Biz doğru yol üzere olan, müşriklerden olmıyan İbrahim’in dini üzerindeyiz.» Da ki: «Biz Allah’a inandığımız gibi bize gönderilen vahye, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup vs oğullarına vahyolunana; Musa’ya, İsa’ya gönderilene, bütün peygamberlere Tanrı tarafından verilene iman ederiz. Onları ayırdetmeyiz. Biz yalnız Tanrı’ya boyun eğen, Müslümanlarız.»

4. — Peygamberlere İnanmak:

İlk peygamber Hz. Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar birçok peygamber gelip geçmiştir. Bunların tam sayısı bilinmemektedir. Kuran’da Hz. Muhammed’le birlikte 25 peygamberin adı geçer. Müslümanlık bütün peygamberlere inanılmasını emreden geniş görüşlü bir dindir. Halbuki başka dinler böyle değildi. İsrailoğulları kendilerinden başka bir milletten peygamber çıkacağına inanmıyorlardı. Aynı şekilde, bir Zerdüştî, Zerdüşt’ten başkasına inanmıyor, bir Hindu ancak kendi dinine, dininin ulularına inanıyor, başkalarını değersiz sayıyordu. Hıristiyanlar için de durum böyleydi; yalnız, İncil’de Hz. İsa’dan sonra daha büyük bir «kurtarıcı»nın geleceği birkaç kere geçer.

Bütün bu şartlar içinde doğan Müslümanlık insanlık alemine o zamana kadar görülmemiş derecede büyük bir anlayış getirmiştir. Musevî’ler yalnız Musevî olanların, Hıristiyanlar da yalnız kendilerinin cennete girebileceğine inanıyor, bu iki dine mensup olanların hepsi de Hz. Muhammed’i tanımıyorlardı. Halbuki Müslümanlık bütün peygamberlere, kutsal kitaplara inanmayı emreder: «Onlar ki Allah ile peygamberlerini inkâr ederler, onlar ki Allah ile peygamberlerini ayırdetmek isterler, «Bazılarına inanır, bazılarına inanmayız,» derler ve küfr ile iman arasında bir yol bulmak isterler, asıl kâfirler bunlardır» (Nisa Suresi, 149. ayet). Al-i İmran Suresi’nin 19. ayetinde: «Allah nezdinde din, yalnız Müslümanlıktır» denir. Hz. Peygamber’le beraber peygamberlik son bulmuştur. Müslümanlıktan sonra başka bir din gelecek değildir.

5. — Ahiret’e İnanmak:

Müslümanlığa göre hayat ölümle birlikte son bulmaz; ölüm yeni bir hayatın başlangıcıdır. İnsanlar bu «ahiret» (ahret) hayatında dünyadaki davranışlarına göre layık oldukları yeri bulurlar.

6. — Kaza ve Kadere İnanmak:

Bunu körü körüne kadere boyun eğmek, «ne yapılırsa yapılsın, nasıl olsa mukadder olan başımıza gelecek» anlamında almamak gerekir Böyle olsaydı peygamberlere de, kutsal kitaplara da lüzum kalmazdı. Müslümanlık insanın davranışlarına, çalışmasına büyük önem verir. «Her kim iyi, yararlı işler işlerse kendi lehine işler; her kim kötülük ederse kendi aleyhine eder. Allah’ın kullara asla zulmedici değildir» (Fussilet Suresi).

Çalışkanlığı, bilimi en büyük fazilet olarak kabul eden Müslümanlığın kaza ve kadere inanmayı emretmesinin insanların büyük başarılar karşısında kendilerini putlaştırmaktan alıkoymak, görevlerini yapmayı sağlamak gibi sebepleri vardır. Örneğin ölüm korkusundan dolayı savaşa gitmekten kaçan bir kimse, savaştan kaçmakla ölümden kurtulamıyacağına inanmalıdır. Yine bu inanış büyük kayıplar karşısında da insanları üzgünlüğe düşmekten kurtarır.

Advertisement


Leave A Reply