Osmanlı Dönemi Sonları ile Cumhuriyet Dönemi Başları Türk Resim ve Heykel Tarihi

0
Advertisement

Osmanlı döneminin sonları ile Cumhuriyet döneminde gelişmeye başlamış olan Türk resim ve heykel sanatı tarihi, gelişimi ve sanatçıları hakkında genel bilgiler.

TÜRK RESİM VE HEYKELCİLİĞİ de çok eski çağlarda başlamıştır; Osmanlı devrinde gerilemiş, hatta durmuş, Cumhuriyet’le birlikte, milli ruhla yeniden canlanmıştır.

Resim.

İlk büyük Türk resim ustaları Uygurlar’dır. Onların en eski resim örnekleri Hoço’daki duvar resimleri, Uygur minyatürleridir. Bu arada, duvar resimlerinde tapınaklara vakıf yapan kimseler, Uygur prensleri, din adamları, müzisyenler gerçekçi bir tarzda çizilmişler, tipleri, kıyafetleri aslına uygun olarak belirtilmiştir. Parlak renkler, koyu kırmızı, mavi çok görülür. Tapınak sancaklarında da vakıfçılar tasvir edilmiştir. Bunların dışında, mesela koşan atlar gibi hayvan resimlerinde de çok büyük başarılar gösterilmiştir.

Eski Türkler’de duvar resimlerinin yanı sıra minyatür de çok gelişmişti. Türkler’in Mani dininden oldukları çağlarda, ilk minyatürleri Uygurlar tarafından Doğu Türkistan’ da yapılmış, bunlar sonraki İslam devri minyatür sanatının ana kaynağı olmuştur. Moğol devrinde de Uygur Türkleri bu parlak sanat kollarında çalışmaya devam ettiler. Ancak, sonraları Moğollar’ın Gazan Han’ı, Müslümanlığı kabul edince, pek çok resim tahrip ettirdi. İpek, kâğıt, tahta üzerine yapılmış birçok resim de Moğol istilasında yok oldu.

Minyatür alanında Uygur resminin en önemli örnekleri Olcaytu Hüdabende Han zamanında (1307-1314) yazılan Reşideddin’in «Camiet Tavarih» adlı eserinin minyatürleridir. Bugün bu eserin bazı parçaları Londra ve Edinburgh müzelerinde bulunmaktadır.

Uygur ressamlarının doğaya sadık bir çalışma tarzı vardır. Her türlü dine açık olan Moğolların sarayında Hazreti Muhammed’in hayatı ve hatta kendisi de çok serbest bir sanat havası içinde resmediliyordu. Uygur resminin etkisi XV. yüzyılda, Timur devrinde, İran’ın Herat minyatürlerinde bile devam etmiştir.

Advertisement

Osmanlılar devrinde Türk resmi ancak minyatür alanında kalmış, bu arada yazı sanatı da başlı başına bir dal olarak gelişmiştir. Minyatür ressamları portreler, tarihi tasvirler, padişahların hayatlarını anlatan sahneler yapmışlardı. Fâtih’in portresini yapan Sinan Bey, Kanuni Süleyman’ın, Barbaros Hayrettin’in, II. Selim’in portrelerini yapan Nigâri gibi, Minyatür ressamlarının en tanınmışı olan Nakkaş Osman, 1550-1590 arasında «Hünername», «Sûrname» adlı iki büyük eseri resimlemiştir.

Batı Resmine Yöneliş

Türkiye’de Batı tarzında resim yapılmaya başlanmasının çok eski bir tarihi yoktur. Bu başlangıçtan günümüze kadar olan resim gelişmesini üç ana bölüme ayırarak inceleyebiliriz.

Ressam Şeker Ahmet Paşa

Ressam Şeker Ahmet Paşa

Birinci bölümde asıl öğrenimleri resim olmadığı halde resim yapanlar bulunur. O zamanların Mühendishane, Harbîye gibi okullarını bitirenlerden bazıları Avrupa’da resim öğrenimi yapmışlardır. Bu ressamların Avrupa etkisiyle kendi kaynaklarını birleştiren eserleri Türkiye’nin ilk Batı tarzı resimleri sayılabilir. Bu dönemin ressamları daha çok gerçekçi bîr sanat anlayışına bağlı kalmışlardır. Bu ressamların yanı sıra hiçbir okula bağlanmadan içlerinden geldiği gibi resim yapanlar da vardır. Birinci bölümün en önemli temsilcisi Şeker Ahmet Paşa‘dır. Ondan sonra Nuri Paşa ( 1839-1906), Hüseyin Zekâi Paşa (1869-1919), Halil Paşa (1857-1939), Şevket Dağ (1876-1944) gelir.

Türk resminin ikinci döneminde ise 1883’te açılan Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi, (Güzel Sanatlar Akademisi)’ni bitirdikten sonra Paris’te öğrenimlerini geliştiren ressamların eserleri vardır. Bunların çoğu doğayı empresyonist bir anlayışla çizen resimler yapmışlardır. İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Mihri Hanım bu dönemin kurucularındandır.

İbrahim Çallı

İbrahim Çallı

Resim sanatımız üçüncü dönemini ise Güzel Sanatlar Akademisi’nî bitirdikten sonra Avrupa’da öğrenimlerini derinleştiren ressamlar açtılar. Bu bölümün ressamları Avrupa’dan değişik resim anlayışları ile dönmüşler, aralarında gruplar kurarak çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Günümüze kadar etkileri devam edegelen bu dönemin ressamları sayı bakımından da oldukça zengindir Nazmi Ziya, Nurullah Berk, Elif Naci, Cemal Tollu, Şeref Akdik, Zeki Kocamami, Malik Aksel, Hâmit Görele, Zeki Faik İzer, Kemal Zeren, Arif Kaptan, Ercüment Kalmık, Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nuri İyem, Ferruh Başağa, Fethi Karakaş XX. yüzyıl Batı resim anlayışını bize getirip bu yolda, milli ruhtan da ilham alarak bugünkü Türk resminin temellerini kurmuşlardır.

Türk Heykelciliği

Hakkı Atamulu’nun Erzurum’da yapmış olduğu Atatürk Heykeli

Eski Türkler’de resmin yanında heykelcilik de çok gelişmişti. Budist heykelcilerin etkisi Türk ülkelerine ele yayılmış olmakla birlikte Türkler buna yeni bir gerçekçilik de katmışlardı. Kızıl’da bulunmuş, omuzunda yük taşıyan, alçıdan, oturmuş erkek heykeli, ha/ata yakın bir tarzda işlenmiştir. Sorçuk’ta bulunmuş at ve fil başları ise kuvvetli bir üs-lûplaşma içinde canlılık gösterirler. Uygur heykelciliği eserlerinden bugüne kadar kalanlar çok az sayıdadır.

Advertisement

Türkler Müslümanlığı kabul ettikten sonra, heykellerin put sayılması gibi yanlış bîr düşünceyle, heykelcilikten uzaklaştılar. Yalnız, bunun yerine, özellikle Selçuklular’da taş ve tahta oymacılığı çok gelişti. Bu arada, ge^ek kabartma, gerek mücessem insan, hayvan şekilleri de yapılıyordu.

Osmanlılar oymacılığı ancak büyük yapıların süslemelerinde, mezar taşlarında, çeşmelerde kullandılar; bunlarda hayvan, insan şekillerinden kaçındılar.

Türkiye’de heykelcilik, oyma sanatı, süsleme alanından çıkarak, mücessem insan, hayvan şekilleri yontan tam bir heykel sanatı haline ancak 1883’te Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi)nin açılma-siyle gelmiştir. Bu okuldan heykelci olarak ilk çıkan İhsan Bey 1892’de hükümet tarafından Paris’e gönderilmişti. 1913’te İstanbul’a dönerek Akademiye heykelcilik öğretmeni oldu. Daha sonra Avrupa’da okuyan heykelcilerimiz en güzel eserlerini Cumhuriyet devrinde verdiler. Bu arada Ratip Aşir, Menemen Anıtı’nı; Ali Hadi, Adana Anıtı’nı; Zühtü Müridoğlu, Samsun ve Barbaros anıtlarını; Nusret Suman da Mustafakemalpaşa, Muğla, Artvin anıtlarını yapmışlardır. Cumhuriyet devrinin heykelcileri arasında bunlardan başka Kenan Yontuc, Sabiha Bengütaş, Hüseyin Anka, Hakkı Atamulu başta gelir.


Leave A Reply