Türk Argosu: Ne Zaman ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır? Türk Argosunun Özellikleri

0
Advertisement

Türk argosunu ne zaman ve nasıl ortaya çıkmıştır? Türk argosunun özellikleri, tarihçesi, hakkında bilgi.

Türk Argosu

Türk Argosu: 18. yüzyılda külhanbeyi ağzı, tulumbacı ağzı, ayaktakımı ağzı, lisan-ı erazil, lisan-ı hezele olarak tanımlanan Türk argosu oldukça gelişmiştir. Türkçede gerçek anlamda argo, bir sınıf ya da takımın üyelerince kullanılan ve başkalarının anlamaması gereken sözcüklerden oluşur. Kayış dili de denen “gerçek” argo (aşağı argo) öğrenci, asker, zanaatçı vb’nin kullanmadığı argodur. Kayış dilinde para ve ödemek sözcüklerinin karşılığı hemen herkesçe bilinen dünyalık ve bayılmak değil, dırav ile yırtılmak ya da asker ile ballandırmaktır. Yine de öğrenci, asker, vb argolarından söz edilebilir (örneğin çakmak kayış dilinde rakı içmek, öğrenci argosunda sınıfta kalmak, asker argosunda tokat atmak anlamım taşır).

Türk argosunun en yoğun geliştiği ortam büyük ve kalabalık bir kent olan İstanbul’dur. Eski İstanbul’un toplumsal yaşamının bir parçası olan tulumbacılar ve kendilerine özgü kural ve dereceleri bulunan İstanbul kabadayılarının toplandıktan kahveler, Türk argosunun gelişip yayıldığı merkezlerdir. Argonun genel ilkeleri ve yapısı doğrultusunda gelişmiş olan Türk argosu da herkesçe bilinmeyen ya da anlaşılmayan sözcük takımlarından oluşmuştur (erketeci dikizlerken tufacı sarıkızları kaparozlayıp ançizliyor=gözcü gözetlerken hırsız altınları çalıp kaçtı). Soyut kavramlar somut durumlara benzetilerek argolaşmıştır (çivilemek=bıçakla yaralamak; çözülmek=kaçmak, uzaklaşma; hafif=parasız vb) ve anlam kaymaları (badem şekeri=tabanca kurşunu; bitli=parasız; beyaz=eroin vb) kullanılmıştır. Yabancı dildeki sözcüklere değişik anlamlar yüklenmiş (matiz=sarhoş; Rumca mathizo-tüy yolmak sözcüğünden); palavra=yalan (İspanyolca palabra=söz). Türkçe sözcüklerle birleştirilerek yeni sözcükler türetilmiştir (iskandil=gözetlemek; racon=kural).

Ayrıca yabancı dillerden benzetme, yakıştırma, uydurma biçiminde (firigo=soğuk, sevimsiz kişi; keriz=kumar, aptal vb) ve Osmanlıca, Fransızca, Rumca son ekleri kullanarak örnekse-meyle (gelişat, fasafiso-mangıraj) türetme yapılmıştır. Türk argosunda da gündelik dilini kimi sözcükleri yeri “örtmece’ler kullanılır (örneğin polis için akrep, aynasız, dayı, dayıbey, gelin alıcı, mikrop, taktokoz). Anlatım canlılığını sağlamak için fiilde geniş, geçmiş ve gelecek zamanlar yerine şimdiki zaman kullanılır (parayı çaldım ve değiştirdim yerine, mangizi tufalıyorum ve kamançı ediyorum). Konuşma sırasında R ve Z seslerine güçlü basılır; sözcüklerin hece bölümleri, dudaklar bükülerek, kesin ve baskılı biçimde söylenir; birinci şahıs zamirinin tekili yerine çoğulu kullanılır.

Türk argosunun başlangıcı Divan-ı Lügut-it-Türk’teki (1074) mecazi sözcüklere kadar uzanır. Tanzimat sonrası yeni Türk edebiyatında Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Namık Kemal; 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başlarında Eşref; Cumhuriyet döneminde Neyzen Tevfik, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Rasim, Osman Cemal Kaygılı, Ercüment Ekrem Talu, Sermet Muhtar Alus, Server Bedi (Peyami Safa), Burhan Felek, Necdet Rüştü Efe, Adviye Fenik eserlerinde argoyu kullanmışlardır. Çağdaş Türk edebiyatında Orhan Kemal, Kemal Tahir, Aziz Nesin, Haldun Taner ile Rıfat Ilgaz da roman ve oyunlarında argoyu başarıyla işlerler. 1950 sonrası Türk edebiyatının iki ünlü şairi Ece Ayhan ve Can Yücel’in şiirlerinde de argo, şiiri besleyen ana damar olarak görülür.

Advertisement

Argo, kullanıldığı toplumca üretildiği için, o toplumun yapısı, tarihi, yaşam biçimine ilişkin önemli veriler sağlayan bir olgudur. Gündelik dilin kurallarına bağlı olan, gündelik dile göre üretilen argo, hem genel dilin hem toplumsal yapının özel bir bölgesinde yer alır. Söz konusu kesimlerin toplumsal varlıklarının bir parçası olan argo, bu kesimlerin, kendileri dışında kalan toplum düzeylerine karşı kullandığı bir savunma ve saldırı aracı gibidir. Argo kullanan kişi bu özel dille kendi bağımsızlığını savunmanın yanı sıra, kendine özgü olan algılayış ve kavrayış biçimini ortaya koyar (kefeni yırtmak, ölümden kurtulmak olduğu gibi gerekli parayı bulmaktır). Bu bağlamda belirli kesimler için yaşamsal bir zorunluluktan doğan, kapalı bir iletişim-bildirişim sistemi olan argo, yürürlükteki değer ve kurumların karşısındadır. Kimi zaman yürürlükteki değerleri parçalamaya yöneldiğinde de “düzene karşıt” bir konumdadır argo. Sürekli yenilenip çeşitli kaynaklardan beslenen Türk argosu günümüzde üç bini aşan sözcük dağarcığına sahiptir.


Leave A Reply