Darwin’in Evrim İle İlgili Görüşleri Nelerdir? Darwin Evrimi Nasıl Açıklar?

0
Advertisement

Darwin’in Evrim İle İlgili Görüşleri nelerdir? İngiliz bilim insanı Darwin’in evrim teorisi nedir, kritiği ve üzerinde yapılan tartışmalar.

Darwin'in Evrim İle İlgili Görüşleri

Charles DARWIN (1809-1882), biyolojide bugüne kadar tartışılan evrim görüşünü ortaya atmıştır. DARWIN’in diğer evrimcilerden farkı, fikirlerini desteklediğine inandığı delilleri tabiattan toplamış olmasıdır. Halbuki, DARWIN‘den öncekilerin görüşleri herhangi bir gözleme dayanmıyordu. Sadece fikir olarak ileri sürülüyordu. DARWIN, tabiattan topladığı örnekleri ve yaptığı gözlemleri bazı yanlış yorumlarla zayıflatmıştır. DARWIN, dünyada yaşayan türlerin ayrı ayrı yaratılmadığına inanıyordu. Bunların ortak bir kökenden geldiğini ve tesadüflerle değişerek çeşitlendiğini, türlerin çok uzun zaman içerisinde başka türlere dönüştüğünü iddia ediyordu. Türlerin “değişebilirliği” LAMARCK’tan^ beri bilindiği için, DARWIN, sadece bu türlerin hangi mekanizma ile değiştiğini açıklamaya çalışmıştır.

Türlerin Kökeni” adlı ünlü eseri ile DARWIN, canlıların evrimi’ne bir açıklık getirdiğine inanıyordu. Bu eserinde DARWIN, “Doğal Seçim”(= doğal seleksiyon) mekanizması üzerinde durmuştur.

Charles Darwin

DARWIN’e göre tabiatta acımasız bir hayat mücadelesi vardır. Bu hayat mücadelesinde zayıflar elenmekte, güçlüler yaşamaktadır. DARWIN, bir türün kendi içinde ve başka türlerle hayatta kalma mücadelesi verdiğini belirtmiştir. Hayat mücadelesinde ise, tabiat daima güçlüden yanadır. Tabiat zayıfları eleyerek güçlüleri korumaktadır, işte DARWIN, bu görüşüne “tabiî seçim” adını vermiştir. Bitki ve hayvan yetiştiricilerinin bazı ender çeşitler elde etmek için uyguladıkları “sun’î seçim” metodu, DARWIN’e bir başka fikir vermiştir. DARWIN, evcilleştirilmiş hayvan ve bitkilerde, yabani hayvan ve bitkilere göre daha fazla değişme olduğunu görmüştür. DARWIN’e göre, insanların bitki ve hayvanlara uyguladıkları sun’î seçime benzer bir mekanizma, çok uzun süre içinde tabiatın bizzat kendisi tarafından yapılmaktadır.

Advertisement

DARWIN, “tabiî seçim” teorisini geliştirmeden önce, MALTHUS’un “Nüfus Üzerine Deneme” adlı eserinden çok etkilenmiştir. MALTHUS bu eserinde, nüfusun katlanarak arttığına, besin maddelerinin ise bu artan nüfusu doyuracak kadar üretilemediğine dikkat çekmiştir. DARWIN, canlıların hayatta kalabilmek için acımasız bir ölüm-kalım savaşı vermek zorunda kalacaklarını, bu eseri okuduktan sonra ortaya atmıştır.

Tabiatta, canlıların yaşayabilmeleri için mücadele etmek mecburiyetinde kaldıklarını hepimiz biliyoruz. Ama bu mücadele, bütünüyle tabiattaki zayıfları yok etme şeklinde görülmez. DARWIN’in tabiat görüşünü çürüten bir çok örnekler vardır. Bölüm 3’de gördüğünüz canlılar arasındaki dayanışma ve yaşama şekillerini buna örnek verebiliriz. Madem ki tabiatta zayıflar elenmektedir; o halde bize göre çok güçsüz gibi görünen türlerin yaşamasını nasıl izah edeceğiz? Meselâ, virüsler bakteriler ve bazı parazit canlılar nasıl olup da halâ hayatlarını sürdürebilmektedirler? Tabiat içinde en gelişmiş bir canlı olan insan, bakteriler için her türlü öldürücü ilacı (antibiyotik) kullanmasına rağmen, kendisinden çok daha zayıf durumdaki bu canlıları yok edememektedir. Açıkça görüldüğü gibi, her canlı, tabiatın belli bir alanında hayatını sürdürebilecek bir yapı ve özelliktedir. Ancak, DARWIN’in “doğal seçim teorisi” çağdaş evrimciler tarafından “belirli çevre şartlarına en uygun olanlar daha fazla yaşama ve döl verme şansına sahiptirler ” şeklinde değiştirilmiştir.

DARWIN’in çok tartışılan bir görüşü de insanın evrimi ile ilgilidir. DARWIN, “insanın Türeyişi” adlı eserinde, insanın maymun ve Orangutan benzeri bir canlıdan evrimleşmiş olabileceğini ileri sürmüştür. Bu fikir onun sağlığında tartışıldığı gibi, günümüzde de tartışılmaktadır. Bir çok bilim adamı, bu görüşü benimsememekte ve ispatlanamamış bir hipotez olarak kabul etmektedir. Günümüzde yapılan geniş çaplı arama ve araştırmalara rağmen, insanın ilk atasına ait olduğu söylenen fosiller henüz bulunamamıştır. En eski fosillerin ise ya bugünkü insana, ya da maymun veya orangutana benzediği görülmüştür. Hayatını, insanın ilk atalarını aramakla geçiren L.S.B. LEAKEY, bu konuda herkesi inandırabilecek bir fosil bulunamadığını belirtmektedir.

Canlıların genlerinde tesadüfen ortaya çıkan değişmelerin hepsi kalıtsal olup, bunların seçilme şansı veya yaşama ihtimali pek zayıftır. Çünkü, genlerde meydana gelen ani değişmelerin (= mutasyonlar) çoğu öldürücüdür. Yeni türlerin oluşumunu, tabiatta çok az rastlanan ve öldürücü olan böyle bir mutasyon olayına bağlamak mümkün müdür bu hala tartışma konusudur.

Ayrıca, tabiatta yeni türlerin oluştuğunu gösteren ara şekillere rastlanmaktadır. Ornitorenk hayvanı buna güzel bir örnektir.

Advertisement


Leave A Reply