İmamiye Mezhebi Hakkında Bilgi

0
Advertisement

İmamiye nedir, İmamiye mezhebinin özellikleri nelerdir? İmamiye mezhebinin tarihçesi, inandıkları, İmamiyeye göre İslamiyet hakkında bilgi.

İmamiye

İmamiye; İsna Aşeriye, On İki İmamcılık ya da Caferilik olarak da bilinir, Şiiliğin çoğunluk mezhebidir. Günümüzde Iran İslam Cumhuriyeti’nin resmî mezhebidir. İmamlara inanmayı dinin temelleri arasında saydığı ve imamlığın nassla ya da vasiyetle belirlendiğini savunduğu için İmamiye adıyla anılır. İsna Aşeriye (On ikicilik) adı, Hz. Ali’den başlamak üzere On İki İmam’ın birbirini izlediği inancını dile getirir. Caferilik adı ise bu mezhebin ibadet ve muamelatta altıncı imam Cafer Sadık’ın fıkıh öğretisini izlediğini belirtir. İmamiye, gelenekçi Sünnilerce ehl-i kıble arasında sayılır, ama Mutezile ve Hariciler gibi ehl-i bidat kabul edilir.

İmamlığın Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’ye bırakıldığına inanan ilk Şiiler, onun ölümünden sonra sırasıyla oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i, sonra da Hüseyin’in oğlu Ali Zeyne’l-Abidin’i (ö. 713) imam tanıdı. Dördüncü imamın ölümünden sonra oğlu Zeyd’i izleyerek, onun Hişam bin Abdülmelik’e karşı başlattığı ayaklanmaya katılanlar Zeydiye’yi oluşturdular, Zeyd’i terk edenler ise kardeşi Muhammed el-Bakır’ı (ö. 733), ondan sonra da oğlu Cafer Sadık’ı (ö. 766) beşinci ve altıncı imam olarak tanıdılar. Cafer Sadık’ın ölümünden sonra onun oğlu İsmail’i imam kabul edenler İsmailiye adını alırken, öteki oğullarından Musa el-Kazım’ı (ö. 799) yedinci imam sayanlar daha sonra imamlık zincirini on ikinciye değin sürdürerek imamiyeyi oluşturdular. İmamiye, yedinci imamın soyundan geldiğini öne süren Safevi hanedanı döneminde (1501-1736) İran’ın resmi dini oldu.

İmamiye inancına göre yedinciden sonraki imamlar şöyle sıralanır: Ali er-Rıza (ö. 818), Muhammed et-Taki (ö. 835), Ali en-Naki (ö. 868), Hasan el-Askeri (ö. 873) ve Muhammed el-Mehdi. Babası Hasan el-Askeri’nin ölümünden sonra gizlenen on ikinci imam hâlâ sağdır ve kıyametten önce ortaya çıkarak dünyayı adaletle dolduracaktır. On ikinci imamın gizlenmesiyle başlayan gaybet döneminin başlangıcında, Mayıs 940’a değin dört naip (nüvvab-ı erbaa) onunla Şia arasındaki ilişkiyi sürdürmüştür. Bundan sonra Muhammed el-Mehdi’nin zuhur etmesine değin imamın naipliğini, içtihat koşullarını taşıyan müçtehitler sürdürecektir. Müçtehidin velayeti mutlak ve evrenseldir; şer’i cezaları uygulamaya, toplumsal ve ekonomik sorunlarda hüküm vermeye yetkilidir. Onun hükümlerini kabul etmemek imamın hükümlerini kabul etmemek anlamına gelir. İçtihat koşullarını taşımayan her mümin bir müçtehidin hükümlerine göre davranmak (taklid) zorundadır. Günümüzde müçtehitler yetkilerine göre aşağıdan yukarıya hüccetü’l-İslam (İslamın kanıtı), âyetullah (Allah’ın işareti) ve âyetullahi’l-uzmâ (büyük âyetullah) biçiminde sıralanırlar.

İmamiyeye göre dinin temelleri (usulü’d-din) tevhid, nübüvvet (paygamberlik), imamet, ahirete iman (meaa) ve adalettir (Allah’ ın adil, kulun ise eylemlerinde özgür olması). Tevhid ilkesinde İmamiyeyi ehl-i sünnetten ayıran inançlardan biri, İmamiyenin, Tanrı’nın sıfatlarının onun özüyle (zat) özdeş olduklarını savunarak Mutezileye yaklaşmasıdır. Gene Sünni mezheplerin tersine İmamiye, Kuran’ın yaratılmış (mahluk) olduğunu öne sürer. İmamiye, Tanrı’nın ahirette bile görülemeyeceğini vurgulayarak da ehl-i sünnetten ayrılır. İmamiler peygamberlik ve Kuran’ın tümünün eldeki kitap olduğu konularında Sünnilerle aynı inançları paylaşırlar.

Ama imamiyeyi ehl-i sünnetten ayıran temel ilke, Sünnilerin fıkıh sorunları arasında saydığı imamlığı dinin temellerinden saymasıdır. İmamiyeye göre On İki İmam yanlışlardan korunmuştur, yani masumdur; küçük ya da büyük günahlar onlardan uzaktır. Onlar, yeryüzünde Tanrı’nın insanlara kanıtıdır (hüccet). İmam, her yeni konuda Tanrı’nın ona ihsan ettiği kutsal güçle ve esin yoluyla doğru hükme varır, her şeyi özüyle bilir.

Advertisement

İmamiyede inanç, ibadet ve fıkhın dört temel kaynağı vardır: Kuran, sünnet, icma (görüş birliği) ve akl (us). Kuran ve sünnetin kaynak sayılması konusunda İmamiye ile ehl-i sünnet arasında hiçbir anlayış farkı yoktur. Ama Sünni mezhepler bütün sahabileri adil kabul ederek onların Hz. Muhammed’e dayandırdıkları rivayetleri temel alırken, İmamiye yalnızca imamlar kanalıyla gelen hadisleri temel alır. Sünni mezhepler Sünni bilginlerin icmasını, İmamiye ise kendi bilginlerinin icmasını bağlayıcı sayar. Kuran ve sünnette anılmayan, hakkında icma da bulunmayan konularda hüküm verirken İmamiye aklı, Sünni mezhepler ise kıyası temel alır.

Fıkıh alanında İmamiyenin Sünni mezheplerle çok büyük ve temelli bir ayrılığı yoktur. İmamiyeye göre, Sünni mezheplerin ancak bazı koşullarda izin verdiği öğle-ikindi ve akşam-yatsı namazlarının birleştirilmesi koşulsuz olarak caizdir. Besmele, Fatiha suresinin olduğu gibi, bir sure dışında öteki bütün surelerin de ilk âyetidir; bu nedenle besmelenin okunmadığı hiçbir namaz geçerli değildir. İmamiye, ezan ve kameti ehl-i sünnetten farklı okur ve kelime-i şahadete, Hz. Ali’nin Tanrı’nın dostu (ya da müminlerin emiri) olduğunu belirten eşhedu etine Aliyyen Veliyullah (ya da Emirü’l-Müminin) sözlerini ekler. Yolculuk sırasında oruç tutulmaz, dört rekâtlı namazlar da mutlaka iki rekât olarak kılınır. İmamiyeye göre, Kuran’da bildirilen (Nisa 24) ve “akd-i inkita” ya da müt’a nikâhı olarak bilinen geçici evlenme geçerlidir. Sünni mezhepler ise bu nikâhın Hz. Muhammed zamanında uygulandığını kabul etmekle birlikte sonradan yasaklandığını savunur ve geçersiz sayarlar.


Leave A Reply