Mağara Nedir? Mağaralar Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Mağara nedir? Mağara türleri nelerdir? Ülkemizde yer alan belli başlı mağaralar ile mağaralar hakkında genel bilgilerin yer aldığı sayfamız.

Mağara

Doğanın, bazen de insanların ya bir yamaca, ya da kaya içine doğru oyarak açtığı geniş kovuklara «mağara» denir. Yeryüzündeki mağaraların çoğu kireçtaşı gibi, suyun kolayca aşındırabileceği yumuşak, su ile eriyebilen kayalarda açılmıştır.

Mağaraların bu şekilde oluşmuş çeşitlerinden başka «deniz mağarası», «lâv mağarası», «buz mağarası» gibi üç ayrı çeşidi daha vardır.

Deniz Mağaraları. — Yumuşak kayalıkların denize bakan yamaçlarında sürekli olarak buraya vuran deniz dalgalarının meydana getirdiği mağaralardır.

Lâv Mağaraları. — Yanardağların ya ağzından, ya da yamaçlarından akıp donan lâvların meydana getirdiği mağaralardır.

Advertisement

Buz Mağaraları. — Buzullarda, buzdağla-rında buzların bazan eriyip, bazan da donması ile oluşan geniş oyuklardır.

Yeryüzünün birçok ülkelerinde, büyük ma ğaralar vardır. Amerika’da bu gibi mağaraların bulunduğu yöreler, halkın her zaman gelip bu tabiat harikalarını gezebilmesi için birer millî park haline getirilmiştir.

Bikarbonat adlı bileşik açık havada su ve karbon dioksit vererek kalsiyum karbonata döner. Bol kireçli topraklardaki mağaralarda meydana gelmiş sarkıt ve dikitler bu şekilde oluşmuşlardır.

Mağaralar, birçok bakımlardan, ilgi çekici bir tabiat parçasıdır. Jeologlar, kaya tabakalarının, çeşitli yerkabuğu tabakalarının oluşmalarını öğrenmek üzere mağaralarda incelemeler yaparlarken, arkeologlar da, ilk insanların yaşayışları, eriştikleri uygarlık seviyesi, düşünüşleri, duygulan üzerinde bilgi edinmek üzere giriştikleri çalışmalar için, mağaralarda geniş bir alan, çok zengin malzeme bulurlar

Jeologlar, mağaralarda, tabiat olaylarının çeşitli gelişmelerini bulabilirler, çünkü mağaralar, fırtına, kar, sel gibi tabiat olaylarına oldukça kapalı bulundukları için, bu gibi oluşmaları yerkabuğunun başka yerlerinden daha iyi korumuşlardır.

Öte yandan, mağaralar, bugün de çeşitli toprak tabakalarının, yeraltı akarsuların, sar-kıt-dikit oluşmalarının incelenmesi için de zengin bîr alandır. Bundan başka, mağaralarda meydana gelen yosun vs. gibi bitkiler, oralarda yaşıyan türlü çeşit hayvanlar, böcekler de bitki ve hayvan bilginleri için meraklı birer inceleme konusu olur.
Arkeologlar ise mağaralarda tarih öncesi çağlardaki insanların yaşayışları, kullandıkları eşyalar hakkında, yeryüzünün başka her hangi bir yerinden daha çok malzeme bulabilirler, çünkü mağaralar, yukarıda belirttiğimiz gibi, dış etkilere oldukça kapalı bulundukları için, bu gibi kalıntıları daha iyi saklamışlardır.

Advertisement

Mağaralar taşıl (fosil) bakımından da çok zengindir. Yapılan birçok kazılarda, gerek hayvan, gerek insan, gerekse bitki taşıllarına mağaraların pek de derin olmıyan toprak tabakalarında bol bol raslanmıştır. Ayrıca, kazılar daha derinlere indirildikçe, mağaranın yeraltı tabakalarında da yeni taşıllar elde edilmiştir. Böylece, çeşitli çağların insan, hayvan, bitki kalıntıları bulunmuş, bundan gerek dünyanın, gerek üzerinde yaşıyanların geçmiş çağları hakkında bilgi edinmek mümkün olmuştur.

Hatay’daki Mağara

Yurdumuzdaki mağaralardan en ilgi çekici olanı, Hatay ilinde, Samandağı ilçesinin Mağa-racık köyü yakınlarındaki mağaradır. Tarih öncesi çağlardan kalmış olan bu mağarada Eski Taş devrinden kalma araçlar, insan taşılları, kara ve deniz hayvanları taşılları bulunmuştur.

Bu mağarada, kazılarla meydana çıkarılmış beş kültür tabakasına raslanmıştır. En üstteki tabaka Roma çağına aittir. Bu çağda yaşamış olan insanlar, mağaranın batı duvarından büyük taş blokları kesmişler, bunları mağaranın İçinde işlemişlerdir. Mağaranın Romalılar tarafından bozulmamış bölümlerindeki çanak-çömlek kalıntıları birinci tabakanın altından çıkmıştır. Daha aşağı tabakalarda çeşitli ocak kalıntıları, taşıllar arasında mağara aslanı, mağara ayısı, gergedan, yaban domuzu gibi birçok hayvanların kemikleri bulunmuştur. Ocak kalıntılarından, yanık hayvan kemiklerinden, bu çağlarda yaşamış insanların ateşi bildikleri, yiyeceklerini pişirerek yedikleri anlaşılmaktadır.

Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi mağaraların, bilim adamlarının insanlarla, tarihle ilgili birçok konuları çözmelerinde büyük faydaları olmuştur.

Damlataş Mağarası

Yurdumuzda, Alanya’nın batısındaki kayalık bir yarımadada büyük ve şifa dolu bir mağara vardır. Damlataş Mağarası adını taşıyan bu mağaranın astma hastalığına iyi geldiği ileri sürülmüş, yapılan denemelerde çok olumlu sonuçlar alınmıştır.

Jeologlara göre, bu mağara 6.000 yıl önce teşekkül etmiştir. Mağara, 1948’de Alanya yarımadasının batısında, taş elde etmek için dinamit ateşliyen işçiler tarafından tesadüfen bulundu. Mağaranın önceleri sadece turistik değer taşıyacağı sanılmıştı,’ çünkü çok eski bir mağaraydı. Sonradan, yapılan araştırmalarla, buranın, turistik değerinden başka astma hastalığını geçiren bir sıhhat kaynağı olduğu anlaşıldı.

Damlataş Mağarası, Aşağı Mağara, Yukarı Mağara olmak üzere, iki kısımdır. Mağaranın ağzından ilk girilen yer, yukarı kısımdır. Hastaların ilk birkaç günlük tedavileri burada yapılıyor. Sonra 20 metre genişliğindeki ikinci kısma merdivenle iniliyor, esas tedaviye burada başlanıyor. Tedavi süresi bir ayı geçmez. Hastalar, biri sabah, biri öğleden sonra olmak üzere, günde iki kere ikişer saat kalırlar. Başlangıçta iki gün bulantı, başağrı-sı hisseden hastalarda, üçüncü gün balgam sökmesi başlar.

Hekimlere göre, Damlataş Mağarası’nın astıma iyi gelen dört özelliği vardır: Havasında normalden 8-10 kat fazla karbon dioksit, yüksek rutubet, alçak ısı, radyoaktivite. İlk ikisi esasen astma tedavisinin belli başlı iki unsurudur.

Advertisement


Leave A Reply