Eleştiri Türünün Tarihsel Gelişimi

0
Advertisement

Eleştiri türü nedir? Eleştiri türü nasıl ortaya çıktı? Tarih boyunca eleştiri türünün gelişimi, örnekleri hakkında bilgi.

Eleştiri Türü

Edebiyatta bir yazı nevidir. Bir sanat eserini, bir fikir veya hükmü inceleyerek gerçek değerini ortaya koymaya çalışır. Eleştiri yapana «eleştirmen» denilir.

Eleştiri, bir eseri ele alarak onu kötülemek, ya da methetmek değildir, hattâ bir eserin iyi ve kötü taraflarını belirtmekle de tam bir eleştirme yapılmış sayılmaz. Eleştirmen, eserleri kendi zevkine, kendi duygularına, kendi isteklerine göre değil, sanatta yerleşmiş kurallara göre incelemek zorundadır. Eleştirmenin her şeyden önce objektif olması şarttır. Bu arada, eserlerin kusur ve meziyetlerini de inceleyip belirtmesi gerekir. Eleştirmenin çok geniş bir kültürü olması şarttır. Bundan dolayı eleştirme, edebiyatın en zor dallarından biridir. Edebiyata hız ve hareket verir.

Eleştiri Türünün Tarihsel Gelişimi

Eleştiri, pek eski bir edebiyat çeşididir. Eski Yunanlılarla başlar. İlk eleştirmenin ünlü filozof Platon (Eflâtun) olduğu ileri sürülmektedir. Platon, eleştirmelerini daha çok şiir konusunda toplamıştı. Daha sonraki devirlerde Kallimakhus, Aristarkhus gibi eleştirmenler dilbilgisi üzerinde tartışmalar yapmışlardı. Sophokles‘in Yunan trajedileri üzerine yazdığı kitap günümüze kadar kalsaydı, bugün o eserler hakkındaki görüşlerimiz her halde çok değişik olurdu. Bu da, eleştirmenin bir eser üzerindeki etkisinin büyüklüğünü gösterir.

Ortaçağ’da eleştirme ancak dini cephelerden yapılıyordu. Çok eski devirlerde yazılmış şiirlerle ilgili eleştirmeler dahi unutulmuştu. XII. ve XIII. yüzyılların şiiriyle ilgili eleştirmeler, Dante Alighieri‘nin şiir üzerindeki eleştirmeleri Ortaçağ’ın eleştirme sanatının en belli başlı örnekleridir.

Rönesansta Eleştiri

Advertisement

Rönesans’ta eleştirme bambaşka bir havaya bürünmüştü. O devrin eleştirmenleri eserleri eski ve yeni diye ikiye ayırıyorlardı. Eski Yunan ve Roma klâsiklerine benzeyen her eser güzeldi. Eski eserlerden ayrılan, yeni bir şekil gösteren eserler ise kötü sayılırdı. Yazarlar da bunu bildikleri için Yunan ve Lâtin edebiyatının örneklerine uyarak eser vermeye çalışıyorlardı. Aralarında yenilikler yaratmak isteyenler çıkmışsa da bunlar eleştirmenlerin ağır saldırılarına uğramışlar, uzun zaman kendilerini tanıtamamışlardı. Rönesans devrinin belli başlı eleştirmenleri arasında Fransa’da Pierre Ronsard, Jean de la Tailte, İngiltere’de Sir Philip Sidney ve George Puttenham’ın adlarını sayabiliriz.

«Neoklâsîk devir» denilen Rönesans sonrası devirde ise eleştirme sanatı bir hayli gelişti, ünlü Fransız eleştirmeni Nicolas Boileau’nun «Art Poétique» (Şiir Sanatı) adındaki eseri devrin eleştirmenlerine iyi bir kılavuz oldu. İngiltere’de Ben Johnson ve John Dryden en güzel eleştirme örneklerini verdiler. Bunlardan John Dryden İngiltere’de eleştirmenliğin babası sayılır.

XIX. yüzyılda eleştirme, konu bakımından, bir hayli genişledi. Eskiden sadece şahısların yazdıkları eserler üzerine eleştirme yapılırken artık edebiyatın çeşitli kolları üzerinde de eleştirmeler yazılıyordu. Fransa’da Sainte-Beuve, İngiltere’de Matthew Arnold, John Stuart Mill gibi yazarlar bu devrin en ünlü eleştirmenleridir.

20. Yüzyılda Eleştiri

XX. yüzyılda eleştirmenler, genişleyen bilim kaynaklarından da faydalanarak, eleştirecekleri eserleri daha çeşitli yönlerden incelemeye koyuldular. İngiltere’de T. S. Eliot, William Yeats gibi yazarlar günümüzün en kuvvetli eleştirme örneklerini vermişlerdir. Bu arada, şiirde serbest vezin konusu bir hayli tartışmalara yol açmış, eleştirmenler arasında bu yüzden birçok fikir çatışmaları olmuştur.

Bizde eleştiri Tanzimat Edebiyatı devrinde gelişti. Şinasi, yazdığı çeşitli eleştirilerle, devrin en güzel örneklerini vermiş, bu arada yazarlara da eleştirmenin nasıl yapılacağını göstermiştir. Namık Kemal‘in de birçok eleştirmeleri vardır. Bu arada Arapça bir terkip yüzünden Cevdet Paşa‘yla tartışmasını anlattığı yazıları, Ziya Paşa‘nın «Harabat» adındaki eserini eleştirmek maksadıyla yazdığı «Takib-i Harabat», İrfan Paşa’nın edebiyat bilgisinin yetersizliğini göstermek için yazdığı «İrfan Paşa’ya Mektup» adındaki eserleri Namık Kemal’in bu alandaki başlıca eserleridir. Şinasi ve Namık Kemal’in açtığı çığır, sonradan daha da gelişmiştir.

Advertisement


Leave A Reply