U Harfiyle Başlayan Deyimlerin anlamları, açıklamaları, Deyimler sözlüğü U Harfi. Deyimlerin anlamı. U Harfi İle Başlayan Deyimler ve Anlamları
U Harfi İle Başlayan Deyimler ve Anlamları
ANLAMINA GÖRE
Ustalık İle İlgili Atasözleri Deyimler ve Anlamları
Utanmak İle İlgili Atasözleri Deyimler ve Anlamları
Uyku İle İlgili Deyimler ve Anlamları
Ümit – Umut İle İlgili Deyimler ve Anlamları
HARF SIRASINA GÖRE
Ucu (birine) dokunmak: Biri o işten zarar görmek.
Ucu bucağı olmamak (bulunmamak, görünmemek): Bir yer, alan so nu yokmuş gibi görünmek, çok geniş olmak.
Ucu bucağı olmamak: Bir yer çok geniş, sonu yokmuş gibi olmak.”Kafamı kaldırıp şöyle bir baktım, ovanın ucu bucağı görünmüyordu.”
Ucu dokunmak: Bir işten biri zarar görür olmak, söylenen bir söz birine zarar vermek.”O çubuğu kıracağım fakat ucu sana dokunacak diye kıramıyorum.”
Ucu ortası belli olmamak: Bir işe, söze nereden başlanacağı kestirilememek.
Ucu ucuna : Ne fazla, ne eksik. (Kars. Kıtı kıtına.)
Ucu ucuna: Ancak yetişecek kadar.”İp ucu ucuna geldi.”
Ucunda bir şey olmak: Bir şeyde gizli bir amaç bulunmak.”Bu davranışının ucunda bir şey var ama anlayamadım.”
Ucunda bir şey olmak: Düşünülen, uygulamaya konan bir işin açık ça belirtilmeyen bir amacı olmak.
Ucunda ölüm yok ya : “Yapılması gereken bu iş ölümle bitmeyecek ya.” anlamında avunma (avutma) sözü.
Ucunu bırakmak (bir şeyin): Artık onunla ilgilenmemek.
Ucunu kaçırmak: Çıkmaza girmek, denetimi elinden kaçırmak.”İşin ucunu kaçırdın, oldu mu ya?”
Ucuz atlatmak (bir şeyi): Tehlikeli ya da güç bir durumdan az bir zararla sıyrılmak; ucuz kurtulmak.
Ucuz atlatmak: Güç ve tehlikeli durumdan az bir zararla sıyrılmak.”Ucuz atlattık, az kalsın uçuruma yuvarlanacaktık.”
Ucuz kurtulmak (bir şeyden): bk. Ucuz atlatmak.
Ucuz pahalı: Fiyatın düşük ya da yüksek olmasına bakmadan:
Ucuza çıkmak (mal olmak): Az para harcayarak elde etmek
Ucuza getirmek (mal etmek) (bir şeyi): Onu ucuz fiyatla satın almak.
Uç vermek: 1. Baş vermek (çıban). 2. Bitmek, sürmek (bitki). 3. Gelişme, büyüme başlangıcı göstermek. 4. Bilinmeyeni açıklığa kavuşturucu belirtiler ortaya çıkmak.”İlk bahar geldi, dallar uç vermeye başladı.”
Uç vermek: -1. Bitki filizlenmeye başlamak, ortaya çıkmak. -2. Geliş me, büyüme başlangıcı göstermek. -3. (Çıban) Baş vermek. Ufacık tefecik: Kısa boylu, küçük yapıl), çelimsiz (kimse). Ufak çapta : -1. Aslına göre küçük olan. -2. Küçük miktarda. Ufaktan ufaktan (ufağa): Yavaş yavaş, ağır ağır. Ufak tefek: -1. Küçük boyutlu ve az önemli olan. -2. Kısa ve çelimsiz (kimse).
Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak : Pekçok kimseye, yerlere borcu olmak.
Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak: Pek çok kişiye borçlu olmak.”Babanın uçan kuşa borcu varmış diyorlar, doğru mu?”
Uçan kuştan medet ummak: Güç bir durum nedeniyle, sıkıntısının çözümü için olmayacak yerlerden ve kişilerden yardım beklemek, her çareye başvurmak.
Uçan kuştan medet ummak: Pek sıkıntıda bulunup, bu sıkıntıdan kurtulmak için her türlü çareye, olmadık yerlere başvurmak, yardım istemek.
Uçkuruna gevşek (olmak): Cinsel ilişkiye düşkün (olmak).
Uçkuruna sağlam (olmak): Namusuna düşkün, iffetli (olmak).
Uçkuruna sağlam: Namuslu, iffetine bağlı.
Uçsuz bucaksız: -1. Sonu yokmuş duygusu verecek kadar geniş, bü yük (alan, yer). -2. Çok fazla, pekçok.
Uçsuz bucaksız: Çok geniş.”Uçsuz bucaksız kırlarda dolaşmak istiyordum.”
Ufak tefek gördün da Karamürsel sepeti mi sandın? : “Dış görünüşüne bakarak beceriksiz ve değersizdir deme, aldanabilirsin anlamında uyan sözü.
Uğur getirmek (bir şey birine} : O şey ona iyilik, şans, bereket getirmek
Uğur(lar) ola (olsun) : “Esenlikle git, /dun açık olsun.’ anlamında dilek sözü.
Uğurlu kademli olsun : Yeni doğan bir çocuk ya da yeni elde edilen önemli bir mal dolayısıyla söylenen iyi dilek sözü.
Uhdesinde bulunmak (olmak) (bir şey, birinin} : O şey onun sorumluluğu altında olmak.
Uhdesinden gelmek (bir işin) : Bir işi başarmak.
Uhdesine almak (bir şeyi) : Bir işi sorumluluğu altına almak, o işin yapılacağına dair söz vermek.
Ukala dümbeleği: Bilmediği, bilgisi olmadığı halde her konuda fikir yürüten, zevzek (kimse).
Ulu orta söz söylemek: Bir şeyin aslını bilmeden, düşünüp tartmadan, çekinmeden, açıktan açığa konuşmak.”Birden ayağa kalkıp ulu orta söz söylemeye başladı.”
Uluorta söz söylemek (konuşmak) : Bir şey hakkında gerekeni bilme den sonunun nasıl olacağını düşünmeden konuşmak.
Uma uma döndük muma : ‘Umduğumuz şeyin olmasını beklemekten bittik, tükendik.” anlamında.
Uma uma döndük muma: Umut edilen, beklenilen şeyler gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğrayan, kötü durumlara düşen, zayıflayıp gücünü yitiren insanlar için söylenir.
Umuda kapılmak : “Umutlanmak; ümide kapılmak.
Umudunu kesmek : Artık umutlanmamak; ümidini kesmek.
Umudunu kırmak : Bir şey ya da kimse, birinin beklentilerini sonuçsuz bırakmak; güvenini, inananı sarsmak; ümidini kırmak.
Umur görmek: -1. Önemli görevlerde bulunmuş olmak. -2. Çok deneyimli olmak.
Umurumda değil: “İlgilenmiyor, aldırış etmiyorum.” anlamında.
Umurunda olmamak: Aldırış etmemek, önem vermemek.
Umut bağlamak: bk. Ümit bağlamak.
Umut ışığı: Umut verici belirti; ümit ışığı.
Umut kesmek (bir şeyden) : Onun artık olmayacağını konusunda içinde bir kanı uyanmak; ümit kesmek.
Umut vermek (birine): -1. Bir şey ya da kimse umulan şeyin olabileceği konusunda olumlu bir bekleyiş duygusunu uyandırmak. -2. Bir kimseye güven duygusu vermek; simit vermek.
Un ufak etmek (bir şeyi): -1. Onu çok ufak parçalar, kırıntılar durumu na getirmek. -2. Onu dağıtmak, ?iarap etmek.
Un ufak olmak: Çok ufak parçalı duruma gelmek.
Ununu elemiş, eleğini asmış : Geçmişte yapacağını yapmış, yaşı ilerlediği için artık yapacağı önemli bir işi kalmamış olan (kimse).
Ununu elemiş, eleğini asmış: Hayatta yapmak istediklerini yapmış, geri kalan ömrü süresince artık yapacak önemli bir işi kalmamış kimseler için söylenir.
Usanç getirmek: Usanacak duruma gelmek.
Usanç vermek (birine): Onu usanacak duruma getirmek, usandır mak.
Uslu durmak (oturmak): Yaramazlık etmemek.
Ut yeri: Vücuttan cinsel organların bulunduğu yer; mahrem yer, edep yeri
Utancından yere (yerin dibine) geçmek: Çok utanmak.
Utancından yere geçmek: Çok utanmak, kimsenin yüzüne bakamayıp sanki saklanacak yer aramak.”Çok mahçup olmuştu, utancından yere geçmek üzereydi.”
Uygun bulmak (bir şeyi, birini başkasına): Birinin başkasına ya da bir şeyin başka bir şeye uygun olduğu kanısında olmak.
Uygun gelmek (düşmek) (bir şey, birine): -1. Orta yakışmak, yaraşmak. -2. Ona uymak. -3. Elverişli olmak.
Uygun görmek: Yaraşır görmek, elverişli bulmak; onaylamak.
Uygunsuz kadın: Toplumun yasak saydığı yaşama biçimini tercih eden kadın; kötü yola düşmüş kadın.
Uyku basmak (bastırmak) (birini): Birdenbire çok uykusu gelmek
Uyku bastırmak: Aşırı derecede uykusu gelmek, uyuma isteği duymak.”Yemekten sonra bir uyku bastırır, kafamı kaldıramazdım.”
Uyku çekmek: İyice uyumak.
Uyku çekmek: Rahat ve huzurlu bir şekilde çok uyumak.”Eve gidip şöyle bir uyku çekeceğim.”
Uyku durak yok (uyku nedir bilmeden): Hiç dinlenme olanağı yok (bulamadan).
Uyku gözünden akmak: Çok uykusu gelmek ve bu yüzden gözleri kapanmak.
Uyku gözünden akmak: Çok uykusu gelmek, göz kapakları kapanmak.”İki gündür yoldaydık, hemen hemen hiç uyumamıştık, uyku gözlerimizden akıyordu.”
Uyku tulumu: 1. Uykuyu çok seven kimse, çok uyuyan. 2. İçine girilerek yatılan tulum biçimindeki yatak.”Uyku tulumu sen de, çabuk kalk!”
Uyku tulumu: Çok uyuyan, uykucu kimse için söylenir.
Uyku tutmamak: Bir türlü uyuyamamak.
Uyku vermek (getirmek) (bir şey birine): O şey onda uyuma isteği uyandırmak, o şeyin uyutucu özelliği olmak
Uykusu açılmak (dağılmak): Biraz önceki uykulu durumu geçmek.
Uykusu başına vurmak: Zamanında uyuyamadığı ya ela iyice uyuyamadığı için çevresine ters davranmak; hırçınlaşmak, huysuzlaşmak.
Uykusu gelmek: Uyuma gereksinimi duymak.
Uykusu kaçmak: 1. Uyuması gerekirken herhangi bir sebepten ötürü uyuyamamak. 2. Bir sorun yüzünden kaygılanmak, endişe duymak.”Uykusu kaçmış, yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu.”
Uykusu kaçmak: -1. Uyuması gerekirken, uykusu gelmişken, herhangi bir nedenle uyuyamamak. -2. Olumsuz bir durumdan dolayı kaygılanmak.
Uykusunu almak: Gerektiği kadar uyumuş olmak.”Epeydir yatıyorsun, uykunu almış olmalısın.”
Uykusunu almak: Tam istediği gibi uyumuş olmak. •
Uykuya dalmak: Rahat ve derin bir şekilde uyumak.
Uykuya varmak : -1. Uyumak. -2, Sessizlik, hareketsizlik içine girmek.
Uykuya yatmak: Uyumak İçin yatmak
Uyur uyanık: Yarı uykulu.”Uyur uyanık ayakta nöbet tutmaya çalışıyordu.”
Uyuz etmek (birini): Onu sinirlendirmek
Uyuz olmak (birine, bir şeye) ; -1. Ona sinirlenmek, -2. Parasız kalmak.
Uzağı (ileriyi) görmek: Gelecekte ne olacağını sezmek, kestirmek.”Dedem uzağı gören bir adamdı.”
Uzağı görmek: Bir şeyin nasıl gelişeceğini, sonuçlanacağını kestirmek.
Uzaktan merhaba : Çok yakın dostluk ilişkisinin bulunmadığını belirtmek için kullanılır.
Uzaktan uzağa : -1. Çok uzaktan. -2. Az çok ilgili.
Uzaktan uzağa: 1. İlgisi pek az olan. 2. Çok uzaktan.”Uzaktan uzağa selâmlaşıyorduk işte.”
Uzaktan yakından : -1. Hiçbir biçimde, kesinlikle. -2. Herhangi bir ba kımdan ilgili.
Uzun boylu (uzun uzadıya) : -1. Ayrıntılara girerek, derinleştirerek, uzatarak -2. Uzun süre.
Uzun boylu: 1. Boyu uzun olan. 2. Uzun süre. 3. Derinlemesine, ayrıntılarıyla.”Meselenin üzerinde öyle uzun boylu durmadık.”
Uzun etmek: 1. Nazlanmak, sözünde direnmek. 2. Sözü uzatmak, tartışmayı sürdürmek. 3. Aşırı gitmek.”Haydi uzun etme de gel benimle!”
Uzun etmek: -1. Sözü uzatmak -2.. Sözünde direnmek. -3. Aşırı gitmek, nazlanmak.
Uzun hikâye : Anlatılması uzun sürecek dan olay.
Uzun hikâye: Pek çok ayrıntıları bulanan, anlatması uzun sürecek, anlatılmadan da anlaşılamayacak olan olay ya da konu.
Uzun lafın (sözün) kısası: Özetle, kısaca, sözü uzatmayarak.”Uzun lafın kısası, yazar gerçekçi olmalıdır.”
Uzun sözün (lafın) kısası: “Sözü fazla uzatmayalım, sonuca gelelim, kısacası, özet olarak.” anlamında.
Uzun uzadıya: Çok ayrıntılı olarak, en ince noktalarına inerek.”Meseleyi uzun uzadıya inceledik.”
DEYİMLER
Deyimler Sözlüğü
A – B – C – Ç – D – E – F – G – H – I – İ – J – K – L – M – N – O – Ö – P – R – S – Ş – T – U – Ü – V – Y – Z